KÖŞE YAZILARIMustafa Günen

Kavranan Kavramsal Sanat 1 – Mustafa Günen yazdı…

Kavramsal sanat; belli bir amaç için dizayn edilip üretilmiş eşyalar veya zaten var olan nesneler… İnsanın onu tanıdığı, kavradığı kendi yapılış amaçlarından çıkarılıp, bir düşünce, bir kavram ya da nükteyi temsil  eden, çağrıştıran sanatsal bir obje olarak sunulmasıdır. Adından da anlaşılacağı üzere, kavramsal sanat, dilin yapısal özellik ve ilginçliğinden faydalanır. Sanatçı fikirlerine uygun nesneleri dilbilimsel çözümlerle dayanarak sanata dönüştürür.

Kavramsal Sanat, sanatın herhangi bir obje (boya fırça v.s ) ve bir mekanla (galeri,müze)sınırlanamayacağı fikrinden yola çıkar. Bu akımı başlatanlara göre sanat, hangi malzeme, nerede ve nasıl kullanılırsa kullanılsın, bir fikir sunmaktır. Düşünce görsellikten önce gelir.

Bir ve Üç Sandalye

Bu bağlamda Kavramsal Sanat‘ın önde gelen isimlerinden olup, felsefe eğitimi de almış olan Kosuth’un en bilinen yapıtı olan “Bir ve Üç Sandalye”si, kavramsal sanatın görselliğe nesnelere yaklaşımını örnek olarak özetler niteliktedir.

“” isimli eseri, ortada gerçek bir sandalye, arka panelde sandalyenin birebir fotoğrafı ve sandalyenin tanımı yapılan metni olmak üzere üç parçadan oluşmaktadır. Bu eser İnsana mahsus olan dilin yapısal özelliğinden yola çıkarak oluşturulmuş, dilin bu ilginç sistemini görsel olarak sunmuştur. Yoruma devam edebilmek için önce çok kısa olarak dilin yapısal özelliğini hatırlayalım.

Dil göstergesi

Bir toplumda yaşayan İnsanlar o toplumun dilinde oluşturulmuş kavramlarla düşünür, düşündüklerini de yine dillerinde uzlaşarak oluşturulmuş göstergelerle anlatırlar.

Dilde anlamı olan en küçük birime dil göstergesi denir. Sözcük, kelimeler dil göstergesidirler. Yani sözcükler; duyu organlarınca algılanan, kedi, elma gibi somut kavramların, hislerle algılanan, acıma sevinç gibi soyut kavramların göstergesidir. Her dil göstergesi, gösteren ve gösterilenden oluşur.

Bir örnekle açıklanırsa; kedi sözcüğü k-e-d-i  seslerinden oluşur. Bu ve bütün sözcükler (yazılı veya sözlü ) gösterendir. Kedi sözcüğü zihnimizde küçük evcil bir hayvanı canlandırır. Zihnimizdeki kediye ilişkin bütün izlenimler, onu tanımlayan bilgiler onun kavram yönüdür yani gösterilendir. Şimdi bu dilsel yapıyı Kosuth’un eseri üzerinden açıklayalım.

Bir ve üç sandalye ismindeki bir; sandalyenin kendisidir (gönderge), üç sandalye ise nesnenin insan zihnindeki kavrayışı oluşturan imajı (görsel imge)adı ve tanımlaması (gösteren ve gösterilen) bölümleridir.

İlk bakışta Kosuth’un, insanın şeylere olan ilgisinin, onu yorumlayıp kavramasını sağlayan dilsel mekanizmayı, görsel olarak anlattığı düşünülebilir. Ancak bu konuda farklı yorum getiren eleştirmenler vardır.  Bana göre en ilginç olanı da Ünlü Fransız felsefe profesörü France Farago’nun yapmış olduğu yorumdur. Tabi Felsefe profesörü olunca da yorumlar uzun cümlelerden oluşmuş anlaşılması zor paragraflardan oluşur. En kısa paragrafını vereyim

France Farago, yapısalcı düşünür Saussure’in “Dilsel gösterge, bir şey ile bir ismi değil, bir kavram ile akustik bir imgeyi birbirine bağlar” sözünden yola çıkarak, Kosuth’un “Bir ve Üç Sandalye”si için şu yorumu getirmiştir. Kosuth, birinci derecedeki algısal imgeyi, (sandalye) optik karşılığıyla (fotoğraf) ve görselleştirilen kavramla (kelime ve tanımı) birleştirerek bu tanımlamayı değiştirir. Böylelikle fotoğraf gösterilen rolünü oynar (zihinsel imge) ve tablonun içerisinde verilen kelime ise, akustik değil fakat optik imge rolünü yani paradoksal bir biçimde gösteren rolünü oynar; oysaki yapılan tanımlama, sadece şeyin kendisine (sandalye) gönderme yapan gösterilene değil, aynı zamanda dilbilimsel yapının, sözsel kodun oluşturduğu evrensel gösterilene gönderme yapmaktadır. Bu durumda, Kavramsal Sanat‘ın keyfi bir temel üzerinden dünyayı sembolize eden dilin mekanizmasını betimleyerek terk ettiği şey, Plâtoncu ya da Hegelci anlamdaki “ide düşüncesidirFrance Farago. Sanat. S.268.Doğubatı yayınları.

Önce yorumda geçen Platoncu ide düşüncesini kısaca görelim.

Platon, îdeaları, temel ve gerçek varlık; değişmeyen ölümsüz bir öz, şeylerin ilk örneği olarak görür. Daha basit söylendiğinde, idea var olacak nesne türlerinin nasıl olacaklarına ilişkin planı ya da ilk örneğidir. Platon‘a göre; evrende var olan tüm madde, gerçek varlık değildir ya da gerçek varlığa sadece benzeyen birer kopyalardır. Gerçek varlık maddelerin özü olan, arka planındaki  idealardır. Evrendeki var edilen tüm doğal nesneler arkalarındaki ölümsüz, değişmez öz olan, idealara uygun olarak Nous  (maddi olmayan ancak evreni düzenleyen ilke) yönetiminde oluşurlar

Platon‘dan gelen Hegel’in de devam ettirdiği bu idea düşüncesi, aynı zamanda soyut sanatın da temel dayanaklarından biridir. İleride soyut resmi açıklarken geniş olarak değineceğim.

Farago’nun yorumuna dönersek ona göre Koşuth’un bir ve üç sandalye eserinde reddettiği, platonun bu idea düşüncesidir. Şimdi konunun daha kolay anlaşılması için eser üzerinde varsayımsal değiştirmeler yaparak anlatayım.

Kosuth, Platon’un idea düşüncesini reddeder.

Eğer Sandalyenin fotoğrafı olmadan, sadece kendisi ve  metindeki sandalye sözcüğünü değiştirip atıyorum baston yazarak sergilenmiş olsaydı veya bu işi sandalyenin kendisi olmadan sadece fotoğrafı koyarak da yapsaydı kavramsal sunum gerçekleşmiş olurdu. Ancak Kosuth, sandalyeyi kendisi ve birebir ölçüde fotoğrafını ve de metni bir arada sergilemiştir. Böylece paneldeki üç birimde dolaysız olarak ortadaki gerçek sandalyeye bağlanmış onu temsil etmiştir. Bu sonuca göre de Kosuth, kasıtlı ya da kasıtsız olarak Platon‘un idea düşüncesini reddetmiştir.

Tersi olsaydı, yani eğer Kosuth, Platon‘un, Hegel’in idea yorumlarına inansaydı farklı bir şey yapardı. Mesela sandalyenin fotoğrafı yerine bir mühendis tarafından çizilmiş sandalye planı veya şemasını koyardı, böylece idea fikrini desteklemiş olurdu.

Bana göre, Kosuth, sadece nesnelerin insan zihinde oluşan dilsel yapı evrelerini görsel olarak anlatıyor. Çünkü Kosuth; cetvel,kapı gibi farklı nesnelleri de aynı şekilde sergileyerek  fikri tekrarlamıştır.ki bu kavramsal sanatta bir handikaptır. Şöyle açıklayayım; bu eylemi bir iyi birde kötü olarak değerlendirilebilir.Olumlu bakarsanız, Kendisinin de söylediği gibi kavramsal sanatta fikir önemlidir onu temsil eden nesnenin bir önemi yoktur düşüncesine gönderme yapmak için böyle davranmıştır dersiniz.

Kötü tarafından bakarsanız ki bence gerçekleşen budur.  Yine kendisinin söylediği gibi eğer Kavramsal sanat bir fikir sanatı ise; aynı fikri farklı nesneler ile tekrarlamak saçmadır. Fikir aynıysa ilkinden sonrası kopyadır. Çünkü tersinden bakarsanız aynı elmayı farklı dillerde sunmaktan başka bir şey değildir. O zaman da buna ancak kavramsal sunum denir ama asla sanat denilemez.

Gelecek bölümde ‘Kavramsal Sanat’ın!(Kavram içermeyen sanat yoktur) gerçekten de çok beğendiğim ama sorunlu muhteşem örnekleriyle devam edeceğim.

Mustafa Günen

Başa dön tuşu