RESİMSANATTAN

UPSD’den intihal iddialarına cevap geldi!

Son dönemde hem sanat hem sosyal medya ortamlarında dile getirilen Türk sanatçılara yönelik kopya-çalıntı eser iddialarına UPSD(Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği)’den bir açıklama yapıldı.

İşte o açıklama:

Son dönemde, bazı Facebook sayfalarından ve bloglar üzerinden başlayarak yayılmaya çalışılan iddialar dizisi, sanat ortamımızda kimi ciddi rahatsızlıklar yaratmaya başlamıştır. Sürekli olarak “Bir sanat eserinin, hangi diğer eserin taklidi olduğunu” iddia ederek ilgi çekmeye çalışan bu kişiler, “tanınan ve satılan her yerli eser sahteymiş” gibi bir izlenim oluşturmaktadır. Özellikle toplumun modern ve çağdaş sanatı az biliyor olması, bu iddiaların hızla yayılmasına neden olmakta, halk arasından bu iddialara maruz kalan sanatsever vatandaşlarımız, “Demek bizim bütün sanatçılarımız çalıntı eser yapıyormuş” kuşkusuna düşmektedirler.

Öncelikle şu iki noktayı vurgulamak gerekir:

Birincisi, gerçekten de başka sanatçılardan birebir eser kopya eden, referans vermeyen ve kendini çok kurnaz zanneden, etik anlayıştan yoksun kişiler vardır. Bu yadsınamaz. Ezelden beri süre gelen bir gerçektir ve özgün, gerçek, yaratıcı sanatçıların haklarını gasp eden entelektüel bir dolandırıcılık söz konusudur.

İkincisi, sanat eleştirisinde nasıl övgüye yer varsa, yergiye de yer olacaktır. Eleştiri olmazsa, çağdaş sanatta iddialı ve özgün arayış içeren yenilikçi anlayış ne gelişebilir, ne de kendini kabul ettirebilir.

Hiç kimsenin bir diğerine “Şu ya da bu sanatçıyı eleştirme veya entelektüel-görsel telif haklarına veya manevi sanatsal haklara tecavüz görürsen, görmezden gel, ağzını açma, yazma, konuşma” deme hakkı yoktur. Zaten bunu demek insan haklarına ve düşünceyi ifade özgürlüğü haklarına bir saldırı olur.

Burada işin kritik bir noktası var ki, UPSD olarak bu net farkı ortaya koymaya mecbur olduğumuza inanıyoruz.

Çalıntı veya açıkça kopya eser üretmekle, aynı sanatsal ifade alanı bölgesinde paralel çalışmalar yapmak çok farklı konulardır.

Örneğin dünyada var olan çeşitli sanatsal gruplar arasında gerek boyasal, figüratif fırça darbeli hat üzerinden, gerek geometrik sanat hattı üzerinden, gerek fotoğraf deformasyonu- kaydırması-varyantları hattı üzerinden, gerek hazır-yapım mantığını kullanan hat üzerinden birbirine paralel işler çıkaran sayısız sanatçı vardır.

Dolayısıyla gerek malzeme, gerek detay ince fikir kullanımı, gerek ebat-kavram-ilk izlenim hatları üzerinde açıkça “intihal” kokan işlerle; genel hatlar üzerinde birbirini andırabilecek işler yapan sanatçılar, çok farklı iki algı konusudur. Bunlar arasından ilk grubun kopyacılığını ortaya çıkarmak ne kadar etik bir görev ise, diğerine “kopya” diye saldırmak, bir o kadar bu sanatçıları haksız yere töhmet altında bırakan ve sanatseverler arasında neredeyse Türk sanatına yönelik bir aşağılama ve panik yaratan bir negatif duyarlılığa neden olabilmektedir.

Üstelik bu verilerle haksız yere bazı Türk sanatçılara saldıran ve kime ait olduğu bilinmeyen hesapların sözde “temiz sanat” meraklıları, ilginç şekilde kimin yapıtının neden farklı olabileceğini, kimin o tarz işlere zaten daha önceden girmiş olduklarını bile düşünmeden, inanılmaz bir batı kompleksi içinde “Türk sanatçı yaptıysa kesin batılıdan çalmıştır” önyargısıyla, temelsiz bir batı hayranlığı ve hatta teslimiyetçiliğine mağlup olmuşlardır. Örneğin, bir eleştirmenimiz kopya olduğunu iddia ettiği Türk sanatçıdan çok daha sonra bu konu ve stile başlayan bir yabancıyı ön plana çıkarıp, Türk sanatçıyı intihalle suçlayabilmiştir Bunun kabul edilebilir bir yanı yoktur ve kabul edilemez bir tavırdır.  Söz konusu eleştirmen bu acelecilikle yaptığı gaflarla kendi saygınlığını ve güvenilirliğini yok etmekte olduğunu bile fark edememiştir. Çünkü zaten gerek “kopyacılık” ve “intihal”, gerek benzer bölgede iş üretmek global bir sorunsal olmakla birlikte ülke bayraklarından bağımsızdır. Sanatın böylesine temel ve evrensel bir sorununu, sanki yalnız Türkiye’ye, Türk sanatçılara ve Türk sanat ortamına özgü bir konu olarak Türkiye’de kitleler arasında lanse etmek, son derece yanlış, üzücü ve özellikle yanıltıcıdır.

Bu konulara merak duyan ve kendini ifade etmek isteyen yetkileri kendinden menkul insanların da, magazinsel bir sataşma ve düşük kaliteli bir üslup kullanma eğilimleri, ayrıca son derece düşündürücüdür. Sanatsal eleştiri, ancak farklı bir üslupla, sanat tarihsel referanslarla ve ayrı bir disiplin ve ciddiyetle yapılabilir. Bu konular hakkında kendini ifade etmek isteyen her yazarın bu ikazlara dikkat etmesinde, Türk sanatının sağlıklı geleceğini koruma açısından büyük yararı olduğu ortadadır. Sanat ortamımıza saygıyla duyururuz.

Bedri Baykam

UNESCO Resmi Partneri –IAA/AIAP                                                        

Dünya Başkanı

IAA/AIAP Türkiye Ulusal Komitesi

UPSD Başkanı

UPSD Yönetim Kurulu

Fazilet Kendirci

Ceylan Mutlu

Murat Havan

Denizhan Özer

Nebahat Karyağdı 

Başa dön tuşu