KÖŞE YAZILARI

Nezihe Meriç’in Romanlarında Açık Ve Kapalı Mekanlar – Polat Yıldız yazdı…

Nezihe Meriç (d. 1925, Gemlik – ö. 2009, İstanbul) 50 kuşağı mensubu olup Türk edebiyatında Cumhuriyet’in ilk kadın yazarlarındandır. Genellikle kadın ve çocukları işleyen Meriç, fazla sayıda öykü yazmış ve özellikle (yöneticiliğini de yaptığı/eşi Salim Şengil’in çıkardığı) Dost Dergisi’ndeki öyküleriyle tanınmıştır. (Bir Kara Derin Kuyu kitabı ile 1990 Sait Faik Hikâye Armağanı, Yandırma kitabı ile de 1998 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü almıştır.) Öykü yazımı ile ilgili “çıktığı her yürüyüşten yüzlerce öykü ile döndüğünü” söyleyen Meriç, bunun aksine sadece iki roman yazmıştır: Korsan Çıkmazı(1961), Alacaceren(2003). Biz bu iki romanı da aslında birer uzun hikâye gibi görsek de, teknik açıdan ve işleniş bakımından roman kategorisine almamız daha doğru olur. Yazarın ilk romanı olan Korsan Çıkmazı yayımlandıktan bir yıl sonra, 1962’de Türk Dil Kurumu Roman Ödülü kazanmıştır. Korsan Çıkmazı’ndan 42 yıl sonra yazılan Alacaceren ise yarım kalmış bir roman havası taşımaktadır.

Aslında öykü yazarı olduğunu ve roman yazmayı beceremediğini söyleyen Meriç’in şu sözleri önemlidir. Benim anladığım ve sevdiğim roman, Korsan Çıkmazı’nın tam karşısındadır. O zorladı, ben zorladım, sonunda, ben onu yenip hikâye yaptım. Topal Koşma’ya koydum. İnanın olmadı. O yıllarda çektiğim sıkıntıyı, boğuntuyu anlatamam. İlle de roman olmak istiyordu. Ben roman için yeterli değildim, birçok bakımdan. Ama Meli’yi, Berni’yi, onların, -belki kendimin- çocukluğunu çok seviyordum. Onları yazmak, yazıp kurtulmak istiyordum. Taşıyordu benden onlar. Oturdum yazdım. Olmadı. Ne mi derim? Olmadı derim işte. Ama ben, ayrıca, Korsan Çıkmazı’nı öylesine severim ki, ne zaman okusam, hele vakit akşamsa, sinirlerim bozuksa, içimde bir garip hüzün varsa, oturur, ellerimi de yüzüme kapar, bir güzel ağlarım.” (Nezihe Meriç, Varlık , 1 Şubat 1966)

Yazımızda Nezihe Meriç’in bu iki romanında mekân incelemesi yapacağız.

Romanların ikisinde de mekân olarak kent seçilmiştir. Korsan Çıkmazı’nda olayların büyük bir bölümü İstanbul’da geçer. Alacaceren’de ise mekân, adı belirtilmeyen bir şehirdir. Şimdiki zaman kadar anıların da yer aldığı Korsan Çıkmazı’nda ayrıca bu anıların yaşandığı Erzurum, adı belirtilmeyen büyük bir Orta Anadolu ili ve çok kısa olarak Batı Anadolu illerinden biri, (Babası eczacıydı galiba. Batı Anadolu’da bir yerdeydi onlar.) roman kahramanları Meli ve Berni’nin çocukluğunun geçtiği yerlerdir. Yazar, Erzurum ili yerine, çoğunlukla “küçük Doğu ili” ya da “kardan memleket” tanımlamalarını kullanmıştır. (Çok eski yıllarda yine böyle mavi bir gökyüzü vardı. Bir kardan memlekette, iki küçük kız yaşardı.)  Meli ve Berni’nin lise yıllarının geçtiği “Orta Anadolu ili” ise liseyi okumak için gittikleri Ankara olarak tahmin edebiliriz. (…Meli’yle benim liseyi okumak için, küçük bir doğu ilinden Orta Anadolu’nun büyük bir iline getirilişimiz…) (Nezihe Meriç’in Ankara’da yaşamış olması ve biyografisinin Korsan Çıkmazı ile çok fazla örtüşmesini de hesaba katarak…) Ayrıca Berni’nin asker olan babasının görev yaptığı bir şehir de kayısıların yetiştirildiği, pestillerin, cevizli sucukların yapıldığı bir şehirdir.

Korsan Çıkmazı’nda mekân çeşitliliği ile karşılaşmaktayız. Alacaceren’de ise mekân çoğunlukla aynı evden ibarettir. Genel bir oranlama yapacak olursak romanlarda açık mekânların daha fazla ve çeşitli olduğunu görürüz. Kapalı mekânlar ise ev ve evle ilgili oda, mutfak çevresinde toplanabilir.

 AÇIK MEKANLAR

Açık mekân olarak, mahalle, yol, köprü, cadde, sokak, otobüs durağı, açık lokanta, dağ, kır, avlu vb. yerler tespit etmekteyiz. Korsan Çıkmazı’nda iki mahalle ismi, bir de yer adı bulunmaktadır. Akçakadı Mahallesi, romanın merkezi kişileri Meli ve Berni’nin çocukluklarının geçtiği Erzurum’da, yaşadıkları mahallenin adıdır. Kızların liseyi okudukları Orta Anadolu ilindeki Mahmutağa Mahallesi ise Neyyire halanın evinin bulunduğu mahalledir. Neyyire Hala ile Mahir Amca’nın ev adresi, romanda açık olarak verilmiştir: Mahmutağa Mahallesi, Alaçalı Sokağı, No:47. Aynı romanda bir de, Meli ile Berni’nin çeşmesinde yer elması yıkadıkları, Erzurum’daki “Karakaya dibi” adlı yeri görmekteyiz.

Yollarla daha çok Korsan Çıkmazı romanında karşılaşmaktayız. Dışarıdaki akşam yemeğinden sonra dönüş yolunda Meli, Adnan ve Ahmet’in yürüdüğü Dolmabahçe ile Taksim arasındaki yollar, (Gece yarısı. Dolmabahçe’den Taksim’e doğru yürüyorduk.) Meli ile Adnan’ın serserilerin saldırısına uğradığı Şişli’deki yol ve kızların çocukluklarını geçirdikleri Doğu Anadolu ilindeki tozlu yollar gibi. Köprü de aynı romanda yer almaktadır. Akşamleyin otobüsten inen Meli ile Ahmet, Unkapanı köprüsü boyunca yürürler. Daha sonra mekân Ahmet’in ağzından şu şekilde tasvir edilir: Bak Tepebaşı’nın ışıklarına, işte çukurda yayılan Hasköy, Kasımpaşa… Arkamızdaki, geniş, oturaklı asfalttan peş peşe taksiler, en son model arabalar geçiyor. Apartman ışıkları, tiyatro afişleri, büyük paraların, büyük dalaverelerin döndüğü gazinolar sıralanmış… Manzara ne güzel. Işıkları yanmış, deniz boyunca uzanıp giden hafif dumanlı bir İstanbul akşamı.”

Cadde ise Alacaceren romanında bulunmaktadır. Burası sadece Bengilerin sokağının çıktığı bir caddedir. Her iki romanda da özellikleri belirtilmeyen, değişik sokaklar görmekteyiz. Fakat Alacaceren’deki bir sokak detaylı olarak tasvir edilmektedir. Bu, Bengilerin sokağıdır. Mütercim Ali Rıza Bey Sokağı’nı yazar şu şekilde tanıtır: “Bu sokağın bir özelliği var. Buralar, kentin çok yıllar önceki zamanlarında, hep bağlarla, bahçelerle doluymuş. Büyük bir bölümü ana caddeye gitmiş, bu sokak o zamanlardan bir anı gibi kalmış. Hâlâ ağaçlar var, hâlâ orada burada kalmış bahçeler… Nasıl olmuşsa olmuş, denk gelmiş, ağaçlar kelimeden sığışabilmiş bunca apartman. Şimdi her yer, şarküteri, kuaför, kafe, restoran, otel vb. dolu. Ama ağaçlar bir kent şenliği oluşturuyor buralarda; yemyeşil, hışıl hışıl, üstelik kuş sesleri içinde. Ovalara yayılmasa da, o duyguyu getirir gibi olup, kurtarıyor onu.” Bengilerin apartmanın arka tarafı da “O eski bağlar zamanından kalmış, daha yapımcıların eline düşmemiş ağaçlıklara, boş arsalara bakar.”

Otobüs durağı, Korsan Çıkmazı romanında Meli’nin yollarda çalışma olduğu için kırk beş dakika otobüs beklediği duraktır. (Otobüs biraz daha gecikirse bir yere oturmalıyım. Dikilmekten topuklarım ağrıdı. Tam kırk beş dakikadır anayolun ortasında otobüs bekliyorum.) Korsan Çıkmazı’ndaki bir başka açık mekân da, lokanta bahçesidir. Meli, Adnan ve Ahmet, deniz kenarındaki, “yosunlu balık kokan” bu ağaçlıklı bahçenin kuytu bir köşesinde gece boyunca yemek yiyip sohbet ederler. (“Bir de en kuytu köşeyi seçmişiz.” “Kumrular misali, sevsinler ha!”) Dağ, kır, avlu gibi yerler ise Korsan Çıkmazı’nın kızlarının çocukluklarını yaşadıkları Doğu ilinde bulunmaktadır. Meli ile Berni dağlara doğru koşar, sonsuz açık kırlarda özgürce oyun oynar, toprak avlularda dostça sohbet ederler.

Kürklü başlıklar, kalın yün eldivenler, koşuşurdu karlarda. Bir çift hırçın mavi gözle, bir çift parlak kara göz, her zaman yan yana, bu buz tutmuş dünyaya bakardık. Önce Meli gülerdi bağıra bağıra, arkadan ben. Önce Meli koşardı dağlara doğru, sonra ben.”

“Toprak avluya bir kilim sermiş, bebeklerimi yaymış, sonra oturup günlerce, yemeden içmeden kitap okumuştum.”

Alacaceren’deki iç romanda yer alan deniz kıyısını, iskeledeki kahveyi, koyu ve Bengi’nin babasının özlemi olan sahil hayatını da açık mekânlara dâhil edebiliriz.

KAPALI MEKÂNLAR

Nezihe Meriç hikâyelerinde olduğu gibi romanlarında da kapalı mekân olarak daha çok evleri, odaları, mutfakları tercih etmiştir. İki romanda da değişik evler görmekteyiz; Korsan Çıkmazı’nda Meli’nin ve Berni’nin evlendikten sonra oturdukları İstanbul’daki evleri, çocukluklarını ve gençliklerini geçirdikleri Anadolu şehirlerindeki evler, İstanbul’da üniversite öğrenimlerini görürken ikamet ettikleri çatı katı, Meli’nin başına gelen baskın olayından sonra hesap vermek için gittiği dayı beyin beyaz villası; Alacaceren’de ise Bengilerin evi.

Meli’nin ve Berni’nin evleri aynı apartmanda bulunmaktadır. Bu daireler romanda “Korsan Çıkmazı” şeklinde adlandırılmıştır: “Bu bahar başında bir gün, Berni’nin Korsan Çıkmazı’nda, pencereleri güneşe karşı açıp oturdular Meli’yle.” Evleri onlar için bir sığınak, dinlendikleri, dertlerini paylaştıkları, kötülüklere karşı korundukları bir limandır. Sırdaş bir arkadaştır. İki ezeli dostun mutluluk yuvaları eserde şu cümlelerle tanıtılır: “Korsan Çıkmazı bir has sudur. Biçim biçim çakılı vardır. Yeşili yeşil, gökyüzü büyük, insanları insan, çocukları mutlu, kedileri mırnav, bayrağı al ipekten al yıldızlı…”

Meli ile Berni’nin çocukluklarını geçirdikleri Doğu ilindeki evler ise tezek sobalı, toprak avlulu, soğuğa karşı iyi korunmuş evlerdir. (Erzurum’da hani, hatırlıyor musun, sobanın yanında yatardık.) Romanda, liseyi yanlarında okudukları Neyyire Hala ile Mahir Amca’nın evi daha fazla tanıtılmıştır. Büyük bir Orta Anadolu ilindeki bu sofalı, sedirli, dantel perdeli, sobalı, mangallı ev, aynı zamanda içinde yaşayanların birbirlerine duydukları sevgiyi, paylaştıkları huzurlu ortamı da yansıtır. Mahir amcanın gaz sandıklarından yaptığı küçük sedir, elektrik olduğu halde akşamları idare lambasının yakılması, bu lambanın ışığında yapılan tatlı sohbetler, söylenen şarkılar evin içindeki mutluluğu göstermek için kullanılmış detaylardır. “Geceliklerimizi sobada ısıtıyorduk. Neyyire hala, sobayı kontrol eder. Pencereleri gözden geçirirdi. Hepsi kapatılmıştı. Saati kurar, sokak kapısını sürgüler, idare lambasını yakıp sofaya koyardı. Küçücük bir idare lambasıydı bu. Şiş karınlı, ince boyunlu…”

Kızlar, liseyi bitirince Neyyire halanın yanından ayrılarak üniversite öğrenimi için İstanbul’a gelirler. Kocaman, ucu sonu belli olmayan sokakların, çatıların, gazeteci çocukların, tren düdüklerinin gürültüyle doldurdukları bir koca İstanbul’un ortasına getirip koydukları zaman bizi, yine böyle çocuktuk. Oysa nasıl güveniyorlardı bize. Yok, bu güveni boşa çıkarmadık. Çıkarmadık ama çok acı çektik sahiden…”

Burada kaldıkları ev bir apartmanın çatı katıdır. Bir apartmanın çatı katıydı odamız. Tıpkı okuduğumuz romanlardaki gibi. Odamızı Mahir amca yerleştirdi. Ama mutfak Neyyire halaydı. Kutular, şişeler, tavalar, tabaklarımız…”

Berni evlenip ayrılınca, hakkında fazla bilgi verilmeyen bu küçük bekâr evinde, genç öğretmen Meli, tek başına yarı pansiyon şekinde kalmaya başlar. İstanbul liselerinden birinde edebiyat öğretmenidir.” “ …Anadolu’da bulunan ailesinden ayrıdır. Bir apartman odasında yarı pansiyon oturmaktadır.”

Meli’nin yaşadığı baskın ve iftira olayının iç yüzünü açıklamak için gittiği dayı beyin beyaz villası ise pahalı eşyalarla dolu lüks bir evdir.

Alacaceren’deki Bengilerin evinin konumunu yazar sinema tekniği ile zum yapar gibi gösterir. Meydandan caddeye, sokağa, oradan apartmana ve nihayet Bengilerin oturduğu daireye ulaşır. Caddeye açılan Mütercim Ali Rıza Bey Sokağı’ndaki Ege Apartmanı’nın üçüncü katında ikamet etmektedirler. Eserde bu, açık adres halinde verilmektedir. Öte yandan evin içi fazla tasvir edilmemiştir.

Evlerin bölümlerine gelince daha çok odalar ve mutfaklar üzerinde durulmuştur. Mesela Korsan Çıkmazı’nda Berni, gece boyunca önce yatak odasında sonra ön odada düşüncelere dalar. Dar mekânların ağırlıklı olduğu Alacaceren’de ise olaylar daha çok mutfakta yaşanır. Oda, salon, banyo gibi bölümler çok az yer alır. Bunların fiziki özellikleri hakkında fazla bilgi verilmemiştir. Çeşitli mutfaklara Korsan Çıkmazı romanında da rastlamaktayız. Sıradan birkaç niteliği ile yetinilen bu mutfaklardan bir tanesi özel olarak ayrıntılı şekilde tasvir edilmiştir. Neyyire Halaya ait olan bu mutfak eserde şöyle tanıtılmıştır: Oda gibi döşenmiş, kırmızı bir mutfağa girmişlerdi. Parlak kırmızı masa muşambası, kırmızı kareli minderler, çiçekli perdeler, büzgülü ocak örtüleri ilk bakışta kızların başını döndürdü. O zamana değin Meli de Berni de hiç böyle güzel bir mutfak görmemişlerdi. Sarı pirinç mangal pırıl pırıl parlıyor; içi közlenmiş ateş dolu. Kırmızı çaydanlık mangalda fokurduyor, her şey ovulmuş parlatılmış bu mutfakta.”

Özetleyecek olursak romanlarda olaylar daha çok kentlerde geçmektedir. Korsan Çıkmazı’nda asıl mekân İstanbul’dur. Lâkin hatıralar aracılığıyla genişleyen mekân küçük bir doğu ilini ve büyük bir Orta Anadolu ilini de içine alır. Alacaceren’de olaylar adı verilmeyen bir kentte geçer. Korsan Çıkmazı’nda mekân bol ve çeşitliyken, Alacaceren’de daha azdır. Açık mekânlarda yollar ve sokaklar ağırlık kazanır. Daha az olan kapalı mekânlar ise büyük oranda evlerdir.

Polat Yıldız

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu