KÖŞE YAZILARIDidem UsluKİTAP

Tarık Dursun K.’nın ‘İnsan Kurdu’ Romanında Köy, Kasaba Ve Ağalık Konusu

Prof. Dr. A. Didem Uslu yazdı...

İzmir’de yaşadığım yıllarda yazar Tarık Dursun K. ile yazdığı bir roman hakkındaki yazım vesilesiyle 1990’larda tanışmıştık. Ufak tefek, samimi ve güleç yüzlü tatlı bir insandı. Hatta giriş bölümü kuramla dolu yazımla ilgili yorumu beni çok güldürmüştü: “Hocam yazınızın başını anlamadım ama benimle ilgili kısmını beğendim.”

Çok sevgili bir dosttu Tarık Dursun. Hayatı yazı ve okumaydı. Yazıyı adeta emerdi. Ne bulsa, ne görse yazardı. O yüzden de 16 hikâye kitabı, 15 roman, 4 masal ve 4 düzyazı kitabı yazmıştı. Bugünkü pek çok insanın aksine, Tarık bey iyi kalpli ve alçak gönüllü bir insandı. Onun isteğiyle, yazıma karşılık beni sevindirmek üzere iki yazımı Varlık Dergisi’ne birlikte götürmüştük. Ercan bey yazımı basma sözü vermişti ama yazılarım hiç basılmadı. Yazarlığa başladığım otuz altı yıl içinde onca dergi yazılarımı seve seve bastı ama ne hikmetse kendimi Varlık Dergisi’ne sevdiremedim.

Tarık Dursun çok çeşitli işlerde çalışmıştı. İzmir’de belediye otobüslerinde bilet sattığı günleri gururla anardı. Bu büyük dostumun erken bir romanını okutmalıyım diye düşünüyordum yıllardır. Geçtiğimiz hafta Salı günü pandemiyle birlikte internet üzerinden düzenlediğim kitap kulübümde Dursun’un İnsan Kurdu kitabını okuyalım istemiştim. Toplantımız, pek çok iyi okurunun yorumlarıyla, her zamanki gibi bilgi dolu ve keyifli geçti.

Sözünü ettiğim bu kitap kulübüme aslında 25 yıl önce İzmir Alsancak’taki Türk-Amerikan Derneği’nde başlamıştım. O yıllarda Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Amerikan Kültürü ve Edebiyatı, Tiyatro Ana Sanat Dalı ile Türkçe Öğretmenliği bölümlerinde edebiyat dersleri veren bir hocaydım. Daha sonra İstanbul’a taşındığım sırada aynı etkinliği Caddebostan Kültür Merkezi’nde yıllarca sürdürmeye devam ettim. Hatta, övünmeyi hiç sevmem ama İstanbul’daki edebiyat kulüplerinin yayılmasını ben başlattım diyebilirim. Pandemiyle birlikte ise internet herkese çok kolay ve rahat geldiği için, yıllardır, bir yıl öncesinden saptadığım ve ilan ettiğim kitapları hep birlikte okuyup tartışıyoruz. Haziran sonunda programa iki ay ara verip listeyi açıkladıktan sonra Eylül başında etkinliğimize yine devam edeceğiz hayırlısıyla…

Tarık Dursun’la yollarımız Konak’taki bir kitabevinde kesişmişti. Şimdiyse neredeyse benim bebekliğim yıllarında yazdığı bir romanı İnsan Kurdu romanını okuyorduk. Edebiyat yolculuğundaki ikinci romanıydı. Ülkemizde uzun yıllar tarım ekonomisinin başarısı nedeniyle Cumhuriyet’le başlayan uzun bir köy edebiyatı ve romanı geleneği vardır. Tarık Dursun’un bu romanını o grubun içine sokmak mümkün ancak romanda farklılıklar ve yenilikler bulunmaktadır.

Tarık Dursun’un romanı enerjik, yenilikçi ve kimi kalıpların dışına çıkmış bir köy romanı gibidir. En basit örnekle her kasabanın bir ağası vardır ve bu ağalar arasında bir haberleşme ve yardımlaşma ağı bulunur. Bir başka farklı örnekte ise, mekan belirsizdir. Sanki Dursun K. Türkiye’nin çeşitli mekanlarını bir araya getirmiş, tüm bölgeleri birleştirmiştir. Romanda Soğukoluk adı geçer ama kimi mekan isimleri Çanakkale, Manisa ve Yozgat olabilir diye düşünülebilir.

Romanın en büyük alegorisi, deniz ve Ali ile Zeynep’in denize ulaşma hayalidir. Deniz, temelde genç karı koca için kaçış, mutluluk ve özgürlüktür. İtaatkar ve kocasının düşlerini paylaşan bir kadın olan Zeynep kocası Ali’nin düşlerine ortak olmuş ve zorlu yollara düşmüştür. Yalnız romanın sonunda kadınlara ne olduğu belirsizdir çünkü kadınlar romana doğrudan yön vermezler.

Mekan belirsizdir ama ilginç yerel sözcükler sanki Ege ağzından çıkmadır. Romanın dili sade ve sıcaktır. Umut ve umutsuzluk teması içinde yerel sözcüklerden ve dilden şöyle örnekler verilebilir: yekindi, ünledi, öleyazdım, deşeli, sarhoşlandı, şaşakondu. Hüsmen bungun duruyordu. Yemeğe gitmeye durdu. Köpek ürümeleri. Işık tir tirdi. Sigarasını düşüreyazdı. Yanşak, üzerine çoke yazmak. Hayvanımız ağulandı. Toprağıma oturakomuş. Sırtüstü yatakomuştu.

Romanın temaları kadının mal sayılması, yol hikâyesi, göç ve kaçmaktır. Ali kaderine karşı koyup yol üstündeki köylerden kaçar. Bu da onun özgür seçimidir. Kasabadan kaçıp yerel halkın yardımıyla köylerden köylere geçip denize ulaşmak ister. Günlerce yollarda at sürerler. Zeynep köyden korkmaktadır. O yüzden yerleşecek deniz kenarı bir köy ararlar. Kurgu esnasında Anadolu’nun güzel adetleri çok belirgindir: Yabancıları tanrı misafiri saymak ve yemeğe buyur etmek, gece yatısına alıkoymak ve konuklara yol için azık hazırlamak. Bir de batıl inançlar yaygındır. Zeynep hastalanınca köyün cadısı kurşun döker (127). Öte yandan romanda bir de kadın kaldırma ve dağa kaçırma gibi Anadolu’ya yakışmayacak kötü adetler vardır.

Romanın başlığındaki İnsan Kurdu kimdir diye düşünülebilir. Romandaki iki tertemiz karakter Zeynep’le kocası Ali’dir. Üçüncü asal karakter ise epey geç sahneye çıkan Murat Ağa’dır. Eşkıya yaşamı ve felsefesi 111. sayfada açıklanır:

Eşkıya kısmısının karnı tok olmalıdır. Yavuz hayvanı altında olmalıdır. Paralı da olmalıdır çünkü yoksul eşkıyayı delidağlar kabul etmez. Bir de köylüler eşkıyadan yana olmalıdır. Eşkıyalar dünyası ataerkil bir dünyadır ama aynı zamanda da ilginç bir yaşamdır çünkü Murat ağa besmele çekip şarabını içer ve kuzusunu yer (113).

Romandaki ağalardan kimisi üçlüye yardımcı olur ama Hüseyin Ağa gibi açgözlü ve kural dışı olan ağalara da rastlanır (114).

Murat ağa, 1970’lerin Güneydoğu’daki aşiret sistemi içindeki nefret edilen kötü ve sömüren ağası değil de, İngiliz Robin Hood tarzı bir ağadır. Belki de 1950’lerin ağaları, Kurtuluş savaşından kalma bir gelenekle dağlara çıkmış ağaların romantikleştirildiği dönemi yaşamışlardır. Zaten Türkiye’de ilginçtir ki, aslında ülkeye pek çok zararı olan kişi ve gruplar zaman içinde romantikleştirilmektedir.

Romanın kadın karakterleri söz konusu olduğunda, Zeynep ve annesi Gülizar Ali’yi benimsemiş ve ona hizmet eden gariban ve sessiz kadınlardır ama yine başka köy romanlarından farklı olarak romanın asal çatışması kadınlar üzerine kurulmuştur. Romanda öne çıkmış, kurguya yön verecek önemli bir kadın karakter bulunmaz ama erkek egemen toplum ve erkekler köyde fahişelik yapan Gülizar’ı elden kaçırmamak üzere Ali’yle Zeynep’in peşine düşerler, Murat Ağa da bu olaya gençleri korumak adına tesadüfen karışır. Genellikle köy romanlarında namus davası ve kadının namusunu korumak konusu söz konusuyken, bu romanda cinsel obje olan kadını kaybetmek yüzünden olaylar tetiklenir. Kasabanın erkekleri Gülizar’ı özgür bırakmak istemezler.

Sonuç:

İnsan Kurdu romanı iki genç kasabalı karakterin dedikodularının hemen yayıldığı tutucu bir çevrede özgür yaşamı arayışının hikâyesidir ama bir yandan da Murat ağanın İnce Mehmet gibi çaptan düşüşünün hikayesi de anlatılır (126) çünkü romanın sonuna doğru Murat ağa af hayaliyle yaşar. Roman edebi yapı olarak sondan başlayıp başa atlar. Bu geri dönüş (flashback) de romanın yazıldığı dönem için oldukça yeni bir edebi kullanımdır.

Prof. Dr. A. Didem Uslu

Tarık Dursun K. İnsan Kurdu, Varlık Yayınevi, Ankara Caddesi, İstanbul, Mart 1959. Alıntılar bu kitaptan alınmıştır.

Bir Yorum

  1. Değerli Hocamız Prof. Uslu…sevgiyle,saygıyla yazdıklarınızı web sayesinde buldum..yutkunarak okudum.
    Babamdan öylesine güzel söz etmişsiniz ki..dostluğunuzu diğer kitaplarında da sürdüreceğenize kuşkum yok..babamı tanıyan ve sevenlerin satırlarının derlendiği bir kitabu önermek isterim : ÖPÜLDÜNÜZ ÇOCUKLAR..bir çıcyk kitabı değil..Karşıyaka bld bastırmıştı ancak bana bile bir örnek bulamadılar..sahaf sitelerinde bulabilirsiniz,çok keyifli anılar ile dolu..ayıracağınız anları şenlendirecek..satırlarınız için tekrar teşekkür ediyor,esenlikler diliyorum..
    ..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu