Sanatçı Olmak İçin Öncelikle Değişimin ve Farklılaşmanın Tam Göbeğinde Olmanın Gerektiğini Hisseden ve Buradan Hareketle Yaratıcılığını Ön Plana Alan Üretken ve Farklı Bir Sanatçı! – Vecdi Uzun yazdı.
Sanatçının hakkında bilgi verilmesi, bilinirliğinin sağlanması ve sürekliliğinin koruması için zaman zaman basılı veya dijital gazete ve dergiler aracılığıyla sanat piyasasının bilgilendirilmesi gereklidir. Ben de bugüne kadar çok sayıda sanatçı ile söyleşiler yaptım, tanıtıcı yazılar yayınladım, gençleri teşvik etmeye ve yerelde sesini duyuramayan ressamların sesini duyurmaya gayret ettim.
Genelde sanatçılar hakkında basın yoluyla veriler bilgilendirilmeler sürerken, yerelde ilgi gören ve çevresine katkı sağlayan, yerelde rutin bir eğitimci olmak yerine sanatın görünen yüzü olan, coşkuyla sanata katkı için yetersiz şartları zorlayan ve sanat eğitimciliği yanında sahip oldukları sanatçı kişiliklerine rağmen sanatçılar yanında arka plana itilen sanatçı ruhlu sanat eğitimcilerinin bu ülkede göz ardı edildiği düşüncesindeyim. Bu yazıyla temel amacım; kısıtlı imkânlara rağmen olağan üstü gayret sarf ederek sınır tanımayan yaratıcılığını kullanarak yenilik ve yaratıcılığı sanat hayatının merkezinde tutan ve sürekli değişim ve gelişim içinde olan sanatçı Turhan KA’yı yıllarca aynı resmi tekrar ederek yapanlara örnek olması için tanıtmak istemekteyim.
Sanatçı Turhan KA.’yı bir taraftan her şartta sanatın içinde kalarak sürekli kendini eğitirken, diğer taraftan yaratıcılığını ön planda tutma çabasının da ötesine geçirmiş ve sanat hayatını yaratıcılık ve değişim üzerine kurmuş bir sanatçı olarak görmekteyim
Turhan KA. değerlendirilirken sadece son dönem çalışmaları üzerinden inceleme yapmak yerine, sanatla iç içe geçmiş ömrünü ve bu ömür içindeki dönemlerde yaptığı dönemsel çalışmalarını onun bitmez tükenmez yaratıcı yapısıyla birlikte değerlendirmek gerekir. Anadolu’nun bir köşesinde yaşadığı coğrafyada halkı sanatla tanıştırmak için yaptığı projelerin arkasında sürekli duran Turhan KA. hakkında öncelikle bilgi vermek gerekir.
Gerçek adı Turhan Karayağmurlar olmasına rağmen daha çok Turhan KA. olarak bilinen sanatçı kendisini aşağıdaki cümlelerle anlatmaktadır:
“1959 yılında İnegöl’de doğdum. 6 çocuklu bir ailenin 4. üyesiyim babam edebiyat öğretmeni annem ev kadını idi babamın görevi nedeniyle çocukluğum farklı şehirlerde geçti. İlkokula İnegöl’de başladım Afyon’da bitirdim, ortaokula Afyon’da başladım Niğde’de bitirdim. Liseyi bitirdikten sonra Niğde Meslek yüksekokulu maliye muhasebe bölümünde okudum 1978 yılında mezun oldum. O yıllarda futbol yaşamımda hep vardı,12 yıl futbol oynadım, Üniversiteden sonra çeşitli işlerde çalıştım, örneğin bir fabrikada on saat ayakta işçi olarak çalıştım, belediyede muhasebecilik yaptım, sporcu olduğum için ortaokulda dışardan beden eğitimi derslerine girdim, askerden sonra 1982 yılında İstanbul da bir şirkette planlama uzmanı olarak çalıştım.
Benim sanat ile ilgim 1985 yılında İzmir’e taşınmam ile başladı. Edebiyat öğretmeni olan babam emekli olunca İzmir’den bir ev aldı bunun nedeni de 6 kardeşimin üçü İzmir’de idi büyük abim Dokuz eylül üniversitesi eğitim fakültesinde resim bölümünde öğretim üyesi idi, bir kardeşim resim bölümünde öğrenci olarak okuyordu, ablam öğretmenlik yapıyordu. Aile bir araya gelsin diye İzmir’e taşındık. Abim ve kardeşim bir reklam atölyesi açmışlar, bende orada çalışmaya başladım. İzmir de ilk yıllarım çok sıkıntılı geçti çünkü yaşım 26 idi ve bütün arkadaş çevrem Niğde de kaldı, ne bir mahalle ne bir okul arkadaşım yoktu artık. İlk birkaç senem zor geçti yavaş yavaş İzmir’e alıştım sevgili abim İzmir’de çok tanınan bir sanatçı idi bende abimin ve çevresinden öğretim üyelerinin sergilerine gitmeye başladım.
SOSYOMATİK…Tuval Üzeri Karton 50×97 cm. 2001
1990’ların başı yaşı otuzu geçmiş bir adam, yaşamım da olağan dışı hiç bir şey yok her şey normal, mutsuz da sayılmam hani fakat bir şeyler eksik yaşamımda, birde son zamanlarda içimde sanki konuşan birisi var. Hiç durmadan bana ”bir şeyler yap, bir şeyler yap” diyen biri iyi de ne ne yapayım. Ses her geçen gün daha da yüksek sesle konuşuyor ”bir şeyler yap” eeh yeter be ne yapayım, kocaman bir atölye etrafımda boya kutuları, tahtalar, kartonlar, kâğıtlar…
Sonra garip bir şekilde her türlü boyayla elime geçen her malzemeye tahta karton, kâğıt duvar vs. üzerine resim yapmaya başladım. Bu 1994 yılına kadar bir kaç yıl sürdü, tek üzüldüğüm nokta o yaptığım resimlerden çok azı şu an elimde birçoğunu isteyenlere verdim, bazıları da taşınırken falan kayboldu, aslında değerini bilemedim. Şöyle düşünüyorum, ben hiçbir şey düşünmeden sadece resim yapmışım. Fakat bana buda yetmedi o yıllarda gündüz sağdan soldan bulduğum iş yaptığımız çerçevecilerden aldığım kâğıtlara geceleri evde küçük masamda pastel boya ile resimler yapmaya başladım.
Abimin sergilerine giderdim bu sayede sanat ile ilgili insanlar tanıdım. 90’ların sonunda karma sergilere katılmaya başladım. Abimin tanıdığı o çevreden insanlar ile bu anlamda sevgili abim Bedri Karayağmurlar’ın bu işlere başlamamda etkisi olmuştur. Fakat Ben resme kariyer için ya da meslek icabı başlamadım, tamamen içsel ve içimdeki kocaman boşluktan dolayı bir şeyler yapmak istiyordum ve resim bana iyi geldi. 6 kardeşiz hepimizin bu konuda yeteneği vardır. Kendimi bildim bileli iyi resim yapardım zaten, bu anlamda resim yaparken nasıl yapayım, ne kullanayım, şöyle mi yapsam vs. diye kimseye sormadım.
SAÇMAZKİZ, Kâğıt Üzerine füzen vekahve 25×35 cm. 2025
1990 yılı bu konuda benim için bir milat, ben bu tarihten öncede arada sırada resim yapardım, fakat bu tarihten sonra bu günlere kadar hiç ara vermeden bir şeyler yaptım o yüzden bu tarih benim sürecimin başlangıcı. Çalıştıkça, yaptıkça, deneyip uğraştıkça geliştim ve resim yapmaya başladıktan tam 17 yıl sonra ilk kişisel sergim KA SERİSİ’ni açtım ve bugünlere geldim. 2001 yılında aldığım bir kararla resimlerimde soyadımı kısaltarak Turhan KA. İsmini kullanmaya başladım. İşte bugün resim heykel işlerinde kullandığım Turhan KA. ismi böyle ortaya çıktı.
Kolay söylenen ve akılda kalıcı ve kulağa da hoş geliyor, 2001 yılından sonra Turhan KA. Diye tanınmaya başladım işlerimde bu imzayı kullandım, o tarihten sonra bir yere gittiğimde veya bir sergiye katıldığımda hep ‘İstanbul’dan mı katılıyorsunuz?’ demeye başladılar, ben İzmir’de bir İstanbullu olmuştum. Seneler sonra bile hala soyadımı söyleyince ‘Bedri beyin kardeşi misiniz?’ diye soranlar ve şaşıranlar oluyor.
Turhan KA. sanat için hiçbir eğitim almamış, kurs, ders vs. de görmemiş olup, yapı olarak da kendi başına bir şeyler yapmayı seven biri olduğunu vurgulamaktadır. İşin tuhafı ortaokul ve lisede okurken de sadece ortaokul 1. Sınıfta bir resim hocam olmuş. Resim hocası Necati Ağyar da bir yılın sonunda tayin olup gitmiş, lisede de resim derslerine genelde branş dışı hocalar girermiş, lise sonda bir ay kadar yeni bir resim hocası gelmiş. Sevgili Sevgi Ürüm; o da bir ayın sonunda tayin olmuş.
Turhan KA. eğitim konusunda şanssızlığına rağmen avantajı da aile bünyesindeymiş:
“İzmir’e gelince küçük biraderim Buca eğitim fakültesi resim bölümünde okuyordu onun yaptığı işlere bakardım, bölüm arkadaşlarını genelde tanırdım. Okul bitince kimi öğretmen oldu, kimi başka işlere yöneldi, ama bildiğim kadar mezuniyetten sonra birçoğu resmi çoktan bıraktılar.
Bence en iyi öğrenme biçimi çalışarak, araştırarak, okuyarak, gözlemleyerek, yaparak, bozarak, deneyerek öğrenme. Bende bu güne kadar ne öğrendiysem kendi çabamla öğrendim, yıllar içinde bu konudaki tecrübem arttıkça geliştikçe daha çok öğrendim, halada öğreniyorum. Benim bu konuda bir yeteneğim vardı ama yıllar içinde şunu öğrendim bu işlerde yetenek tabi ki olmalı ama tek başına belirleyici değil. Yetenek çok başka özellikler ile farklı alanlar ile desteklenmeli, bu durum bana çok uygundu. Ben resme başlayana kadar çok farklı alanlarda çalıştım yaşamım tekdüze değildi, birde başına buyruk biriyim bu yüzden çok kolay olmasa da 32 yıl reklamcılık yaptım birisine bağlı olarak çalışmak çok bana göre değildi, hep burnumun dikine gittim ve hep inandığım şeyleri yaptım.”
Turhan KA’nın resme başladıktan sonra reklamcılık yapması nedeni ile atölyede ne bulduysa onlarla işler yapmış, bu da yıllar içinde çok farklı malzemeleri tanıyıp, çok geniş yelpazede ve farklı işler yapmasına zemin hazırlamıştır.
PLASASTİK SANATLAR… Tuval üz. karışık 100×100 cm. 2023 BRHD. Kol.
* Ülkemizdeki Plastik Sanatlar Dünyasına bir eleştiri olarak sadece atık plastik malzemeler ve evrensel bir gönderme olarak Dünya sanatını ters yüz eden Picasso görselleri ve çocuk saflığına gönderme olarak atık bir kırmızı balon kullanılmıştır.
Turhan KA. Bu günkü sanat eğitimine bakışını muhalif düşünceleriyle ortaya koyarken çekincelerini ve gerekçelerini de açıkça ortaya koymaktadır:
“Sanat eğitimi benim anladığım anlamda olursa bir avantajı olur ama bu sistem ile eğitimin hiçbir avantajı yok hatta dezavantajı var bu sistem ile kişilere kurallar konuyor, not alma vs. ile özgürlükleri kısıtlanıyor birde hep aynı şekilde bir program var buda mezunları aynı kılıyor. Bundan çok uzun yıllar önce eğitim almak avantajlı olabilirdi, çünkü bu konudaki kaynaklara ulaşmak zordu, bu gün durum farklı iletişimin yaygınlaşması, internet, sosyal medya, kitaplar, kataloglar vs. ile eğer meraklı birisi iseniz istediğiniz her şeye ulaşabilirsiniz. Bu yüzden böyle yol alarak eğitimli birinden daha çok öğrenebilirsiniz, nedeni de sonuçta okullarda bir müfredat var ve not alma, geçme kaygısı vs. Yani her şeyi kendi öğrenen biri kendi yolunu daha rahat bulabilir, buda bir avantaj olabilir. Sonuçta eğitim alsanız da, almasanız da bütün iş çok çalışmak ile ilgili, kendi adıma bu konuda eğitim almasam da bunun bir dezavantajını hiç yaşamadım, hatta bu bana bir avantaj oldu diyebilirim çünkü kalıplarım, duvarlarım, ezberlerim yok.”
GRİNİN 50 TONU… Tuval Üzeri karışık 120×100 cm. 2024 İzmir Kültür Yolu Festivali Kültür Bak.
Sanatta Yaratıcılık
Turhan KA.’nın bu konudaki düşüncelerini kendi sözleriyle ve doğrudan aşağıda iletmekteyim:
“Bütün insanların farklı alanlarda yetenekleri olduğunu düşünürüm, kimi insanların elektronik eşyalara merakı vardır onları bir şekilde yapar bozar, bu merak ile o işle ilgili yeni yeni keşifler yapar, kimi çok iyi ticari zekâya sahiptir normal bir insana göre farklı düşünebilir, kiminin el becerileri çok gelişmiştir örneğin ahşap ile çok iyi işler yapabilir. Kişilerdeki bu yetenek ve yatkınlık uygun ortamlar bulur ise çok farklı yerlere gidebilir.
Bu birazda genetik bir yatkınlık fakat genetik olmadan da bu çok farklı bir şekilde ortaya çıkabilir, sanat ile ilgili böyle kişiler tanıyorum. Sanat ile ilgi sadece resim yeteneği demek değildir, bu çok farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Biz altı kardeşiz ve bütün kardeşlerim iyi resim yapar, yani bir yatkınlığım doğuştan var, bunu ilkokuldan itibaren hissettim.
Fakat yıllar içinde bu sürecimde edindiğim tecrübeyle yetenek ile yaratıcılığın farklı bir konu olduğunu düşünüyorum. Yetenek tek başına yaratıcılık için yeterli değildir. Yetenek daha çok bir el becerisi gibi, yaratıcılık ise eğer uygun bir kişilik yapınız var ise yetenek ve bunun üstüne zamanla ve çok çalıştıkça kendinizi bir biçimde inşa etme, yani sadece çalışarak da mümkün değil bu, o uygun kişilik sizde olmalı. Bu tür üretimleri yaparken aslında malzemeye değil kendimize şekil veririz.
Ben kendimdeki yaratıcı yönümü yıllar içinde fark ettim, bunun da yaşamımdaki çok farklı alanlar ile ilgili olmamdan kaynaklandığını düşünüyorum. Birde her şeye farklı bakan, çabuk fark eden ve sürekli gördüğüm her şeyi kendi işimde nasıl kullanabilirim diyen bir gözüm var, yaptığımız işte bu çok önemli, görsel zekâm iyi gelişmiş, birde pratik zekâm iyidir, ilgisizmiş gibi görünen bağları çok çabuk kurabiliyorum.
Şöyle ki beni harekete geçiren ve üretmemi sağlayan nedenler şöyle gelişiyor. Bu herhangi bir şey olabilir ayrıca onları hiç aramam onlar günlük yaşamın içinde her yerde vardır ve karşıma çıkarlar, yani onları siz görmelisiniz. Bu bir nesne, görüntü, bir film karesi, bir TV haberi, bir renk, bir malzeme, bir insan, duvardaki bir çizgi, bir afiş… Her şey olabilir. Ben bana dokunan, ilgimi çeken o şeyi gördüm mü anında bir roman kurgusu, film kurgusu yapar gibi çok kısa bir zaman diliminde çekirdek fikri oradan alır ve belli bir zaman dilimi o fikir ile birlikte olurum.
Gün içinde ne yaparsam yapayım o hep kafamın içindedir kafamın bir kısmı hep onunla ilgilidir, kendimce okumalar yaparım ve öncelikle bu konu ile ilgili sürekli farklı ve daha etkili olabilecek her şeyi araştırır ve düşünürüm. Bu konuda sevdiğim bir söz vardır Corbusuer şöyle der; ‘’Yaratıcılık sabırlı bir araştırmadır’’ Sanat tarihinde bu tür sanatçıların benzer sözlerini hep iyi izleyip çıkarımlar yapmışımdır. Sıra üretim aşamasına gelince her yönü ile düşündüğüm o şeye uygun malzemeler ile denemeler yaparım, bu aşamada çalıştıkça kendimce yeni yeni keşifler yapar, metotlar geliştiririm. Üretirken bu konu ile ilgili kafamda belli belirsiz düşünceler vardır, yani şunu yapacağım, bunu yapacağım vs. diye bir hedef koymam her şey o işle ilgili bir şeyler yaptıkça değişir, yenilenir ve yaptıkça ben yeni hiç bilmediğim keşifler yaparım, beni tetikleyen şeyde bu bilmediğim ve yeni öğrendiğim şeylerdir. Bazen bu yeni keşiflerimi eski bildiklerim ile birleştirir ve farklı bir yeniye ulaşırım. Sürecimin en başından beri bilmediğim her şey beni tetikler, hep böyle yapsam nasıl olur, şu da buna dâhil olsa ortaya ne çıkar diye sürekli düşünerek denemeler yaparım. Bildiklerimi yapmaktansa beni merak ettiren işleri severim, beni bu kadar üretken yapanda bu çocukça keşif isteğidir aslında.
Çalışırken başka birisi olurum, sanki yanımda benimle birlikte birisi daha çalışır, eğer yaptığım işle iyi bir bağ kurmuşsam o konsantre hali yok olana kadar çalışırım ve bu süre o anki şartlara göre değişir. Eğer koşullar uygunsa aralıksız bir kaç saat çalışabilirim ve o anı çok hatırlamam, yani bir bilinç durumu yoktur ve asla şu olur mu, bu olur mu demem ve çok cesurca hareket ederim, hata yapmaktan hiç çekinmem, bu hali yakaladığım da sonuç genellikle iyi olur.
Yaptığım kısa ya da uzun soluklu bütün işlerimde belirli bir süre onlarla birlikte yaşar ve düşünürüm, bu süreç ne kadar iyi olursa bütün bunları dışlaştırma süreci de o kadar iyi olur, ben bir dolmakalem gibi dolar ve sonra boşalırım.”
KÜRESEL… Atık bir tava üzeri plastik atıklar ve bir deste dolar. 52x30x9 cm.2024
Sanatçı ve Sanatın Finansmanı
Turhan KA. bugün sanatın sadece satılabilir resimlere sığdırılmasının nedeni; toplumda bir sanat altyapısı olmaması, sanatı sadece kulaktan dolma bilgiler ile öğrenmek ve derinlemesine anlamaya çalışmamak olarak özetlemektedir. Türk toplumu olarak hazırı seven, bu yüzden etrafımızda bu konuda bilgisi olanların yönlendirmesi ile hareket etmek yanlışların nedeni ile sağlam bir sanat kültürü, zevki ve estetiği geliştiremediğimizi vurgulayan Turhan KA.; iletişimin artması ve sanat fuarları ile özellikle resim sanatına meraklı bir kitle oluştuğunu, ama resim sanatı konusun da bir sanatsever düzeyinde kendilerine ait estetik birikimleri yoksa alıcı açısından yanlış sonuçların doğmasının normal olduğunu ifade etmektedir. Sosyal medya aracılığıyla abartılarak tanıtılan sanat fuarları ve sergilerden resim alan bu meraklı ve yetersiz bilgiye sahip kitlenin; bir nevi bendede olsun merakıyla bilinen ve tanınan kişilere ya da moda olmuş resimlere yöneldiğini vurgulamaktadır. Turhan KA.’ya göre; sanatseverlerin işinin zor olduğu, tamamen kulaktan dolma bilgiler ile sanatseverlik olmayacağı ve bu konudaki bilgiler için de temel kişisel bir donanım gerekmektedir. Turhan KA. ; sanat-satış-sanatçı-sanatın finansmanı konusun da sorunun kaynağını kendince net olarak ortaya koymaktadır:
“Burada esas sorun sanatçılar, genel olarak sanatçı denilen kişilerinde bu konuda yeterince iyi olduğunu düşünmüyorum. Kişisel olarak sanat bir yalnız olma hali daha çok beğenilme adına yanlışlara düşmemek lazım. Kimse için sanat yapılmaz ya da sadece para kazanmak, tanınmak için çevre için hiçbir şey için bundan taviz verilmez. Sanatseverlerinde daha çok derinlemesine araştırmalar yapması, daha çok izlemesi okuması gerekiyor.”
Duvardaki CHE… Tuval Üzeri Kolaj 65×200 cm. 2009
Turhan KA. sanat piyasasının belirli merkezlerde odaklanmasını da şu şekilde açıklıyor:
“Oysa biraz bilgi olsa bilinen bir kişinin bilmem kaçıncı bir baskı resmini alana kadar kendi görüşleriniz ile hiç bilmediğiniz bir kişinin orijinal bir resmini alabilirsiniz.
Bu durumdan kurtulmanın yolu daha çok bilgilenmek, araştırmak sanatı anlamaya çalışmak için bu konuda bilgi sahibi olmak, daha çok izlemek, görmek gerekiyor. Sonuçta bu bir piyasa ve sanat fuarlarının artması sonucu değiştirmez nedeni kaç fuar olursa olsun yine aynı isimlere kişilere bir yöneliş kaçınılmaz, çünkü fuarların dışında sosyal medyada her gün bunun şartları oluşuyor. İşte şu, bu diye bir algı oluşuyor. Sanat fuarları bir imkân ama ne yapsanız da yine bilinene bir yöneliş olduğu ortadadır.
Bu yüzdende oluşan piyasada genelde benzer işler satılıyor çünkü piyasa bunu empoze ediyor. Sonuçta bu bir sektör! Galeri para kazanıyorsa ona bağlı çalışan sanatçıya bunu bırak başka şeyler yap der mi? Tabi konu sadece para olursa bir müddet sonra işler birbirinin aynısı olmaya devam eder çünkü alıcısı var. Burada sanatçıya da büyük iş düşüyor sırf para kazanıyorum diye bu kolaycılığa düşerse yaptığı sanat olmaz. Bunu önlemenin yolu alıcıdan geçer, Sanatla ilgili resim alıcısı bilinçli olursa sanatı daha iyi anlarsa bu zamanla değişebilir tabi çok kolay değil aslında buda bir süreç.”
X’LER…Tuval üz. akr. 80×100 cm. 2014
Sanatçı ve sanatın finansmanı hakkındaki düşüncesini aşağıda özetlemektedir:
“Bu kişisel bir konu bir sanatçı bir işi kimse beğensin alsın diye yapmaz, bu işin doğasına aykırı. Kişisel ihtiyaçlar, geçim, faturalar vs. bunlarda bir yaşam gerçeği ama bu işleri yaparken en doğrusu bir gelirinizin ya da uygun şartlarınızın olması gerekiyor yoksa para için hiç istemediğiniz işleri yapmak zorunda kalabilirsiniz. Sadece resim satarak yaşamını sürdürenlerde vardır ama buda riskli bence, sonuçta bu bir döngü ve o piyasaya bir şeyler yapmak zorundasınız. Biraz tanınan kişiler içinde bu bir risk. bilinen bir resminiz var ve tutmuş sizden bunu istiyor bunu bekliyorlar, bir dönem resmi olarak tamam ama yıllarca benzer işler yapıyorsanız bu bir tür çoğaltma, çünkü siz artık bunu ezberlemişsiniz. Nasıl ki yaşam sürekli değişiyorsa çevre değişiyorsa, dünya değişiyorsa sizde değişmelisiniz. Bunu zamanı gelince kırmazsanız bu döngüden çıkmak çok kolay değildir.
Sanatın finansmanı için en başta iş adamlarının desteği gerekiyor, büyük holdinglerin, şirketlerin bütçe yaparken orijinal eser alımı için bir gider ayırmalı. Maddi durumu iyi insanların sanat ile ilgisi olmalı, bunun oluşması için toplumunda sanat ile ilginin bu kültürün oluşması gerekli. Devletin daha çok sanata yatırım yapması gerekiyor, bir kültür politikasının olması kaçınılmaz. Büyük yerel idarelerin illerinde sanatçı işlikleri açmaları sanatçılara maddi manevi destek olmaları gerekiyor.”
CA MasKA… Atık malz. İle Karışık teknik 41X22X12 cm. 2020IŞIKLARI YAKIN… Tuval üzeri karışık tek. 120×100 cm. 2024 İzmir kültür yolu fest. Kültür Bak.
Turhan KA. son dönem de sanatın değil sadece sanatçının finansmanı için bir birine benzer işler ortada dolaşıyor ve nedense bunlar çok satıyor, sanat da özgünlük/ yaratıcılık arka plana itildiğini ifade etmektedir:
“Bilinen isimler her yerde ön planda olduğu için ve bu pompalandığı için artık piyasa böyle oluşmuş ve satıyorlar satıldıkça da bu daha da artıyor yani herkesin işine geliyor. Bu konuda bir yere gelmiş sanatçılarda bir konfor alanı yaratmış maddi olarak ihtiyaçlarda artmış eğer bu onları rahatsız etmiyorsa çokta keyiflerini bozmuyorlar.
Haliyle böyle olunca özgünlük / yaratıcılık ikinci planda kalıyor, yine aynı durum söz konusu çünkü yaptıklarının alıcısı var. Bence dönem resmi kıymetlidir ama bunlar bir dönem resmide sayılmaz çünkü adı üstünde dönem resmi, ama bunlara dönem resmi de diyemeyiz çünkü hiç bitmiyor.”
Turkan KA.; popülaritenin maalesef her alanda yaygın hale gelmesi sonucunda sanat dünyası da eleştirmenleri ve yazarları yerine kendilerini sürekli göz önünde tutacak magazin yazarlarına koştuklarını, sanatçı ve sanat eserin bütünlüğü yerine sanat magazinini sanat bilgisi olarak sanatseverlere verildiğini iletmektedir. Ona göre; bu durumda kaçınılmaz olarak sanat eleştirmenleri ve yazarları yerine daha çok magazin yazanlara ilgi ve alaka olduğunu, gerek yazılı, gerek görsel basının haliyle onlarla program ve onları daha çok haber yaptığını ve sanatçı olarak bunlar ve sanat eseri olarak da bunların yaptıklarının yaygın olarak bilindiğini ifade etmektedir. Bu hem bir tercih, hem de bir kısır döngü yaratmaktadır. Sanat dünyasında da durum böyle popüler olanlar gündemde, derinlemesine bir inceleme yok oysa kim ne yapıyor, nedir bunu gören çok da yok insanlar genelde bilinen kişilerin işlerini biliyor. O yüzden bu yaptığınız çok kıymetli, sadece bilinenler yazılırsa bu ülke sanatı için büyük eksiklik olur.
BİR (1) PORTRE… İstanbul 2014
Anadolu’da Sanat, Sanatçı ve Sanat Dünyası
Turhan KA.; genelde her ülkede çeperden gelerek merkezde yükselmenin zor olmasına rağmen, Anadolu dan bir sanatçının tüm bu engelleri kırarak Türkiye’de sanat piyasasının merkezi olan İstanbul’a ulaşmasının daha da çok zor olduğunu belirtmektedir. Anadolu da zaten sanat aktiviteleri çok az, galeriler kısıtlı bu yüzden buralarda bu dünyadan uzak olanın da geri planda kaldığını ifade eden Turhan KA; bütün bunlara rağmen yapılacak işin yılmadan düzenli olarak üretmek, elden geldiği kadar doğru mecralarda yer almak, doğru yapılan işlerin bir şekilde yine de görünür olduğunu ve ,görünmese ne olur, diye endişe etmemek gerektiğini ve sanatın tamamen kişisel bir gelişim yolu olduğunu unutmamak gerektiğini belirtmektedir.
Atölyede…
“Bu bir konum işi, çevre işi bazı insanların bu konuda avantajları var konumları itibarıyla daha çok farklı çevrelere yerlere ulaşabiliyorlar. Bu bir tercih de olabilir yani benim için öyle, o kadar işle uğraşıp birde galerilere ulaşmaya çalışmak vs. zor geliyor. Galerilerin sanatçılara ulaşması lazım çünkü artık iyi kötü kim ne yapıyor sosyal medya vs. oralarda görüyorlar.
Birde benim çalışma tarzım çok farklı, ne zaman ne yapacağım, bunu inanın kendim bile bilmiyorum yani bu şekilde çalıştığım için bir galerinin benim çalışma tarzıma uyum sağlaması zor, herkesin beklentisi farklı. Çok doğru bir galeri olmalı sanata sanatçıya yaptıklarına başka bir gözle bakmaları gerekiyor, yurt dışında belki ama burada zor gözüküyor. “
SARI BENİZLİ KADIN… Sarı peçete fotosu üz. kar.
Her Türlü Malzeme İle Çalışmamın Tek Nedeni Sadece Yaşam!
Turhan KA. sanatı ve sanatını ortaya koyarken kullandığı yöntemleri aşağıda anlatmaktadır:
“1990 yılında resim yapmaya başladıktan sonra yıllar içinde kendimce bir felsefem oluştu, ben ta en başından beri hep bilmediğim şeyleri yapmaya uğraştım ve bu benim sanat anlayışımın temeli. Bu yüzdende çok farklı yöntem ve malzemeler ile işler yaptım, tek bir yönteme bağlı olmak bana göre değildi. Bu tavrım yüzünden hiçbir zaman tek bir üsluba ya da malzemeye bağlı kalmadım, yapmak istediğim ne ise her zaman içsel isteğime uygun formu ve malzemeyi buldum. Her türlü malzeme ile çalışmamın tek nedeni sadece yaşam… Ben sanat ile ilgili üretmeye başladığım ilk günlerden bu güne kadar ne bulabildiysem onunla ilgili ürettim. Yani bu nedir bununla ne yapılabilir diye hiç düşünmedim sadece oraya odaklanıp ürettim bu basit bir kağıt, karton parçası bile olsa ona dünyanın en iyi malzemesiymiş gibi davrandım ve onunla bir oldum ve el ele verdim.
Kullanabileceğim her türlü malzeme ile işler yaptım, ilk yıllarımdan sonra 2000 yılı başlarında atölyede malzeme sıkıntısı nedeniyle duyduğum ve merak edip araştırarak kendi kendime boya yerine kullanmak için duvarlardan kopardığım afişler ile kolaj yapmaya başladım. Burada benim mantığım olmayan boya yerine uygun renkli afişleri kullanmaktı ve yıllar içinde bunu çok geliştirdim. İleriki süreçlerimde pancar suyu, çeşitli bitki ve yapraklar, gazyağı, mor dut suyu, zift, peçete gibi malzemeler ile işler yaptım.
2017 Yılında açacağım bir sergimde ( KAFACA… 2017 ) sergi mekanında ki 4 adet heykel kaidesi boş kalmasın diye atık malzemelerden heykel ve mask yapmaya başladım.
CA HEYKELLER…
Malzeme benim için sadece bir araç gerisi bana kalmış, tabi ki bütün bildiklerinizin üzerine çok gelişmiş bir merak ve hayal gücü. Ayrıca geçmiş yaşamımdan kaynaklanan çok farklı alanlardan beslenmem. Şöyle ki çocukluğum apayrı çünkü çok hareketli meraklı bir çocuktum gençlik yıllarımda da muhasebecilik, fabrika işçiliği, özel sektörde planlama öğretmenlik, profesyonel futbolculuk, reklamcılık ile uğraştım. Yapımdan kaynaklanan çok katmanlı bir yaratım süreci, ilgisizmiş gibi görünen şeyleri bir biri ile doğru yerde buluşturuyorum bence bu sanat için çok önemli bir kavram ve bu sınırsız. Her dönemimde sürecime bir şeyler kattım hiçbir zaman alışkanlıklarım olmadı, her dönemim yeni bir doğuş ve kaynak oldu benim için. Bir şeyler yaparken bu arada ilerisi için hazırlıklar yaptım bu hiç bitmeyen bir serüven gibi yaratma ve üretme süreci hep birbirini tetikledi…
X’LER… Paint çizim 2013
Sanat serüvenimin en başından beri seriler halinde çalıştım belli bir yere odaklanıp işler ürettim bu arada yeni arayışlara girdim ve belli dönem yaptıklarımı her türlü hesaplaşma ile bir yerde kapattım ama bazıları hala sürüyor. Şimdiye kadar bitirdiğim serilerim şunlar. KA.SERİSİ, SOSYOMATİK, ALANLAR, ÇİZGİLER, T SERİSİ, KEPENKLER…, TIME BENİ SEWİYOR, SESLERİ ALAN : MARKO BUDURİS, BİR PORTRE, SAÇMAZKİZLER, KAYBOLMA ALANLARI ve SON yedi yıldır çalıştığım KA. CA HEYKEL ve MASKLAR… Bunların bazıları henüz sergilenmedi.
2013 yılında bilgisayarda paint sayfasında birden bire yapmaya başladığım ve bugüne kadar devam eden X’LER başlıklı işlerim ise hala devam ediyor.
Birdenbire yapmaya başladığım ve neden yaptığımı bilmediğim ve yaparken hiç zorlanmadığım kendiliğinden çıkan işlerim, o yüzden ben onlara kendi bilinmezliklerim adına X’LER adını verdim. 2013 den bu güne kadar paint sayfasında yada kağıt, karton tuval vs. ile binden fazla çalışma oldu.
Düşününce bu işlerim benim ilk yıllarımda çalıştığım ÇİZGİLER, ALANLAR ve SOSYOMATİK başlıklı işlerimin bir sentezi diye düşünüyorum ve bu işlerim hala farklı malzeme ve teknikler ile devam ediyor.
X’LER… Paint çizim 2013
Her dönem elimde ne varsa onunla çalıştım, buda beni hiç düşünmediğim yerlere götürdü, buda ne? Bununla ne yapılabilir demedim, hiç olmaz diye düşünmedim bu konuda tek kıstasım o malzemenin yapacağım işe uygun ve sağlam olması idi, elimdekiler ile kendi felsefem ile ne yapabilirsem onu yaptım. Son beş yıldır elime ne geçerse bolca çizdim pandemi nedeniyle uygun olan zamanlarda Karabağlar’daki reklam atölyesine gidip atölyede heykel ve mask çalıştım.
Bir anlatım biçiminde uzun süre duramıyorum, bunun çokta önemli olduğunu düşünmüyorum sürekli yeni olanaklar arıyorum, aramakta değil aslında onları bir şekilde buluyorum. Yani biraz tutarsızım çalışırken hiç bir planım olmadan hissettiğim bir şeye kendimle çelişme pahasına da olsa, hemen el atıyor, yöntemimi değiştiriyorum. Daha doğrusu benim sanatımı var eden bu yaptığım tutarsızlıklarım, kendimle olan çelişmelerim. Evet, benim sanatımı ayakta tutan beni var eden bu tutarsızlıklarım çünkü beni besleyen bir şey bu. Ressam olmak falanda umurumda değil ya da yaptıklarım hakkında söylenenler, çünkü bunu birileri için değil böyle hissettiğim için böyle yapıyorum. Bir dürtü, bir his, bir var olma biçimi yaşamın içinde olan ve biriktirdiğim görsel hafızama dokunan ne varsa benim için bir çıkış noktası, bunu yakaladım mı bırakmam ve onunla birlikte giderim, fakat bu süreli bir şey onunla her türlü hesaplaşır ve vedalaşırım.
Bu bir çizgi, leke, renk, malzeme, biçem vs. her şey olabilir o bende bitince gider bazıları da benimle olmaya devam eder.
Bir şekilde bana temas eden bu sanatsal kesişmeler benim sanatımı çok diri tutar. Beni var eden ya da benim sanatı mı oluşturan belli bir malzeme, yöntem teknik vs. değil, bütün bu yaptıklarımın hepsi benim aslında.
AŞKIN İKİNCİ YARISI… Tuval üz. kolaj 100×120 cm. 2010
Bu arada şiir de yazıyorum, kendimce yaptığım işlerimi deneyimlerini kaleme alıp yazılar yazıyorum. Yaptığım işlerin sergilerimin olduğu bir youtube kanalım ve içinde 30 yıllık arşiv olan bir bloğum var. Yıllarca çok farklı malzemeler ile işler yaptım, resim, tutkal ile kabartma işler, Kolaj, Asambalaj, Fotopentür, Fotoğraf, Video vs.
CA heykel-mask-resim Kuzgun Acara İthafen… Aydın 2018
Birde benim kendimce önem verdiğim ithaf sergilerim var Sinema emekçilerine adanmış ve İsanbul 2010 İzmir ve 2011 yılında İstanbul da açılan SESLERİ ALAN : MARKO BUDURİS, Türkiye deki en önemli sanatçılardan biri olarak gördüğüm KUZGUN ACAR’A ithaf ettiğim ve 2018 yılında Aydın da açılan KA. CA HEYKEL MASK RESİM… Bir sanatçı arkadaşımın tek bir portresinden işler ile 2014 İstanbul ve 2015 İzmir de açılan belki de Dünyadaki tek örnek BİR (1) PORTRE…
2024 yılında İzmir Turgut Pura Vakfında açtığım ve Türkiye nin ilk kadın heykeltıraşı SABİHA BENGÜTAŞ’A ithaf ettiğim Bİ BAKTIM HEYKEL YAPIYORUM…
Şimdide pandemi döneminde çizdiğim desenler ile açacağım ülkemiz için çok önemli bir sanatçı olarak gördüğüm İHSAN YÜCE ye ithaf ettiğim ve üzerinde çalıştığım KAĞITTAN KALELER…
Bundan sonraki süreçte de ilgi duyduğum böyle kişiliklere saygı sergileri açmaya devam edicem bunun nedeni de hem bir saygı hem vefa hem de toplumsal bir bellek adına bir hatırlatma…
Son 7 yıldır da ( 2017 – 2025 ) tamamen atık malzemelerden heykel ve masklar çalışıyorum.
Bir şeyler yaparken ezberlerim yoktur, o yüzden ileriki süreçte neler yaparım bilmiyorum ama şunu iyi biliyorum bu her şey olabilir.
PEMBE DÜNYA… Kağıt üz. mor dut suyu ile tükenmez kalem 20×15 cm. 2022
Bu arada 2005 den beri üzerinde çalıştığım KEPENKLER… özellikle reklamcılık yaparken iş için gittiğim yerlerde İzmir ve çevre illerde yüzlerce fotoğraf çektim. İlk yıllar bu çektiğim kepenklere numara veriyordum, örneğin Aydın oto sanayi 45 nolu kepenk, Uşak Kula 32 nolu kepenk gibi, fakat bir müddet sonra gittiğimde numara verdiğim kepenklerin yerlerine yeni otomatik kepenkler yapıldığını görünce numara vermeyi bıraktım. Ayrıca çeşitli malzemeler ile uyguladığım bir tarihi miras olarak gördüğüm ama ne yazık ki günden güne yok olan ve dünyadaki bir çok coğrafyada bilinen bu yüzden evrensel bir dil olduğuna inandığım uygun bir destek ile dünyanın en önemli metropollerinde sergilemek istediğim bu yüzden üzerinde çok uzun süredir çalıştığım KEPENKLER… projem hem benim için hem ülkemizin sanat ve kültür yaşamı için çok önemli diye düşünüyorum. Aynı zamanda bir sponsor ve ilgili Üniversite işbirliği ile İzmir de bir KEPENK… müzesi olmasını istiyorum.”