Mezopotamya’dan Çukurova’ya: ‘Toprağın Teni’ Sergisi Üzerine
Salime Kaman yazdı...

Mezopotamya’dan Çukurova’ya: ‘Toprağın Teni’ Sergisi Üzerine – Salime Kaman yazdı.
Eski Çırçır Fabrikasından modern kamusal sanat merkezi ve sergi alanına dönüştürülen Seyhan Çırçır Sanat Merkezi‘mizde sergilenen, ‘Toprağın Teni’ isimli resim sergisini ziyaret ettim. Koordinatörlüğü Kun Art Space tarafından yapılan serginin küratörü Ezgi Bakçay’dır. Kırk iki sanatçı eserleriyle hazırlanan sergide; her sanatçı ayrı ayrı kendi ifadeleriyle besleyerek hayat buldurduğu eserleriyle izleyicisini düşündürüyor. Resimlerde ve üç boyutlu yapıtlarında sundukları kavramlar ve biçimlerin ilişkisel estetik özelliğini de kapsadığını söyleyebilirim. Bu nedenle sergide ki tüm eserler, ‘akılsaldır ve bilinçlidir diyebilirim.
Jean Mitry’in de dediği gibi, düşüncenin bilinçte somutlandığı ve kendini düşünce olarak tanıdığı biçimdir.
‘Toprağın Teni’ sergisinde, kendi ‘ben’lerini yaratan sanatçılar görünebilen ve görünmeyen, düşünce ve şey, soyut/soyutlama ve nesne arasında bir köprü kurmaya çalışarak imgesel kimliklerini yaratmışlardır. Çok beğendim.
Tüm eserleri tek tek izledim ve inceledim. Kun Art Space koordinatörü Elif Sezer’den sergi ile ilgili bilgiler aldım.
Sergi mekânı ve ruhu, sergi konusu ve ismi, sergi için üretilen eserler, sergileme dizaynı çok etkileyiciydi. Sanat, bir toplumun her dalıyla kültürel dilini ve tarihini yansıtan önemli bir etkendir. Görsel hafıza sanat alanında ne kadar gelişirse, toplumun kültür seviyesi de o kadar yükselecektir. Sergi salonu çıkışında, izlediklerimle, okuduklarımla güç kazanan hafızam, ruhumu yudum yudum beslendiğini hissettirdi. Tıpkı klasik müzik dinletisi sonrası hissettiklerim gibi. (Bir başka deyişle Mozart etkisi gibi.)
Bazı sanatçılar, eserlerinde belirsiz bir zaman fikrinden hareketle zaman bilincinde ileriye-bakış ve geriye-bakış ufkuna sahip anlatımda bulunmuşlardır. Bu kullanılan zaman anlayışındaki genişlik yalnızca belirli bir zamanda kalmayıp ileriye ve geriye doğru sıçramalarla ilerleyen bir bakışa sahip olduklarının ifadesidir.
Mezopotamya’dan Çukurova’ya maddenin özüne dayanan, evreni oluşturan dört ana unsuru ‘su- hava- ateş- toprak’ ile yaşadıkları bölgenin tabiatına ait olan imgeleriyle ve sanatçıların teknikleriyle birlikte geliştirdikleri kendi biçimsel imgeleri ‘Toprağın Teni’ sergisinde sergilenen işlerinde başarı ile yansıtılmıştır.
Her ne kadar ‘su ve toprak’ geçmişin sınırları içinde sıkışsa da hava ve ateş biçimsellikten aldığı güçle daha fazla başvurulan imgeler olmuştur. Sanatçılarımızın sergide ki eserlerinde yansıttıkları bu imgeleri yakından görmekten mutluyum.
Sanat eserlerinin, mekânın eski bir çırçır fabrikasının nitelikli bir sanat merkezi kimliği içindeki bir sergi salonunda sergilenmesi, sergilenen nitelikli yapıtlarla anlatılmak istenen konunun, çok boyutlu okunabilmesine de yardımcı olmuştur.
Günümüzde, hızla betonlaşan şehirler, yok edilen verimli topraklar, yanan ormanlar, nesli tükenen hayvanlar, zehir kusan bacalar, siyanürlü atıklarla kirlenen yeraltı suları, kirlenen hava, halkımızın en duygusal yaklaştığı konulardır. Pamuk tarlalarımızı, portakal bahçelerimizi, zeytin ağaçlarımızı, tarım üreticilerimizi kaybettik. Hepimiz biliyoruz ve çok üzülüyoruz! Şehirlerin genişlemesi, farklı farklı hayatların, ileri boyutta olan kendi imgelerini de beraberinde getirerek ilerlerken, yalnızlık, umutsuzluk, gibi alt imgeleri de içine alacak şekilde, yaygınlaşmasına sebep olmuştur.
Seyhan Çırçır Sanat Merkezi‘mizde sergilenen ‘Toprağın Teni’ temalı bu sergiye katılan ‘Sanatçıların’ tüm eserleri, Adana sanat severlerin duyguları üzerinde yarattığı etki de çok büyük oldu. Bu nedenle bu sergiyi ben, ‘akılsal ve bilinçlilik’ dışında ‘duygusal bir sergileme’ olarak da niteliğe bilirim.
Sanatçılarımız, kimi zaman öznel kimi zamanda nesnel içeriğe sahip görsel imgelerini yansıtmışlardır. Bu bir duyumdur. Bir algılamadır. Sembolik bir form ve içerikle, görülmeyen bir şeyi eseriyle görünür kılınmasıdır. Kutluyorum.
Sergide bazı resimlerin biyolojiden, matematiğe birçok imgelerin kullanıldığını da görüyorum. Özellikle evren ve evren-insan ilişkileri üzerinde yoğunlaşan imgelerin kavranıp anlaşılmasını sağlamak amacıyla doğa, gök bilimleri ve fizik bir arada dengeli bir şekilde tuval üzerinde görünen anlamın dışında, arkada ki anlama da atıfta bulunarak farklı farklı biçimsel yönleri ile karşımıza çıkartılmıştır.
Sergilenen eserlerin tamamı, bütünü içine alan ve birlik imgesi etrafında şekillenen tamlığın tezahürü olarak sergileme alanında yerlerini almışlardı. Tüm sanatçılarımızı kutluyorum.
Ressam Abidin Dino’nun kardeşi Arif Dino’nun ‘BİR VARMIŞ’ şiiri ile yazımı bitirmek istiyorum.
Yok’u
Yok eden
Var oldu: akıl
Renkten, sesten, rayihadan
Mest oldu akıl,
Kendini inkar etti.
His, sevgi, aşk yolundan
Yok’a döndü akıl,
Yok’a vardı.
Yok’un yok’u var:
Varlık.
Var’a vardı akıl,
Yok’dan bir kadın,
Var’dan bir erkek.
Çok çocukları oldu,
Rivayete göre
Bahtiyar yaşadılar.
Salime Kaman
Ressam- Sanat Eleştirmeni
Adana- Şubat/2025
Mezopotamya’dan Çukurova’ya bu topraklar üzerinde yaşayan, sergiye eserleriyle katılan sanatçılarımız:
Ahmet Rüstem-Hakan Sorar, Amar Kılıç, Ayhan Akikol, Bawer Doğanay, Bedia Ekiz, Beşir Bayar, Delal Eken, Dilan Demir, Duvok, Ekin Eser, Erdoğan Kaplan, Ezgi Ökten, Ferhat Salman, Hamza Kırbaş, Hakan Çapkan, Hasan Chalak, İbrahim Ayhan, Mahmut Akdemir, Mehmet Çimen, Mekin Avras, Murat Özbakır, Mustafa Boğa, Mustafa Boğan, Mustafa Özbakır, Nadan, Nini Önözden, ObenYılmaz, Özgür Eryılmaz, Ramazan Bayram, Rıdvan Aşar, Robin Çoban, Sefa Çatuk, Serap Özergin, Sinan Kaplan, Sinem Dişli, Sıla Somer, Studio Pinpirick, Tahsin Engin Gökten, Tao Ulusoy, Tifak Arslan Veli Mert, Yüsra Dirik.
Teşekkürler güzel anlatımınız ve yorumlarınız ile sergi daha anlamlı oldu.
Seyhan Çırçır Sanat Galerisindeki Toprağın Teni isimli sergi ile ilgili yorumları ile ilgili yazar sn Salime Kaman’a teşekkürler…