Sıradan Olanın Farklılığı: ‘Filiz Yıldız’
Taşrada Bir Sanat Eğitimcisi Olan Filiz Yıldız'ın Sanata Adanmış Yolculuğu - Vecdi Uzun yazdı...

Sıradan Olanın Farklılığı: ‘Filiz Yıldız’
Taşrada Bir Sanat Eğitimcisi Olan Filiz Yıldız’ın Sanata Adanmış Yolculuğu – Vecdi Uzun yazdı…
Sanatçının hakkında bilgi verilmesi, bilinirliğinin sağlanması ve sürekliliğinin koruması için zaman zaman basılı veya dijital gazete ve dergiler aracılığıyla sanat piyasasının bilgilendirilmesi gereklidir. Bugüne kadar çok sayıda sanatçı ile söyleşiler yaptım, tanıtıcı yazılar yayınladım, gençleri teşvik etmeye ve yerelde sesini duyuramayan ressamların sesini duyurmaya gayret ettim.
Sanatçılar hakkında basın yoluyla veriler bilgilendirilmeler yoğun olarak sürerken, yerelde ilgi gören ve çevresine katkı sağlayan, yerelde rutin bir eğitimci olmak yerine sanatın görünen yüzü olan ve coşkuyla sanata katkı için yetersiz olan şartlarını zorlayan ve sanat eğitimciliği yanında sahip oldukları sanatçı kişiliklerine rağmen arka plana itilen sanatçı ruhlu sanat eğitimcilerinin bu ülkede genelde göz ardı edildiği düşüncesindeyim. Bu yazıyla temel amacım; kendi çabaları ile memleketi, yaşadığı ve çalıştığı coğrafyada bir sanat eğitimcisi olarak gençlere ve yerel halka sanatı sevdirmek için kısıtlı imkânlarla olağanüstü gayret sarf eden sanat eğitimcileri içinden Filiz Yıldız’ı sessizce bir köşede oturan veya sadece mazeret üreten diğer sanat eğitimcilerine örnek olması için tanıtmak istemekteyim.
Yaz dönemlerinde uzun süre yaşadığım Alanya’da okul, hastane ve kamu binası iç ve dış cephelerindeki resimleri zaman zaman fark ediyordum; ancak ressamının kim olduğu hakkında bilgi sahibi değildim. Bir arkadaşımın Gazipaşa’da yaşayan sanat eğitimcisi Filiz Yıldız’ın Alanya ve Gazipaşa’da sanat adına yaptığı şahsi çabalarını anlatması sonucunda daha önce dikkatimi çeken duvar resimlerinden hareket ederek kendisiyle ilgili bir araştırma yapmaya karar verdim. Bir taraftan Filiz Yıldız ile temas kurarak kendisinden bilgiler aldım ve diğer taraftan Alanya ve Gazipaşa’da Filiz Yıldız hakkında bilgiler topladım. Bu yazıyla Filiz Yıldız’ın bir yerel sanat eğitimcisi olarak gençlere sanat aracılığıyla yaptığı ve örnek alınması gereken çabalar ele alınmaktadır. Kendisi de resim yapan, ama büyük merkezlerde henüz sergi açmamış olan Filiz Yıldız’ın sanat adına çabaları içinde sanat eğitimciliğinin bence resim yapmasından daha önemli olduğunu düşünüyorum. Filiz Yıldız’ın yerini bulmuş ve yerel çevrede de olağanüstü takdir görülen çabalarını bu yazıda sanat eğitimciliğiyle birlikte ön plana çıkarılmaktadır. Bu nedenle bu yazıya bir ressam tanıtımı olarak değil, yerelde çabalayan sanat eğitimcisi olan Filiz Yıldız’ı daima mazeret üreten ve kenarda durarak sanat eğitimciliğinde bir ömür boyu zaman geçiren bazı eğitimcilere örnek olarak da takdim etmek istedim.
Filiz Yıldız Kimdir?
Filiz Yıldız; 1975 yılında Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde doğmuş, İlkokul, ortaokul ve liseyi Gazipaşa’da tamamlamıştır. 1993 yılında Ankara Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim İş Eğitimi Bölümü’nden mezun olmuş, 1998 yılından itibaren Şarkışla, Fethiye, Anamur, Alanya İlkokul ve Ortaokulu’nda ve Alanya Lisesi’nde görsel sanatlar öğretmeni olarak görev yapmıştır. Şu an Gazipaşa Anadolu Lisesi’nde görsel sanatlar öğretmeni olarak kadrolu olarak hizmet vermektedir.
Filiz Hoca; sanat hayatını çocuk yaşta okul ve aileden aldığı teşviklerle başladığını ve kendisinin de tüm sanat eğimini teşvik üzerine kurduğunu iletmektedir. İlkokulun üçüncü sınıfında 23 Nisan konulu resim yarışmasında birinci olması, resminin okul panosuna asılması ve bu dönemde babasının Almanya’dan kesin dönüş yapması sonucunda ailece desteklenmesi, sevgi, takdir, öz güven telkini ile başlayan sanat yolculuğu meslek seçiminde zorlamadan çocukluk hayali olan resim öğretmeni olma isteğinin gerçekleştirmesine yol açmıştır. Ona göre sanat eğitimcisi; önceliklere çocuklara sanatı sevdirmeli ve onları sürekli motive ederek dikkatlerini yeteneklerine yoğunlaştırmaya çalışmalıdır.
Filiz Hoca da şu cümlelerle kendini anlatıyor:
“Görsel sanatlar öğretmeni olarak göreve başladığımdan 1998 yılından itibaren tuvallere sığmamaya başladım. Hayalim yaşadığım hangi şehir olursa olsun devlet okulları, hastaneleri, cadde ve sokakları, kenarda kalmış ve kötü görünen haliyle kullanılmak zorunda olan mimari yapıları ve objeleri resmin içine katacak şekilde şaşırtan bazen güldüren ve düşündüren yaklaşımla sanat eserine dönüştürmeye karar verdim. Bu kararımla birlikte öğrencilerimi de işin içine kattım. Onlarla birlikte öğrenmeyi ve uygulamayı duvarlarda gerçekleştirdim. Onlara sadece resim yapmayı değil, takım ruhu, sanatsal birliktelik, birlikte başarma ve vazgeçmeden keyifle çalışma ruhunu öğrencilerime aşıladım. Kişisel olarak sanatın tüm dallarına merakım, sevgim, ilgim ve sürekli eğilime olan inancım sayesinde kendi dalımda her çeşit yenilik ve tekniği öğrendim. Karakalem lise ye kadar tam oturmuşken üniversite bana çok iyi renk eğitimi verince renk ve çizim birleşti ve ben artık anlatılan tarihi hikâyeler, efsaneler, ya da etkisinde kaldığım tüm duygu durumlarını tabloya dönüştürdüm. En keyifli olan derslerde öğrencilerime izlemek öğrenmenin yarısıdır diyerek dersleri workshoplara çevirdim. Böylece her gün egzersiz yapmış oldum. Öğrencilerimin de korkularını yenmeleri sağladım. Canlı performans çalışmalarıyla her yeri birlikte boyadım. Görsel sanatlar dersini veli ve öğrencileri, dernek, vakıf ve kurumları bir araya getirdim. Sanatın her yere, her kesime, caddeye, sokağa, evlere, yayılmasını sağlayan, büyük projeler yaptım.”
Projeleri:
“3D Okulum Tablo Projesi”; Filiz Hoca Alanya’daki devlet okulu olan Barbaros Azakoğlu Ortaokulu’nun 17 metrelik cephesini duvarında resmin kalıcılığı sağlamak için boyayarak üzerine Alanya’nın tarihi sembolü olan Kızıl kuleye çevirmiş. Surların önünde deniz ve Türk Bayrağına da 3D etki vererek “3D Okulum Tablo Projesi’ni uygulamaya koymuş. Gittiği her okula mutlaka bütün öğrencilerini de işin içine dâhil eden Filiz Hoca; onlarla birlikte duvar resmi, dönem ve proje sergileri, özel ve eserler yapmış. Çalıştığı her okulda kullanılmayan gerekirse odunluk da dâhil her boş alanı atölyeye çevirmiş, öğrencilerin ve onun bu çabalarına kayıtsız kalmayan velilerin destekleriyle idare onlara daha iyi bir yer tahsisi yapmış, ya da ortamı daha iyi hale getirmeye başlamıştır. Bu da görsel sanatları atölyesinin her okulda olması gerektiği ve öğrencilerin sanat üzerinden sanat ve kültürel zenginleşmesine zemin hazırlamıştır.
“Alanya Sanatla Büyüsün Projesi’yle öğrenciler en güzel noktalarda resimler yapmalarını sağlayan Filiz Hoca; Basın, dernekler, protokol üyeleri ve toplumun tüm dinamiklerinin öğrencilerinin sanatsal çabalarını yönlendirmelerine zemin hazırlamış ve öğrencilerin temel eğitim yanında estetik ve iletişim becerileri güçlü, özgüvenli bireyler olmaları için elimden gelen çabayı göstermiş. Zaman zaman karşılaştığı mezun olan öğrencilerinin birlikte mutlaka bir sanatsal etkinlik yapmış olmaktan yaşadıkları keyfi güzel anı da kalarak büyüdüklerini görmesi Filiz Hoca için en önemli motivasyon aracı olmuş.
“Duvarları Kaldırma” Belgeseli”
Filiz Hoca bu belgeseli özetle aşağıda anlatmaktadır.
““Duvarları Kaldırma” isimli BELGESELİ Yalova İletişim Sanatları Fakültesi hocası Prof. Serkan Öztürk Hoca, özgün tasarım öğrencileriyle birlikte yapma ve şehrin her yerine taşınan duvarları aşan bir çalışma şekli ve sıra dışı bir yaklaşımla çalışıldığı için çekti. İnternetten SANATA DAİR HER ŞEY isimli facebook sayfasında çocuklara motivasyon olması amacıyla yayınladığım resimlerin o dönem on bir bin yedi yüz üç paylaşım olması sebebiyle dikkatini çekmiş ve belgeselimizin çekilmesi ve devlet okulundaki bu çabanın herkesin bilmesi model alması amacıyla çekilmiştir. Süreçte belgesel ART NİCOMEDİA ‘da 53 belgesel arasından ilk üçe girmiştir. . Hoca, Berlin Kısa Film Haftası’na da belgeseli taşımıştır.” Duvar-Tuval-Öğrenci uygulamalarım ve toplumu harekete geçiren sanatsal projeleriyle birlikte şehirlerin tarihi dokuları, kültürleri efsane ve hikâyelerini, o şehrin doğal güzellikleri ve özel zenginliklerini tabloya dönüştürerek koleksiyonlar hazırlamaya başlamıştır. “
Alanya’nın Tarihine Yolculuk Projesi
Başta Alanya Belediyesi olmak üzere Milli Eğitim Müdürlüğü, Ticaret Odası, dernekler vb. kurum ve kuruluşları bir araya getirip, açılışı halk ve tüm toplum kesimlerini bir araya getirerek yapılmıştır. Alanya’nın tarihi ile başlayan tablolar, 2016 yılında Alanya’nın simgesi olan Kızıl Kule içinde sergilenmiştir. Filiz Yıldız’ın 45 gün boyunca hiç dışarı çıkmadan aralıksız çalışarak yaptığı çalışmalarla; şehrin tarihi, efsaneleri, kültürü, Yörük hayatı, çocuk oyunları, ipek kozasının hikâyesi, şehirde bir süre yaşadığına inanılan Kleopatra ile Antonius’un aşkı ve Damlataş Mağarası’nın efsanesi de dâhil olmak üzere tüm şehrin karakterini, dokusunu ve şu anda tanıdığımız Alanya’nın tüm güzelliklerini anlatmıştır. Bu çalışmada hazırlanan 30 tablo ile sergi ve filmin galasını aynı anda kule içinde sergilemiştir. Alanya’daki tüm resmi kurumların logolarını afişte bir araya getirip serginin açılışında Alanyalıları davet etmiş ve orada olmalarını, tabloları ve filmi izlemelerini sağlamıştır.
“Benim Mesleğim, Benim İdolüm ve Benim Tablom projesi” ile öğrencileri, alanında başarılı kişilerle bir sergide buluşturmak hedeflenmektedir. Başlangıçta yerel yönetici ve önemli şahsiyetler resim sergilerine davet edilmiş ve sıcak bir atmosfer kurulmuştur. Proje; Türk psikolog, TV programcısı, eğitimci ve yazar Prof. Dr. Üstün Dökmen’e iletilmiş ve Prof. Dr. Üstün Dökmen çiçeğini alıp sergiye katılmış, teke tek öğrencilerle ilgilenmiş, Filiz Yıldız ile bu projenin birlikte değerlendirilmesi yapılmış ve Prof. Dr. Üstün Dökmen bu projenin eğitimde önemli yer alan bir çaba olduğunu, davet edilmesi halinde her zaman geleceğini özellikle vurgulamış ve öğrencilerimizin de unutulmaz bir anı biriktirmelerine sebep olmuştur.
Filiz Yıldız kendisini; sadece kamu okulunda çalışan öğretmen ve devlet memuru değil, diğer taraftan kendisinin yaşadığı Mahalleye gönüllü bir sanat Atölyesi kurmuş bir sanat eğitimcisi olarak görmektedir. Bu düşünceyle “Mahallemdeki arkadaşlarım, akrabalarımın çocuklarına resim öğretsem onlar da büyüdüklerinde harika anıda birlikte olmanın mutluluğunu yaşasa ne güzel olur.” diyerek çalıştırmaktadır.
Ayrıca “27 yıl bu düşüncemle hiç değişmeden kamu okullarında çalışmaya devam ettim. Toplumun tamamını kucaklayan, evrensel, empatik, vicdanlı, adaletli ve birbirine kolektifte yardım eden bireyler yetiştirmek istedim. Sanatın birleştirici gücüyle, büyüyen bir toplum ancak sanat etrafında, sevgiyle ve takdirle toplanırsa değişeceğine inanmaktayım. Samimi ve tek tek ilgilenerek zekâ çeşitlerine göre aslında insanların anlama şekillerine bakarak teknik geliştirdim. Herkesin teknik anlamda ve zekâ çeşitlerine bakarak resim yapabileceğini, 27 yıllık tecrübemle ve öğrenci uygulamalarımla kendime kanıtladım.” Diyerek kendisini anlatmaya çalışmaktadır.
Renkli Hastaneler Mutlu İnsanlar Projesi
Filiz Yıldız’ın oğlunun hastalanıp hastanede kaldığı dönemden önce sadece okul değil, hastanelerin, huzur evlerinin, belediye binalarının, cadde ve sokakların hatta evlerin cephe duvarlarının da o şehrin dokusuna tarihine uygun şekilde boyanmasını ve gelen turistlerinde şehir hakkında ön bilgileri duvarlarda görmelerini istemiştir. Bu olaydan sonra Filiz Yıldız, hastaneleri resmetmeye başlamıştır. Filiz Yıldız tarafından Alanya eski devlet hastanesi çocuk poliklinikleri bölümündeki 7 oda, 2 koridor ve yatan hasta bölüm koridoru boyanarak resimlendirilmiştir. Alanya Diş Hastanesi Çocuk Ortodonti bölümünün tamamını Filiz Yıldız’ca boyanmış ve duvarlar çocuklara yönelik resimlerle süslenmiştir. Antalya Araştırma Hastanesi Çocuk Bölümleri’nin 300 metrekare alanı Filiz Yıldız’ca yaz tatilinde 60 gün öğleden sonra saat ikiden sabah beşe kadar çalışarak koridorun tamamını tek tablo şeklinde tamamlamıştır. Yangın dolabı, resimlerle tren şekline çevrilmiş ve tüm kahramanlar birbiri ile göz teması kuruyormuş gibi bir atmosfer yaratılmıştır. Bu sayede koridora giren çocukların dikkatini çekip, mutlu olmalarını sağlanmıştır.
Filiz Yıldız ve Sanatı Belgeseli
Yönetmenliğini Yalova Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Serkan Öztürk’ün yaptığı ‘Duvarları Kaldırmak’ adlı belgesel filmin gösterimi ve Alanya Lisesi Görsel Sanatlar Öğretmeni Filiz Yıldız’ın hazırladığı ‘Alanya Tarihine Yolculuk’ adlı resim sergisi birlikte gerçekleştirildi. Yalova Üniversitesi’nde o dönem Yar. Doç. Dr. olan Serkan Öztürk tarafından belgesel teklifi götürülerek çekimi gerçekleşen belgesel, ”4. Art Nicomedia Ulusal Film Günleri” gösteriminde 53 belgesel arasında gösterime giren 3 belgeselden biri olmuş ve Serkan Öztürk 4. Art Nicomedia Ulusal Film Günleri’nde plaketini almıştır. Belgeselin yönetmenliğini yapan Yalova Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Serkan Öztürk, “Belgeselin hazırlık aşaması iki yıl sürdü. Bu Yalova Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi, Alanya Belediyesi, Alçed, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Alanya Ticaret Odası‘nın destekleriyle çekilen filmin süresi 35 dakika olup, belgeselin Berlin’de gösterimi yapıldı. Filiz Yıldız’ın sanat ve eğitim yaklaşımını temel alan bir filmdir” dedi.
Filiz Yıldız’ın Uyguladığı Sanat Eğitimi Yöntemi
Bu bölümde verilen bilgiler; Filiz Yıldız Hocanın bana ilettikleri, benim yerelden elde ettiğim bilgiler ve gözlemlerimden oluşmaktadır. Bu bilgiler Filiz Yıldız’ın cümlelerinden daha çok ikinci bir kişinin Filiz Yıldız hakkında bir bilgilendirmesi olarak değerlendirilmelidir. Filiz Yıldız’a göre; Evrensel insan; erdemliliğine vurgu yapan, sevgi ve bilinçaltı beyin gücü ile spritüal duygu yoğunluklarını yansıtan, renklerin huzur veren enerjisini ve ışığını takip eden eserler yapmak, onun hayat şeklinin içinden gelen parçalardır.
Filiz Hoca; ”Bir öğretmenin öğrencilerinin velilerini eleştirmeden, doğal arkadaşım ya da akrabam gibi düşünüp, çocuklara da kendi çocuğuna bir öğretmen nasıl davransa mutlu olur ve kendisinin de öğrenci olsa bir öğretmen onu korkutmadan kötü hissettirmeden bilmediği bir şeyi ona nasıl öğretse mutlu olurum.” diye her açıdan düşünerek hissederek empati kurarak derse girince de dış dünyayı unutarak çalıştığını vurgulamaktadır. Filiz Yıldız’ın amacı; sanatı sevdirmek ve öğretmek olarak onunla ilgili tüm bilgileri her zaman öğrenci pozisyonunda kalarak ve yeniliklere açık bir şekilde uygulamaktır.
Filiz Yıldız’ın Sanat Eğitiminde Yenilikçi Yaklaşımı: Yedi Zekâ Kuramına Dayalı Öğretim Modeli
Onun eğitim anlayışı, onun öğrenme biçiminin farklı olduğunu kabul ederek şekillendirir. Howard Gardner’ın “Çoklu Zekâ Kuramı”nı temel alarak geliştirilen öğretim modeli, sadece yetenekli kişilerin bulunduğu yerde, onların potansiyellerini keşfetmelerine yardımcı olmayı amaçlamaktır.
Geleneksel sanat eğitiminde genellikle “yetenekli” olarak gösterilen öne çıkarılır ve diğerleri geri planda kalır. Ancak Filiz Yıldız için durum böyle değildir. Ona göre yeteneğin doğuştan gelen bir ayrıcalık değil, geliştirilebilir bir beceri olması gerekiyordur. Bu nedenle derslerde çalışanların sorgulanması yerine, onların teknik bilgileri en iyi şekilde öğretmeyi hedefler. Öğrencilerin anlama ve öğrenme biçimi farklı olduğu için, derslerini buna göre şekillendirilmelidir.
Öğrencilere Yedi Zekâ Türüne Göre Yaklaşım:
Filiz Yıldız, derslerini anlatırken öğrencilerin farklı öğrenme stillerine sahip olduklarını göz önünde bulundurur bu bağlamda öğrencilerin hangi zekâ türüne daha yatkın olduklarını gözlemleyerek sanatı onlara en uygun şekilde öğretmeyi amaçlar.
a)Görsel-Uzamsal Zekâ: Görerek öğrenilen dokümanlar için resimler, tablolar, videolar ve gerçek koleksiyonlardan örnekleri kullanarak derslerini desteklediğini ifade etmektedir. Perspektif, gölgelendirme ve birleştirme gibi konuları somut örneklerle anlatır.
b)Bedensel-Kinestetik Zekâ: Hareket ederek ve dokunarak öğrenmeye esas olacak belge için canlı performans çalışmaları, heykel ve duvar resmi projeleri hazırladığını ifade etmektedir. Sanatın sadece kâğıtta, tuvalde ve duvarda değil, mekânda deneyimlemeleri için büyük izlenmelere katılmalarını sağlamaktadır.
c)Müziksel-Ritmik Zekâ: Müziğin öğrenmeyi destekleme gücüne inandığı için, derslerde sık sık müzik kullanıldığını açıklamaktadır. Öğrencilerine müzik dinleyerek resim yapma pratiği kazandırılarak, onların duygu durumlarını sanata aktarmalarını sağladığını ifade etmektedir.
d)Sözel-Dilsel Zekâ: Hikâyeler, mitolojiler ve sanat tarihi anlatımlarıyla derslerini zenginleştirmekte, öğrencilere resimleriyle bir hikâye anlatma fırsatı vererek, sanatın edebiyatla olan bağını keşfetmelerini sağlamaktadır.
e)Mantıksal-Matematiksel Zekâ: Sanatta orantı, perspektif, simetri gibi kapsamlı kavramlar kullanarak, sayılarla ve genel açıklamalarla öğrenilen bilimin daha iyi tanıtımlarına yardımcı olduğunu açıklamaktadır.
f)İçsel (Intrapersonal) Zekâ: Kendilerinin ifade edebilmeleri için sanatı bir terapi aracı olarak kullanmaktadır. Duygularını tuvale çizimleri için onlara özgür bir alan sunmaktadır.
g)Sosyal (Kişilerarası) Zekâ: Grupta Sanatı önemseyenlerin birlikte öğrenmelerini sağladı. Birlikte çalışma sanatı deneyimleri için büyük projelerde takım ruhu oluşturulmuştur.
Sanat Eğitiminde Kişisel İlgi ve Empati
Filiz Yıldız, bir öğretmen olarak oradakilere sadece sanat pratiği eğitimiyle kalmadı; aynı zamanda doğrudan bireysel ilgilendi. Bunların içinde, kendilerini güvende hissetmeleri için her birine özel çözümler geliştirildi. Derse başlarken ise şu sözleri söylediğini açıklamaktadır. “Ben sizin yeteneğinizi ölçmeyeceğim, siz benim ne kadar öğretebildiğimi ölçeceksiniz” Bu yaklaşımla öğrencilerde bir rahatlama sağlandı. Sanatın bir yetenek meselesi olmadığını, herkesin teknikleri öğrenerek başarılı olabileceğini vurgulamaktadır. Öğrencilerin başarısızlık korkusundan uzaklaşmak için her birinin kendi işlemlerini öğrenebileceğini anlattı. Biri bir teknikte ilk seferde anlayamadığında ona şu güveni vermektedir; “Bir konuda başarısız olduğunu düşünme, sadece senin anlama yöntemine uygun bir anlatım bulamadık. Elimde 100 farklı anlatım yöntemi var, belki 10’uncuda değil ama 38’inci yöntemde anlayacaksın.” Bu sözleriyle birlikte denemekten vazgeçmemeleri gösterildi. Sanatı herkesin öğrenebileceği bir beceri olarak ele aldığını ve hiçbir öğrencisini geride bırakmadığını açıklamaktadır.
Sanatta Akran Desteği ve Kolektif Öğrenme
Filiz Yıldız, sınıflarda öğrencilerin konuları öğrenmesini teşvik eden bir model geliştirdiğini belirtmektedir. Sanatta daha hızlı ilerleyen öğrenciler ile henüz başlangıç seviyesindeki öğrenciler arasındaki parçaları eşleştirerek, birbirleriyle destek olmalarını sağladı. Sınıf içinde herkesin sanat yolculuğunda eşit olduğunu göstermek için, derinlemesine ilk 5 dakikalık anlatımla geçiyor, sonrasında tamamen özgür bir şekilde resim yapmalarına izin vermektedir. Bu süreçte müzik sırasında odaklanmalarını sağlayacak bir ortam sunmaktaydı. Bunların arasında, kendi istekleriyle başka bir arkadaşlarının yanından geçip gidişat değerlendirmeleri, geri bildirimler verir ve sanat eleştirisi yapmayı öğretiyordu. Bu içeriğin yalnızca bilgi akışıyla özetlenmesi, aynı zamanda iletişim becerilerinin geliştirilmesine de katkı sağlamaktadır. Dersin sonunda ise dağılımı şu ana kadar yönlendirildi: “Ne oldu? Arkadaşına ne yapıyorsun? Kendinle ilgili ne keşfettin?” Bu sorularla ilgili hem küresel hem de bireysel gelişim yönünü düşündürerek, öğrenmelerini pekiştirdi.
Sanatın Kişisel Gelişime Katkısı
Filiz Yıldız’ın derslerindeki en büyük parçalardan biri faaliyetlerinin kazanmalarını sağladı. İnsanların işlerini bir meslek olarak görmelerinin yanı sıra, zor zamanlarında işlerini yapabilmeleri bir araç olarak benimsemelerini istemektedir. Sanatı sadece resim yapma pratiği olarak değil, hayatın her alanında kullanılan bir beceri olarak anlattığını beyan etmektedir. Bir öğrencinin sanatla ilgilenmesiyle, sanatı anlamanın ve üretmenin hayatın özgürlüğünü artıracağını vurgulamaktadır. Bu nedenle, üniversiteye giderken sanattan gelir elde edebilecekleri “Üniversiteye İlk Harçlığımı Sanattan Kazanıyorum” projesini geliştirdi. Bu projede ürünleri satarak ilk kazançlarını elde ettiler. Böylece sanatın, sadece bir hobi değil, aynı zamanda ekonomik bir gücünü de bulunabilir hale geldiler.
Herkes Sanatı Öğrenilebilir
Filiz Yıldız’ın sanata ve eğitime yaklaşımı, bireyin öğrenebileceği gerçeğe dayanıyordu. Ona göre önemli olan, öğrencilerin yetenekli olup olmaması değil, doğru şekilde gösterilip gösterilmemesiydi. Bu anlayışı sayesinde, onların sadece sanat yapmalarını değil, aynı zamanda sanata yönelik korkularını yenmelerini, sporlarını kazanmalarını ve hayata sanata bakmalarını sağladı. Sanat eserinin bir ayrıcalık değil, herkesin hakkı olduğunu ifade etmektedir. Filiz Yıldız, eğitim anlayışıyla bu gerçeği öğrencisine öğreterek, sanatın evrensel kesimine ulaşmayı amaçlamaktadır.
Sanat Eğitiminin Dönüştürücü Gücü
Filiz Yıldız için sanat eğitimi, yalnızca teknik öğretilen eğitimden çok daha fazlasıdır. O; sanatın bir düşünme biçimi, bir ifade aracı ve onların keşiflerini güçlü sağlayan bir araç olarak görmektedir. Bu nedenle derslerinde tek tip bir yöntem yönteminden kaçınarak, ülkelerin bireysel farklılıklarını göz önünde bulundurmak, dinamik ve gelişmiş bir yaklaşımı benimsemiştir. Geleneksel sanat eğitiminde, genellikle yetenekli oldukları gösterilenler öne çıkar ve diğerleri geride kalır. Ancak Filiz Yıldız, yeteneğin işleyişinin getirdiği bir ayrıcalık olmaması, aksine doğru tekniklerle geliştirilebilir bir beceri olduğunu savunmaktadır. Bu nedenle derslerde öncelikli olarak öğrencilerin sanatsal çalışmalarının ortaya çıkarılmasına yardımcı olduğunu beyan etmektedir.
Her Öğrencinin Potansiyelini Açığa Çıkarmak
Filiz Yıldız’ın sanat eğitiminde benimsediği en önemli ilkenin; onun öğrencinin sanatının öğrenilebileceği fikri olduğunu savunmaktadır. Onun için sanatta başarının yolu, öğrencinin yetenekli olmamasından değil, ona doğru eğitim yöntemleriyle yaklaşılmasından geçtiğini açıklamaktadır. Öğrenciler sınıfa ilk geldiğinde yetenekli olup bunlarla ilgilenmek yerine, onların gözlemlerini topladığını ve resimlerini eğitmeye odaklandığını vurgular. Cihazların bir çalgı aleti çalmayı öğrenmesi gibi, sanatın belirli teknikleriyle öğrenilebileceğini anlatmaktadır. Sık sık sık şu örneği verir: “Bir müzik aletini ilk defa elinize aldığınız harika bir melodiyi çalamazsınız, ama pratik yaparak mükemmel hale getirebilirsiniz. Resim yapmak da aynıdır. Yetenek, yalnızca sonuçtan ortaya çıkar.” Bu yaklaşımlarla onların “ben yeteneklerim” gibi önyargılarını kırmayı başarmaktadır. Bunların önemli olanın yeteneği değil, tekniklerin öğrenilmesi ve sürekli denenmesi öğrencilere öğretilmektedir.
Sanat Eğitiminde Empati ve Bireysel Yaklaşım
Filiz Yıldız, öğretmenlikte en çok önemsenen unsurlardan birinin empati olduğunu belirtmektedir. Gelecekteki yaklaşmanda, kendini kendi yerine değiştirerek hareket ettiğini açıklamaktadır. “Bir öğretmen, öğrencisine nasıl davranarak öğrencinin kendine olan güvenini arttırır? Bir öğrenci, korkmadan ve kaygı duymadan nasıl öğrenir?” sorularını kendisine sürekli sorar. Bu sayede derslere başladıkları ilk dönemdeki zihinsel ve duygusal durumlarını gözlemleyerek, derslere nasıl yaklaşımlarının şekillendiğini ifade etmektedir. Parçaları korkutmadan, rahat hissettikleri bir birleştirme öğrencilerin sanatı keşfetmelerine olanak sağlar. Her bireyin kendine özgü bir öğrenme biçiminin varlığından, dersler anlatılırken farklı teknikler uygulanır. Örneğin, bazı öğrenciler dinleyerek daha iyi öğrenirken, bazıları görerek veya dokunarak daha iyi kavrar. Bu nedenle derslerinde hem teorik anlatımlara hem de uygulamalı çalışmalara eşit şekilde yer verdiğini vurgulamaktadır.
Öğrenme Sürecinde Hata Yapmanın Önemi
Filiz Yıldız için öğrenme sürecinin en önemli parçalarından biri, konularda hata yapılmasına izin verilmesidir. Çünkü ona göre sanat, deneme-yanılma yoluyla öğrenilen bir süreçtir. Şu sözleri sık sık hatırlatır: “Hata yapmak, öğrenmenin en doğal parçasını. Eğer hata yapmıyorsan, yeterince denemiyorsun demektir.” Bu nedenle, resim ya da boyama yaparken hatalar yapmalarını teşvik eder. Öğrencileri, bu hataları birer başarısızlık değil, gelişim fırsatı olarak görmeye yönlendirir. Bu anlayış, ülkelerinin kazanmalarını ve sanata karşı daha cesur bir yaklaşım sergilemelerini sağlar. Zamanla, her öğrencinin kendi sanatsal tarzını oluşturmasını ve özgün üretim üretmesini mümkün kılmaktadır.
Sanatın Sosyal Güç Haline Getirilmesi
Filiz Yıldız, sanatı yalnızca bireysel bir ifade biçimi olarak görmez; aynı zamanda birleştirici ve dönüştürücü bir güce sahip olduğuna inanır. Bu nedenle, hep birlikte gerçekleştirilen projelerde, sanatın ülkeye yayılmasının yanında sanatın ülkesini yaymayı hedeflemektedir. Kamu alanlarında yaptığı duvar resimleri, okul sorunları ve hastane çalışmaları, sanatın daha geniş kitlelere ulaştırılmasının bir yolu olarak görmektedir. Öğrencilerle birlikte duvar resimleri yaparak, onların toplumla iletişim içinde olmalarını sağlamış ve sanatın kolektif bir güç göstermiştir. Bu projeler sırasında bireysel olarak ilgilenerek, bilgisayar becerilerinin yanı sıra, sosyal becerilerinin de gelişmesine yardımcı olmuştur. Birlikte ekibin ruhunun öğrenilmesi, aynı zamanda sanatın günlük yaşamın bir parçası haline getirilmesinin sağlanması benimsemişlerdir.
Sanatı Bir Yaşam Tarzı Haline Getirmek
Filiz Yıldız için sana; yalnızca bir meslek değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Bu nedenle, ilişkilerine dair hayatlarının her alanının entegre olması anlatılır. Sanatı, sadece bir okul dersi olarak değil, bir düşünce biçimi olarak benimsemelerinin, hayatlarını daha anlamlı hale getirmeleri öğretilir. Ona göre “Sanat, yalnızca bir resim yapmak değildir. Sanat, bakış açısını değiştirir. Sanat, ayrıntıları görür. Sanat, dünyanın daha derinlemesine bir şekilde öğrenilebilir.” Bu bilinçle yaklaşarak, hayatının her alanında sanatı kullanabileceklerini anlamalarını sağlar.
Geleceğe Yönelik Sanat Eğitimi
Filiz Yıldız’ın sanat eğitimi anlayışı, yalnızca bugün için değil, gelecekte de sanatı kullanmalarını sağlamaya yöneliktir. Sanat yoluyla kendilerini ifade etmeye teşvik ederken, aynı zamanda bu beceriyi kariyerlerinde nasıl kullanabileceklerini de öğretiyor. Bu nedenle, üniversiteye giderken sanattan gelir elde edebilecekleri “Üniversiteye İlk Harçlığımı Sanattan Kazanıyorum” projesini sunmuştur. Bu proje sayesinde, çözüm sanatlarını geliştirirken aynı zamanda ekonomik gelişmeleri de kazanmayı da öğrenmişlerdir. Öğrenciler, bu projeyle sanatın yalnızca bir hobi değil, aynı zamanda profesyonel bir alan olabileceğini de keşfetmişlerdir.
Sanatı Herkes İçin Ulaşılabilir Olmak
Filiz Yıldız’ın sanat eğitimine olan yaklaşımı, sanatı herkes için başarılı hale getirme amacına dayanmaktadır. Onun için sanat, yalnızca “yeteneklilerin” yapabileceği bir şey değildir; Doğru devre herkesin öğrenebileceği ve hayatına entegre edilebilecek bir alandır. Bunların hiçbir zaman “yeteneksiz” olarak görülmemesi, önemli olanın incelenmesi, öğrenilmesi ve tanıtılması anlatılıyor. Sanat eğitimiyle, onlara sadece teknik becerileri kazandırmakla kalmaz, aynı zamanda onların daha yaratıcı, özgün ve stresle başa çıkabilen bireyler olmalarına yardımcı olur. Belki de en önemlisi, sanatının sadece bir ders değil, bir yaşam biçimi olduğu öğretilir.
Sanat Eğitimcisi Filiz Yıldız kendini anlatan cümleleri aşağıdadır.
”Her öğrenciyi aktif yapabilirliğine güvenen, vazgeçmeyen, inat duygusunu doğru kullanan, bireyler yetiştirme amacıma ulaştım. Her öğrencim kendi algı şekline göre anlatılanı anlama şekli geliştirmesini sağladım. İlgi ve yeteneğinin kısaca her çocuğun kendi potansiyelinin en yüksek seviyeye gelmesini sağlamak amacım oldu. Kuralım her daim kendimi öğrencimin yerine koyarak, bir öğretmen olsa ve ben anlamadığım zaman bana nasıl davransa toparlarım dedim ve ona göre davrandım. “Kendimi güvende ve iyi hissederek nasıl davransa başarırdım?” sorusunu her gün sorarak derse girdim. Öğrencilerime “Gündelik hayatında sanat ne işine yarayacak? Nelere dönüştürebilir? Kişiliğini toplumdaki yerini dik durabilmesi için sanat ne katar?” sorularını sorgulamasını sağladım. Z kuşağını çok severim. Onların aslında duygusal, kırılgan, bir işi ya yaparım, ya da yapamaz isem rezil olurum korkusunu yenmesini sağladım. Sınıfta akran zorbalığının önüne kesinlikle baştan geçmek gerektiğinden emin oldum ve adımlarımı ona göre attım. Öğrencilerin öğretmenden aldığı hiç bitmeyen cesaret ve sevgiyle atölyeye severek gelmesini sağladım. En önemli konulardan biri olan iyi yapanla, hiç çalışmamış öğrencileri arkadaş olmalarını sağlayıp öğrenen ve öğreten ve iletişim kurabilen takım ruhu nu geliştirmenin her şeyden daha önemli olduğunu davranış ve söylemimle hepsini tam olarak ikna ettikten sonra öğretime başladım. Onların kısmı veya bütün olarak bunları hazmetmeleri ve alışmaları için onlara zaman tanıdım. Onların rahat ve esnek, fakat çalışmaya ve üretmeye yönelik hedefler göstererek ve uygulama yaparak resim yapmalarını sağladım. Aslında onlarla sadece resim yapmıyoruz; resimden önce yaşayabileceği tüm duygusal travmaların önüne geçerek rahatlama sağladıktan sonra her çocuk üstelik not kaygısı da olamadan eser üretmelerini sağladım. Hiç birinin diğerinden farklı ve üstün olduğunu hissettirmeden adaletli bir yaklaşımla (zaten öğrenci öğretmenin olumlu, ya da olumsuz tüm enerjisini çektiği için) hep pozitifte kalmaya gayret ettim. İnsanca bazen bizimde kötü hissedebileceğimizi, o zamanda onların beni idare etmesini rica ederek öğretmeninde robot olmadığını duygusal ifade ile içselleştirmesini sağladım. Bu davranışla kendisinin de duygusunu paylaşmasını sağladım. Özür dilemek ve teşekkür etmek kelimelerinin altını tamamlayan davranışlarla onlarında bunları modellemesini sağladım. Herkesin birbirine iyi davranması konusunda kendiliğinden bir yola girilmesini sağladım. Öğrenci ilgi duyduğu karakalem, renkli ya da başka tekniklerde, orantı kurma vb. her konuyu öğrenip yeteneklerinin ortaya çıkacağını anladıktan sonra ben yeteneksizim kaygısını atmasını sağladım. Onlarda vazgeçmeden kaçıncı çalışmadan sonra sonuca ulaşılacağı duygusunun geliştirmesini sağladım.”
Filiz Yıldız; “Öğrencilerime yetenekli çocuklar olarak bakmam. Önde olan çocuğun benim gibi şanslı ve aile desteği olan çocuklardan çıkması ve onun diğerlerine göre başarılı olması doğaldır. Ailelerin genelde çocuktan haberi yok, çocuk kendi kendine ve müdahale edilmeden resim yapmış, ama ben her zaman onun da önde olduğunu bilerek davrandım. Çocuklar önde gibi görünse de bizde hiç yetenek yok diyen aileler ya da not vb. şekilde öğrencinin travması olmuş bir öğretmen hikâyesi yoksa başaracağına inanırım.” diyerek öğrencilere yaklaşımını ortaya koymaktadır.
Netice:
Bu yazının amacı sıradan olanlar içinde farklı olanı, bu farklı olanın da farklı olmak için kısıtlı imkânlarda neler yaptığını yaşayan bir örnek olarak ortaya koymak içindir. Ülkemizin her yerinde Filiz Yıldız hoca gibi eğitimcileri ve sanat eğitimcileri bulunmaktadır. Bu değerli eğitimciler şartların yetersizliği nedeniyle hayallerindeki eğitim modelini uygulayamıyor olabilir. Ben sadece görebildiğim ve inceleyebildiğim örneği sizle tanıştırmak istedim.
Sanatçı Veli Aras Yalçınkaya’nın Yüksek Lisans ve Doktora çalışmalarının ana konusu olan sanatta oyun teorisini tez ve doktora metinlerinden takip etmiştim. Veli Aras Yalçınkaya da okul ortamında öğrencileriyle yaptığı bazı çalışmalarını galeri ve fuarlarda sergilemişti. Filiz Yıldız’ın akademik ortam dışında temel eğitim düzeyinde oyun teorisi kapsamında öğrencilerle çalışması uygulanabilirliğine iyi bir örnek olma özelliğindedir.
Filiz Yıldız hocanın sanat çalışmaları hakkında eğitimciliği konu bütünlüğünü bozmamak için bu yazıda yer vermedim. Başka bir yazı da bu konu hakkında da detaylı bilgi vereceğim.
Umarım Filiz Yıldız Hoca gibi sanat eğitimcilerinin sayısı Anadolu’nun her yerinden sessizliklerini bozup uyuyan bir dev gibi uyandıkları zaman ülkenin her yerinde hafiften sanat rüzgârları esmeye başlar. Bu rüzgâr gelecekte sanatın ne olduğunun, güzelin ve estetiğin öneminin bilincinde olan ülke vatandaşlarını yaratır.
Okulunda, çevresinde ve yaşadığı coğrafyada sanat rüzgârı estiren Filiz Yıldız Hoca ve onun gibi tüm sanat eğitimcilerine teşekkürlerimi sunarım.
Vecdi Uzun
NOT: Filiz Yıldız’ın öğrencileriyle yaptığı çalışmalara ait görsellerdeki çocukların yüzü; özellikle hukukumuzdaki çocuk haklarını koruma kapsamındaki tedbirler uyarınca tanınmayacak şekilde getirilmiş şekilde yayınlanmaktadır.
Seninle gurur duyuyoruz Filiz’cim.