Osman Pamukoğlu’ndan Üç Diktatörün Hikayesi
Yaşadıkları dönemlerde tüm dünyayı etkileri altına alan ve ölümleri üzerinden yıllar geçse de kanlı hatıraları hafızalardan silinmeyen üç büyük diktatör:
Hitler, Mussolini ve Napolyon
Osman Pamukoğlu’nun biyografik üçlemesi İnkılâp Kitabevi’nden çıktı.
Emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu, tarihin en acımasız diktatörlerinin portrelerini çizdi. Alman Diktatör Adolf Hitler, İtalyan Diktatör Benito Mussolini ve Fransız Diktatör Napolyon Bonapart’ın hayatını doğumlarından itibaren ele alan Pamukoğlu, onları bekleyen acı sonu da olayların perde arkasıyla birlikte anlatıyor. Hitler – Führer ve Naziler, Mussolini – Duçe ve Faşistler, Napolyon – İmparator ve General kitapları İnkılâp Kitabevi etiketiyle okurlarını bekliyor.
Resim sanatıyla ilgilenecekken ailesinin baskılarına maruz kalan ve okulda hiçbir zaman parlak bir öğrenci olamayan Hitler’in hayatı annesinin ölümüyle farklı bir yöne doğru gidiyor. Kendini Viyana’da buluyor ve dönemin siyasi atmosferinden etkileniyor. Hitler, Yahudilere karşı yapılan ayrımcılığa ilk gençlik yıllarında karşı çıkmış olsa da okuduğu Yahudi karşıtı yayınlar onu adeta bir canavara çeviriyor. Sevgiden yoksun büyüyen, kadınlara her zaman mesafeli yaklaşan Hitler’in kusursuz hatipliği milyonlarca insanın hayatına mal oluyor.
Adını bile anarşist ve sosyalist önderlerden alan Benito Amilcare Andrea Mussolini, yaşamını demircilikle idame ettiren enternasyonalist bir babanın oğlu olarak dünyaya geliyor. Üzerinde Karl Marx’ın resmi olan bir madalyonu sürekli cebinde taşıyor ve işçi hareketlerine destek veriyor. Desteğin yanında hatipliğiyle kitleleri de etkiliyor. Onu bir sosyalistten faşiste çeviren şeyse sosyalistlerin eylemsizliği oluyor.
Bir imparator olacağı daha çocukluğundan belli olan Napolyon, okul bahçesinde arkadaşları oyun oynarken kendine sınırlar çizip alanına kimseyi sokmuyor ve saatlerce kitaplar okuyor. Fransız Devrimi’ni en başından beri destekliyor, doğduğu Korsika topraklarına yayılması için de mücadele ediyor. Henüz 26 yaşında İtalya seferi için hazırlanan Fransız ordusunun komutanlığına getirildiğinde büyük bir zaferle adını duyuruyor ve hızla Avrupa kıtasının hâkimiyetini ele geçirirken 35 yaşında Fransız İmparatoru ilan ediliyor. Ve Napolyon’un sonu da her diktatör gibi trajik oluyor.
Osman Pamukoğlu, tarihi figürlerin hayatlarını eşsiz kalemiyle okurlarına roman tadında sunarken keyifli bir keşif de sizi bekliyor.
Arka kapak
HİTLER
30 Nisan 1945 saat 13.10’da, intihar etmelerinden 50 dakika önce; Hitler, yanında Eva Braun olduğu halde, sığınağındaki toplantı salonuna geldi. Çalışma arkadaşları kadın ve erkeklerin ellerini tek tek sıkarak onlara veda etti.
Hitler, Frau Goebbels’in önüne gelince, kendisinin cesaretine hayran kaldığını söyledi. Frau Goebbels altı çocuğunu öldürttükten sonra hayatına son verecekti. Göğsünde bulunan Nasyonal Sosyalist Parti’nin altın madalyasını çıkardı ve kadının bluzunu taktı.
Sonra yaveri Heinz Linge’ye dönerek kesin bir dille şunları söyledi: “Allahaısmarladık Linge. Belki de beni hayatta sizin kadar kimse tanımadı. 1935 yılından beri yanımdasın. Gölgem oldun. Yaşamanızı, mutlaka yaşamanızı istiyorum. Hakkımda çok kötü şeyler anlatacaklar. Galip devletler, hakkımda en kötü şeyleri söyleyeceklerdir. Bütün yaptıklarımı, bütün eserlerimi ortadan kaldırmak isteyeceklerdir. Bu uğurda ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını biliyorum. Fakat bir iki nesil sonra bu kara bulutlar kaybolacak ve herkes bana hak verecektir.”
Hitler ve Linge’nin yanına gelen Eva Braun da Linge’den bir ricada bulundu: “Allahaısmarladık Linge. Sizden büyük bir hizmet isteyeceğim. Eğer buradan çıkarsanız ve kız kardeşimi görürseniz, kocasının kurşuna dizildiğini söylemeyin. Yalnızca O’na, kocasını Rus askerlerinin öldürdüğünü söyleyin.”
MUSSOLİNİ
Mussolini, 1939’da tüm faşist yetkilileri Roma’da toplayarak, şu konuşmayı yaptı:
“Bir araya geldiğimiz şu saatlerde, bir fırtına sadece Avrupa haritasını karıştırmakla kalmıyor, aynı zamanda kıtaları da birbirine katıyor. Bu olaylardan etkilenmememiz mümkün değil, İtalyan halkı fırtınada dümeni tutan kişiye soru sorulması gerektiğini iyi bilir. Balkona çıkmamı bekleyin. Balkona çıktığımda ve beni dinlemesi için İtalyan halkını topladığımda bilin ki durum değerlendirmesinde bulunmayacağım, aksine herkese tarihi kararlarımı açıklayacağım.”
Halk, BenitoMussolini’yi Shakespeare’in “Romeo Jülyet” oyunundaki Jülyet’ebenzetti ve fısıltılar başladı:
“Kaderimiz Jülyet’ebağlı.”
“Jülyet kim?”
“Hani Romeo’nun balkona çıkmasını beklediği Jülyet var ya!”
Savaşın üç ilâ dört ay süreceğini hesaplayan Mussolini, balkona çıktı ve savaş ilanı konuşması, sadece on dakika sürdü. Savaş dört yıl devam etti ve Mussolini’nin trajik bir şekilde öldürülmesine sebep oldu.
NAPOLYON
Napolyon, İskender, Hannibal, Sezar’ın toplamından daha fazla savaş yönetmiştir ve Avrupa’nın (batının) gelmiş geçmiş en büyük generalidir.
Napolyon’la aynı dönemde yaşayan ünlü Alman şair ve filozofu Goethe’nin “Bourrienne’in Hatıraları” eserinden:
“Gazetecilerin, tarihçilerin ve şairlerin Napolyon’un etrafında oluşturdukları tüm bu şöhret bulutu, tüm bu hayal alemi, bu kitabın korkutucu gerçekliği karşısında yok oluyor; fakat kahraman burada hiçbir şekilde küçülmüş olmaz; tam tersine büyür. Bundan öğrendiğimiz şey, herhangi bir kişi bunu söylemeye cesaret ettiği zaman, gerçeğin ne kadar muhteşem bir şey olduğudur. Napolyon’un hayatı kaderin eliyle yazılmış büyük bir destandır; bunun tüm anlamı kendisini, hayal gücünü başıboş bırakan kişiye değil, fakat kadere inanan kişiye açıklayabilir.
Böylece, aynı şekilde, ölümlü bir insanın bin yılda sadece bir kez gerçekleştirdiği trajedi, bu sayfaların okuru için yeniden oluşturulmalıdır. O, bir insanın özgüven ve cesaret, tutku ve hayal gücü, çalışkanlık ve iradeyle elde edebileceği her şeyi elde etti. Bugün en yetenekli insanlara mümkün olan her yolu açmakta olan devrimler çağında, Avrupa’nın ateşli gençleri önlerinde hem örnek hem de uyarıcı olarak, Batı’daki tüm insanlar arasında en şiddetli olayları yaratan ve bunların ıstırabını çeken bu kişiden daha büyük bir adam bulamaz.”