GenelSANATTAN

‘Müfredat-Sanat Eğitimi Nereye Koşuyor’ Konulu Panel Düzenlendi

UNESCO Resmi Partneri-Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği (UPSD) tarafından 25 Haziran 2024 tarihinde Piramid Sanat’ta düzenlenen “Müfredat-Sanat Eğitimi Nereye Koşuyor?” isimli panelde, Türkiye’de eğitim ve sanat eğitiminin güncel durumu ele alındı.

Atatürkçü Düşünce Derneği Yayın Kurulu Başkanı Tevfik Kızgınkaya, Çağdaş Yaşamı Destekleme Platformu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Cihan Demirci Tansel, MEF Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Av. Nazan Moroğlu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Prof. Caner Karavit, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Öğrencisi Burcu Menemencioğlu ve VELİ-DER Genel Başkanı Ömer Yılmaz konuşmacı olarak yer aldığı panelin moderatörlüğünü Bedri Baykam yaptı. Panelde, son yıllarda eğitim ve sanat eğitiminde yapılan değişiklikler ve bu değişikliklerin sonuçları tartışıldı.

'Müfredat-Sanat Eğitimi Nereye Koşuyor' Konulu Panel Düzenlendi

Eğitimde Gerileme Tartışıldı

BEDRİ BAYKAM’IN AÇILIŞ KONUŞMASI

Açılış konuşmasını yapan Bedri Baykam, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in ilk 15 yılından Atatürk’ün vefatına kadar akıl almaz başarılarla hedeflediği yörünge doğrultusunda geliştiğini vurgulayan Baykam, Cumhuriyet devrimlerini hazmedemeyen güruhla kavganın 100 yıldır sürdüğünü hatırlattı. Atatürk’ün mirasını sahiplenen ve çağdaş dünya çerçevesinde savunarak geliştiren başta İsmet İnönü olmak üzere, Metin Toker, Dr. Suphi Baykam, Bülent Ecevit, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Yekta Güngör Özden, Aysel ve Oktay Ekşi, Türkan Saylan gibi aydın siyasetçi, gazeteci, demokratik kitle örgütü önderi ve hukukçunun yüzyıla yayılan çabalarının karşısında her köşe başında yobazlığın, gericiliğin temsilcisi olarak direnenlerin hala karanlığı yaymaya çalıştıklarını hatırlattı.

Günümüzde hala iktidarın tarikatlara sürekli olarak yol açan yumuşak tavır, özgür basına yapılan baskılar, Atatürk anıtlarına çelenk konulma yasağı, hilafet çağrısı yapan yobaz basın, Atatürk’e hakaret eden diyanet personellerinin serbestçe gezilmesi, kimi yazarların cesetlerini camiye sokmayın diye fetva veren sözde din adamları, andımızın okullardan kaldırılması, devlet madalyasından Atatürk rölyefinin çıkarılması, bazı liselerde ders saatlerinin cuma namazına göre düzenlenmesi gibi sayısız gerici olayla karşılaşıldığını belirten Baykam, Milli Eğitim’e yapılan gerici çıkartmanın bugün Cumhuriyetimizin en büyük sorunu olduğunu vurguladı. ÇEDES’in “çevreme duyarlıyım, değerlerime sahip çıkıyorum” mottosu altında okullara imam, Kur’an kursu hocaları ve din hizmetleri doldurduğu ve ayrıca 4-6 yaş arası çocuklara da zorlama din eğitimi verilmek istendiğini hatırlatan Baykam, ayrıca son yıllarda eğitim ve özel olarak sanat eğitiminde yapılan baskılara dikkat çekti. Boğaziçi Üniversitesi rektör krizi, ÇEDES içeriği, Kabataş Erkek Lisesi’nde bir öğrenci tarafından Atatürk’e yapılan hakaret ve Enes Kara isimli gencin intiharı gibi örnekleri sıralayan Baykam, bu tür olayların eğitim sistemindeki gerilemenin göstergesi olduğunu söyledi.

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ YAYIN KURULU BAŞKANI TEVFİK KIZGINKAYA CUMHURİYET’İN TEMEL EĞİTİM ALTYAPISINI SUNDU

Baykam’dan sonra söz alan Tevfik Kızgınkaya, 100 yıl önce halkın içinde bulunduğu cehalet, sefalet ve yokluk koşullarını rakamlarla gösterdi. Bu koşullar karşısında eğitim ve ekonomi alanlarında Cumhuriyetin çözüm olarak uyguladığı “Toplu Eğitim Seferberliği” ve “Toplu Kalkınma Hamlesi” politikalarıyla cehalete ve sefalete karşı verilen mücadeleyi anlattı.

Kızgınkaya, bu doğrultuda Millet Mektepleri ile başlatılan okuma yazama seferberliği, eğitimde fırsat eşitliğini getiren Tevhid-i Tedrisat (öğretim birliği) Kanunu, Dil Devrimi ile halkın konuşma dili olan Türkçe’nin okuma- yazma dili yapılması ve Köy Enstitüleri ile aydınlanmanın yurdumuzun her bir köşesine ve tüm yurttaşlara ulaştırılmasının hedeflendiğini vurguladı.

Cumhuriyet’in bu eğitim politikası sonucunda Köy Enstitülerinden yetişen kültür, sanat ve edebiyat insanlarımızı, 10 Yıl Marşı’nın dizelerini, Aziz Sancar’ın eğitim sürecini örnek olarak veren Kızgınkaya, çağdaş bir ülke olma yolunda bilime dayalı laik eğitimin ve Cumhuriyet’in aydınlanmacı ve kalkınmacı politikalarının önemini ve değerini anlattı.

Anıtkabir ziyaretlerimizde mutlaka Atatürk’ün kütüphanesinin görülmesi gerektiğini vurgulayan Kızgınkaya, Atatürk’ün 100 yıl öncesinin koşullarında okuduğu 3997 kitabın Cumhuriyet Devrimimizin temelini oluşturduğunu söyledi.

Bugün yaşamakta olduğumuz sorunların temelinde Köy Enstitülerinin kapatılmasını, Cumhuriyet politikalarından ve bilime dayalı laik eğitimden uzaklaşılmasını gösteren Tevfik Kızgınkaya, ülkemizin ve ulusumuzun çağdaş geleceği için Atatürk Devrim ve ilkelerine bağlı nesiller yetiştirmenin önemini anımsattı ve bu doğrultuda katılımcılara ADD, ÇYDD gibi demokratik kitle örgütlerine üye olmaları çağrısını yaptı.

 İSTANBUL KADIN KURULUŞLARI BİRLİĞİ KOORDİNATÖRLÜĞÜ AVUKAT NAZAN MOROĞLU AKP DÖNEMİNDE LAİK – CUMHURİYETÇİ, ATATÜRKÇÜ EĞİTİMDEN UZAKLAŞMANIN YASAL HARİTASI”NI SUNDU

Kızgınkaya’nın ardından konuşan Nazan Moroğlu, 2002 yılından 2011 yılına kadar eğitim alanında ısrarla ve en tehlikeli şekilde yapılan yasal değişiklikleri ve bu değişikliklerin yarattığı sorunları anlattı. Moroğlu’nun konuşmasında değindiği konulardan bazıları:

22 Temmuz 2007 seçimlerinin hemen ardından yeni Anayasa taslağı ülke gündemine geldi.

EĞİTİM Konusunda:

“Din ve inanç hürriyeti” başlığı altında düzenlenmiş olan Devlet, eğitim ve öğretim alanındaki görevlerini yerine getirirken, eğitim ve öğretimin ana ve babanın dinî ve felsefî inançlarına göre yapılmasını isteme hakkına riayet eder. Din eğitim ve öğretimi, kişinin kendisinin, küçüklerin ise kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır. Devlet bu taleplerin gereğini yerine getirmekle yükümlüdür.

Oysa, yürürlükteki 24. madde laikliğin korunmasının güvencesidir ve yapılacak bir anayasa değişikliğinde de aynen korunmalıdır.

SANAT Konusunda: Yürürlükteki Anayasa’nın 64. maddesinde yer alan -“Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır” hükmüne ısmarlama hazırlanan Anayasa Taslağında yer verilmemişti.

MADDE 9 -yeni getirilen hüküm:

“İlköğretim kurumları; dört yıl süreli ve zorunlu ilkokullar ile dört yıl süreli, zorunlu ve farklı programlar arasında tercihe imkân veren ortaokullar ile imam-hatip ortaokullarından oluşur. Ortaokullar ile imam-hatip ortaokullarında lise eğitimini destekleyecek şekilde öğrencilerin yetenek, gelişim ve tercihlerine göre seçimlik dersler oluşturulur. Ortaokul ve liselerde, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin hayatı, isteğe bağlı seçmeli ders olarak okutulur..”

4+4+4’ten bu yana siyasi iktidarın eğitimi laiklikten ve bilimsellikten uzaklaştıran kararlı uygulamaları sürüyor.

MADDE 4: Milli Eğitim Bakanlığı, uzman din insanlarının yetişebilmesi için üniversitelerde İlahiyat Fakülteleri açmakla, imamet ve hatiplik gibi dini müesseseler için ayrı eğitim kurumları açmakla yükümlü olacaktır.

Cumhuriyetin eğitim konusunda sağladığı en önemli kazanım kuşkusuz tüm yurttaşların çağdaş, nitelikli, bilimsel eğitime erişmesi esasıdır.

Anayasa’nın 42. maddesindeki “Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır” hükmü yok sayılamaz.

Müfredat, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğine, kalkınmasına destek oluşturmalıdır. Bu nedenle, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, ekonomik ve sosyal kalkınmayı başarmış, demokratik laik bir hukuk devleti olan Türkiye için bilimsel temelli çağdaş bir eğitim seferberliğine ihtiyacımız var. Yapılması gereken laik bilimsel kamusal parasız eğitime sahip çıkmaktır.

Atatürk’ün “Güzel sanatlarda başarı; bütün inkılapların başarılı olduğunun en kesin delilidir” sözünü ve “sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur” tesbitini  bir kez daha hatırlatalım. 

Laik Bilimsel Eğitim Platformu’nun çalışmaları hakkında bilgi veren Moroğlu, 4+4+4 eğitim sisteminin öğrenciler için neden sakıncalı olduğunu ve Türkiye Maarif Vakfı’nın eğitimdeki rolünü eleştirdi.

Sanat Eğitiminde de Sorunlar Var

ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ CİHAN DEMİRCİ TANSEL, BİLİM VE SANAT’IN ÖNEMİNİ VURGULADI.

Cihan Demirci Tansel, biyoloji müfredatında yapılan değişikliklere dikkat çekti. Tansel, evrim teorisinin müfredattan çıkarıldığını ve yerine “kalp gözü” gibi inanç temelli kavramların konulduğunu aktardı. Tansel, bu durumun skolastik bir eğitim sistemine yol açtığını ve Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği için tehlike oluşturduğunu vurguladı. Türkiye Cumhuriyeti’nin devamı için gençlerin üreten, barışçıl insanlar olarak yetişmesi gerektiğini, sil baştan Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı bir eğitim sistemine geçilmesi gerektiğini vurguladıktan sonra Darwin’in sözleriyle konuşmasını tamamladı:

“Bilim ve sanat, bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur… ‘Tavuk Toplum’, önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz!”

Baykam bu konuşmalar üzerine önemli bir konuya dikkat çekti:
“Bugün, biyoloji dersinde evrim teorisinden bahseden öğretmenlere soruşturma açan zihniyet, yarın Atatürk’ü hatırlatan tarih hocalarına soruşturma açtırır! Şaka ya da uzak sanmayın, buna izin verirsek, ötekinin de önünü açarız.”

Baykam, sanat ve bilimin önceliği ile önemine dikkat çekerken aynı zamanda çağdaş yaşamı kitlelere ve genç kızlarımıza, kadınlarımıza en güzel şekilde Anadolu’da yayan spor faktörünü de unutmamak gerektiğini hatırlattı ve ardından sözü Prof. Caner Karavit’e bıraktı.

PROFESÖR CANER KARAVİT: SANAT ÜNİVERSİTELERİ TEHDİT ALTINDA

Prof. Caner Karavit ise Baykam’ın spor üzerine söylediklerinin özellikle voleybolu düşündüğümüzde trübünlerin büyük önem kazandığını aktardı. Meslek liselerinin ve sanat eğitiminin son durumunu ele aldı. Karavit, meslek liselerinin sayısının ve atölye çalışmalarının azaltıldığını ve bu durumun mesleki eğitimin kalitesini düşürdüğünü belirtti. Sanat üniversitelerinde yetenek sınavının kaldırılmasının da yanlış bir uygulama olduğunu belirten Karavit, bu durumun sanat eğitiminin niteliğini olumsuz etkilediğini ifade etti. Ayrıca, “Var olan on bir bölümün üçe kadar düşürülme çabasının yanlışlığını vurguladı. Ayrıca üniversite senatosunda seçtiğimiz temsilci bunları onaylayarak el kaldırıyor, bu da çok üzücü” diyerek sistemdeki yanlışlığı vurguladı.

SANAT TARİHİ ÖĞRENCİSİ BURCU MENEMENCİOĞLU’NUN YAŞADIKLARI

Burcu Menemencioğlu ise bir öğrencinin gözünden müfredat sorunlarını anlattı. Öğrenim hayatında yaşadığı deneyimlerden, müfredat nedeniyle eksik kaldığı konulardan bahsederek bizi bir öğrencinin gözünden eğitim sistemini görmeye yönlendirdi. “Yaşadığım ilde öğrenci iken 11. oldum; hemen kapımız çalındı. Malum zihniyette insanlar evimize geldi. FETÖ, annemden çok sert bir yanıt alarak evimizi terk etti” diyerek yaşadığı tecrübeyi aktaran Menemencioğlu, sonrasında Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliğini bitirdiğinden bahsetti. Yurtdışı gezilerinde ziyaret ettiği müzeleri gezerken bu konudaki eksikliğini ve Boğaziçi ve Hacettepe Üniversitelerini bitirmesine rağmen kültürel ve sanatsal olarak ne kadar eksik bir eğitimden geçtiğini fark eden Menemencioğlu, bu açığı kapatmak için sanat tarihi bölümüne girdiğini aktardı. Ayrıca dünyada belirlediği en iyi on müzeye gitme hedefine şimdiden yaklaştığını belirtti.

VELİ-DER BAŞKANI ÖMER YILMAZ İMAM HATİP LİSESİ KUŞATMASINI ANLATTI

Panelin son konuşmacısı Ömer Yılmaz ise dört-beş bin İmam Hatip Lisesi olduğunu hatırlattı ve velilerin eğitimdeki problemlere bakış açısını aktardı. Yılmaz, mezuniyet törenlerinde yapılan değişiklikler, öğrencilerin okullarda temiz suya erişiminin olmaması gibi konularda farkındalıklarını aktarırken, özellikle Anadolu liselerinin tabelalarının bir anda imam hatip tabelalarıyla değiştirilmesi gibi konularda velilerin yaşadığı sıkıntıları ve durumun vahametini dile getirdi. Yılmaz, müfredat değişikliğine karşı velilerin de seslerini yükseltmesi gerektiğini söyledi. “Hikmetullah” adı altında maarif öğretmenlerinin hazırlandığını aktaran Yılmaz, bu şekilde “Türkiye Yüzyılı” adı altında bir parti felsefesinin yayılmasını sağladıklarına dikkat çekti.

Sonuç

“Müfredat-Sanat Eğitimi Nereye Koşuyor?” panelinde, Türkiye’de eğitim ve sanat eğitiminin içinde bulunduğu sorunlar kapsamlı bir şekilde ele alındı. Panelde konuşan uzmanlar, son yıllarda eğitim ve sanat eğitiminde yapılan değişikliklerin Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, bilimsel ve demokratik karakterini zedelediğini ve geleceği tehdit ettiğini vurguladılar.

Panelde dile getirilen sorunlar özetle şu şekilde:

Eğitimde gerileme: Son yıllarda yapılan değişiklikler, eğitim sisteminin laik, bilimsel ve akılcı temellerden uzaklaşmasına neden olmaktadır. Evrim teorisinin müfredattan çıkarılması, skolastik bir eğitim sisteminin dayatılması, Atatürk ve Cumhuriyet değerlerinin erozyona uğraması ve eleştirel düşünmenin engellenmesi bu gerilemenin somut örnekleridir.

Sanat eğitimindeki problemler: Sanat eğitiminde de son yıllarda önemli sorunlar yaşanmaktadır. Meslek liselerinde atölye çalışmaları azaltılmış, sanat üniversitelerinde yetenek sınavı kaldırılmıştır. Bu durum, mesleki eğitimin kalitesini düşürmekte ve sanatçı yetiştirmeyi zorlaştırmaktadır.

Müfredatın yetersizliği: Müfredatlar, güncel ihtiyaçlara ve çağdaş bilgi birikimine uygun şekilde güncellenmemektedir. Bu durum, öğrencilerin yetersiz bilgi ve becerilerle mezun olmalarına yol açmaktadır.

Eğitime erişimde eşitsizlik: Eğitime erişimde fırsat eşitsizliği yaygındır. Maddi imkanları kısıtlı olan öğrenciler, kaliteli eğitimden mahrum kalmaktadır.

Velilerin endişeleri: Veliler, müfredat değişiklikleri, eğitimde dinselleşme ve okulların fiziki altyapısındaki eksiklikler gibi konularda endişelidirler.

Panelde dile getirilen bu sorunlara karşı acil çözümler üretilmesi ve eğitim sisteminin laik, bilimsel ve demokratik temeller üzerine yeniden inşa edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu bağlamda, tüm eğitim paydaşlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve duyarlı vatandaşların seslerini yükseltmesi ve birlikte hareket etmesi önem taşımaktadır. Bu konuya gerçekten duyarlı siyasi partilerin, milletvekillerinin ve parti örgütlerinin sürekli olarak tetikte tutulması ve karşılık bilgi akışı sağlanması kaçınılmazdır.

“Müfredat-Sanat Eğitimi Nereye Koşuyor?” paneli, Türkiye’de eğitim ve sanat eğitiminin geleceği için önemli bir uyarı niteliğindedir. Bu uyarıya kulak vermek ve gerekli adımları atmak, ülkemizin geleceği için hayati önem taşımaktadır.

Meri İstiroti İle Sağlık Sektöründe Kadın Liderliğin ve Sanatın İş Hayatına Etkisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu