SÖYLEŞİMÜZİKSANATTAN

Akustikadam: ‘Sabah Kahvaltı Konserleri, Müzik Dünyasında Bir İlk’

Söyleşi: Elif Doruk

Akustikadam:
‘Sabah Kahvaltı Konserleri, Müzik Dünyasında Bir İlk’

Müzik dünyasında “Akustikadam” olarak tanınan Mert Erşahin, renkli kişiliği ve samimi tarzıyla dinleyicilerine unutulmaz anlar yaşatıyor.
Atölye Kafası’nda sahne almanın yanı sıra mekânın da sahibi olan Erşahin, burada dinleyicileriyle birebir iletişim kurarak interaktif ve özgün bir müzik deneyimi sunuyor.
‘Kahvaltı Konserleri’ ile de alışılmışın dışında bir sahne deneyimi yaşatan sanatçıyla müziğe, sahneye ve ilham kaynaklarına dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

KitaptanSanattan.com / Elif Doruk

Akustik Adam: 'Sabah Kahvaltı Konserleri, Müzik Dünyasında Bir İlk'

Akustikadam:
”Birbirimize “Tahtası Eksikler” Demeye Başladık”

  • Şarkılarını dinleyenler, hem sözlerindeki samimiyetten hem de sesindeki sıcaklıktan etkileniyor. Dinleyicinle kurduğun bu özel bağı nasıl tanımlarsın?

Ben her zaman her konuda samimi biriyimdir zaten. Bu, sadece gündelik hayatıma değil, müziğime ve sahne performanslarıma da birebir yansıyor. Söylediğim her şarkıda, dinleyiciye hissettirmek istediğim duyguların içten ve gerçek olması benim için çok önemli. Sadece şarkılarımda değil, sahnede de aynı samimiyeti koruyorum. Yıllardır Atölye Kafası’nda konserler veriyorum ve buranın sahnesiyle dinleyicinin oturduğu alan arasında neredeyse hiçbir mesafe yok. Göz göze geliyoruz, sohbet ediyoruz, birlikte söylüyoruz. Orada bir kitle oluştu ve bu kitleyle özel bir bağ kurduk. Burası sadece konser verdiğim bir yer değil, aynı zamanda sahibi olduğum bir mekân. Bu yüzden oraya gelen herkesle birebir ilgilenme şansım oldu, onların hayatlarına dokunabildim, onlar da bana dokundu. Zamanla bu ortamın samimiyeti dinleyicilerimle daha da güçlü bir bağ kurmamı sağladı. Bir süre sonra birbirimize “Tahtası Eksikler” demeye başladık ve bu esprili ifade bizim küçük ama özel topluluğumuzun adı oldu. Öyle keyifli, içten ve doğal bir şekilde bu bağı büyütmeye devam ediyoruz.

Akustik Adam: 'Sabah Kahvaltı Konserleri, Müzik Dünyasında Bir İlk'

  • Müzik, çoğu zaman bir sanatçının iç dünyasının yansımasıdır. Senin müziğin en çok hangi duygularının ya da yaşanmışlıklarının bir yansıması?

Benim için müzik, yaşadığım duyguların ve deneyimlerin bir dışavurumu. Özellikle yoğun duygular yaşadığımda, bunları şarkıya dönüştürmek bana terapi gibi geliyor. Mesela bir acı çektiğimde, o an hissettiklerimi bir şarkıya döküyorum ve bu bana o süreci tamamlayıp o defteri kapatma şansı veriyor. Geriye dönüp baktığımda, yaptığım şarkılar aslında hayatımın belli dönemlerinin, yaşadığım aşkların, acıların ve mutlulukların birer hatırası gibi. On yıl önce yazdığım bir şarkıyı dinlediğimde, o dönemde yaşadığım bir aşk acısını hatırlayabiliyorum. Şarkılarım, duygularımı bir nevi zamana sabitleyen not defterleri gibi. Kimi zaman bir ayrılığı, kimi zaman bir dostluğu, kimi zaman da hayata dair sorgulamalarımı anlatıyorlar. Ama her biri o an hissettiğim en gerçek duyguların bir yansıması.

  • “Akustikadam” denince akla gelen o kendine özgü tını nasıl oluştu? Sesin ve müziğin zamanla nasıl bir değişim geçirdi?

“Akustikadam” aslında tamamen doğal gelişen bir mahlas. Konserlerimden birinde bir kız dinleyici bana “Sen ne kadar akustik bir adamsın” gibi bir şey söyledi. O an belki üzerinde çok düşünmedim ama bu ifade bende bir yer etti. Zamanla bu söz, benim müziğimi tanımlayan bir kimliğe dönüştü. Ben sahnede genellikle akustik gitarımla, sade ama derinlikli bir müzik yapıyorum. Grupla da çalıyorum ama en çok hoşuma giden şey, tek başıma şarkılarımı seslendirmek. Çünkü şarkılarımı da hep tek başıma besteliyorum. Bu samimiyet, dinleyicilerime de geçiyor ve onların da en çok sevdiği şey bu doğallık oluyor. Müziğimin zamanla nasıl değiştiğine gelince; elbette her sanatçı gibi ben de zaman içinde gelişiyor ve evriliyorum. Sesim olgunlaştı, müzikal anlayışım genişledi, farklı soundlar denedim. Ama özünde, o içten ve doğal akustik tınıyı hep korudum. Çünkü müziğimde en önemli şey, ruhumun o an ne hissettiğini en doğal haliyle anlatabilmek.

Akustik Adam: 'Sabah Kahvaltı Konserleri, Müzik Dünyasında Bir İlk'

  • Bir şarkıyı yazmaya başladığında en çok nelere dikkat edersin? Önce melodi mi gelir, yoksa kelimeler mi?

Bu tamamen anlık gelişen bir süreç. Bazen bir melodi kafamda çalmaya başlıyor, bazen bir söz aklıma düşüyor ve onu yazıya döküyorum. Mesela araba kullanırken, yürürken ya da bambaşka bir şeyle meşgulken bir melodi zihnimde belirebiliyor. O an hemen telefonuma kaydediyorum ya da eve gider gitmez gitarı elime alıp o melodiyi çalmaya çalışıyorum. Bazen de tam tersi oluyor. Duş alırken ya da bir yerde otururken aklıma bir cümle geliyor, onu bir kenara not ediyorum. Sonra o cümlenin üzerine melodi geliştiriyorum. Yani şarkı yazmanın bende kesin bir formülü yok. Ruhum o an ne hissediyorsa, neyi önce ortaya çıkarmak istiyorsa, süreç o şekilde ilerliyor. Bu yüzden her şarkı benim için ayrı bir serüven.

‘Şarkılarım, Birer Zaman Kapsülü Gibi’

  • Yazdığın bir şarkıyı yıllar sonra dinlediğinde ona yeniden anlam yüklediğin olur mu? Ya da bazı şarkılarını artık hissetmediğin olur mu?

Kesinlikle oluyor. Yıllar önce yazdığım bir şarkıyı şimdi dinlediğimde, o dönemdeki ben ile şimdiki ben arasındaki farkı görebiliyorum. O şarkıyı yazarken hissettiğim duygular belki o an çok yoğundu ama şimdi baktığımda o hislerin değiştiğini fark ediyorum. Bu yüzden şarkılarım, aslında hayatımın belli anlarını kaydettiğim birer zaman kapsülü gibi. O dönemki Mert’in hisleriyle yazılmış bir şarkıyı dinlediğimde, “Demek o zaman böyle hissetmişim” diye düşünüyorum. Bazen de bazı şarkılarımı artık eskisi gibi hissetmediğimi fark ediyorum ama yine de onları söylemekten vazgeçmiyorum. Çünkü her ne kadar benim için eski bir his olsa da, dinleyicilerim için o şarkılar hâlâ çok anlamlı olabiliyor. Ve bir noktada, şarkılar sadece benim değil, dinleyicilerimin de anılarıyla birleşiyor. Bu yüzden onları hep yaşatmaya devam ediyorum.

  • Sabah saatlerinde konser vermek pek alışılmış bir şey değil. Sabah Kahvaltı Konserleri fikrinin doğuş hikâyesini anlatır mısın?

Bu hikâyeyi konserlerimde de sık sık anlatıyorum. Cuma ve cumartesi geceleri mekânlarda çalıyoruz, eğleniyoruz, alkol alıyoruz, bazen dozunu kaçırıyoruz ve haliyle ertesi sabah kalkmakta zorlanıyoruz. Yaş da 35’e gelince düşündüm ki, eğer Pazar sabahı bir konser yaparsam, cumartesi gecesi fazla içmem! İşte bu fikir böyle doğdu. Bu düşüncemi ilk olarak rahmetli İrfan Abi’ye(İrfan Alış) açtım. O da her zamanki gibi fikrimi ciddiyetle dinledi ve hemen “Müthiş bir fikir!” dedi. Onun bu sözleri bana cesaret verdi. İlk Sabah Kahvaltı Konseri’ni 2020 yılında Peyk ile gerçekleştirdik. İnanılmaz bir atmosfer vardı, enerjisi bambaşkaydı. İrfan Abi, bu projenin en büyük destekleyicisi oldu. Ancak tam ivme kazanmışken pandemi araya girdi ve zorunlu olarak bir ara vermek zorunda kaldık. Yaklaşık bir buçuk yıl önce bu fikrimi Teoman’la paylaştım. O da “Müthiş bir fikir!” dedi. Düşündüm ki, eğer iki büyük isim bu fikri parlak buluyorsa, kesinlikle devam etmeliyim. Ve gerçekten de devam ettik. Sabah konserleri zamanla büyük bir kitle tarafından benimsendi, insanlar sahiplendi. Artık bu konsept, bir alışkanlık ve özel bir kültür haline geldi.

‘Hepimize Yol Gösteren Birisiydi’

Peyk İrfan Alış: 'Bu Müzikal İle Toplumun Hamiyet'e Olan Borcunu Ödüyoruz'

  • Sabah konserlerinden konuşmaya devam edeceğiz ama anmışken rahmetli İrfan Alış’ı sormak isterim. Aramızdan ayrılması hepimizi çok üzdü. Sen onun unutturmamak için tüm konserlerinde onu anıyorsun. İrfan Alış’ı tanımış olmayı bize bir kez daha anlatabilir misin?

İrfan Abi benim için sadece bir dost değil, hayatımda önemli bir rol oynayan, ilham verici bir figürdü. O, çevresinde olan herkes için bir abi, bir yol göstericiydi. Müzik kariyeri onun sadece küçük bir yönünü yansıtıyordu, çünkü o her şeyden önce bir fikir adamıydı. Tutkulu, yaratıcı ve inanılmaz derecede vizyoner bir insandı. Bizi bir arada tutan, hepimize yol gösteren birisiydi. Şarkılarımızdan sahne düzenimize, hatta hayatımıza dair birçok konuda fikir verirdi. “Hatırlanan Şeyler” adlı şarkımı konserlerinde söyleyerek, şarkının daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağladı. O, sadece müziğiyle değil, hayat felsefesiyle de insanlara dokunan biriydi. Onun tutkusu her şeye yansıyordu. Sadece müzikte değil, bir balık seçerken bile tutkuyla hareket ederdi. Yanında olan insanlara, “Hayatı sevmeliyim, ot gibi yaşamamalıyım” dedirten bir adamdı. Bu yüzden herkes onun etrafında toplanırdı. Dayanışma kültürünü aşılayan, insanları harekete geçiren, motive eden biriydi. Bir gün dükkânımın dekorunu değiştirmek istediğimi söylemiştim ama sürekli erteliyordum. Derken bir gün eline balyozu aldı, tüm rafları indirdi ve “Hadi bakalım, şimdi yapma da göreyim seni” dedi. İşte böyle bir insandı İrfan Abi. Onun yokluğu büyük bir boşluk bıraktı, çünkü onun gibisi gerçekten bir daha gelmeyecek. Onu tanımayanlar bile kaybına üzüldü. Onun yeri asla dolmayacak. Onu çok özlüyorum.

‘Sabah Kahvaltı Konserleri, Müzik Dünyasında Bir İlk’

  • Sabah konserlerine her hafta bir konuk alıyorsun. Konuklarının konser sonrası tepkileri ya da sabah konseri dendiğinde verdikleri ilk tepkiler nasıl oluyor?

Başlangıçta konuklarımın çoğu şaşırıyordu. “Kahvaltı konseri mi olur?” diye tepki verenler oluyordu. Çünkü bu gerçekten de müzik dünyasında bir ilkti. Ancak geldiklerinde atmosferi gördüklerinde, sabahın o huzurlu ve samimi ortamına dâhil olduklarında bu fikri çok sevdiler. Soba başında, ilk kez o saatte şarkı söylediklerinde bambaşka bir deneyim yaşadıklarını fark ediyorlar. İşin en eğlenceli taraflarından biri de pijamalarla sahneye çıkmamız. Konuklarımız da pijamalarını giyip geliyor. Bu samimiyet onları da içine çekiyor ve sonunda “İyi ki gelmişim” diyorlar.

  • Sabah dinleyicisi nasıl bir kitle? Günün erken saatlerinde müzik dinleyen insanlarla akşam seyircisi arasında nasıl bir fark hissediyorsun?

Sabah konserlerine gelen kitle gerçekten çok özel. Sabahın erken saatlerinde pijamalarını giyip nereden geldikleri belli değil, ama sobanın başına oturup çayını içerek müziği dinliyorlar. İlk şarkıdan itibaren pür dikkat eşlik ediyorlar. Akşamları çaldığımız mekânlarda seyirciyle aramızda bir mesafe oluyor çünkü ortamda alkol var, insanlar sohbet ediyor, müziğe tam olarak konsantre olmuyorlar. Ama sabah konserlerinde sadece biz varız. Bu, sanatçı olarak bize de bambaşka bir his veriyor. Sabah müziği dinleyen insanlar çok daha algıları açık bir halde geliyorlar. Konser bittikten sonra ise tüm günleri onlara kalıyor. Bu ruhu besleyen bir deneyim olduğu için etkisi gün boyunca devam ediyor. Önceden psikologlar İlhan İrem dinlemeyi önerirmiş, ben de konserlerimde İlhan İrem çalıyorum ve bunu daha çok yapmayı planlıyorum. Çünkü gerçekten bir terapi gibi.

  • Sabah Kahvaltı Konserleri ile ilgili unutamadığın, seni çok etkileyen bir anın var mı?

Evet, sabah konserlerinde bir “itiraf bölümü” yapıyorum. Bir gün bir çift geldi. Meğer bir gün önce boşanmışlar. Adam hâlâ çok seviyormuş ama kadın, adam ne yaptıysa artık, kesin bir şekilde istemediğini belli ediyordu. O an sahnede dondum kaldım, ne diyeceğimi bilemedim. Sonuçta ben acıları mizaha çevirmekte ustayım, ama böyle bir durumda nasıl bir tepki vereceğimi kestiremedim. Üzücüydü, ama o anda sahnede doğaçlama olarak bir şeyler yaparak durumu hafifletmeye çalıştım.

Akustik Adam: 'Sabah Kahvaltı Konserleri, Müzik Dünyasında Bir İlk'

” ‘Tahtası Eksikler’, ‘Normal’ Olarak Tanımlanmayan İnsanların Bir Araya Geldiği Bir Topluluk”

  • “Tahtası Eksikler” bir platform olmanın ötesinde, bir bakış açısı gibi duruyor. Bu oluşumun ruhunu bize nasıl anlatırsın?

“Tahtası Eksikler” aslında bizim mottomuz. Bu kavramın patenti de bana ait. Biz, “normal” olarak tanımlanmayan insanların bir araya geldiği bir topluluğuz. Birbiriyle bağlantılı bir oluşum burası. Atölye gibi, ama aynı zamanda bir mekân. Kırık insanların, hayata farklı bakanların, zekâsıyla, yaratıcılığıyla öne çıkan insanların toplandığı bir yer oldu. Şimdi bunu daha da genişletmeyi düşünüyorum. WhatsApp grubu kurarak geziler, kamplar, yürüyüşler düzenlemeyi planlıyorum.

  • “Eksik” olmak bazen en büyük tamamlayıcımızdır. Sanatın içinde eksik hissettiğin, tamamlanmaya ihtiyacın olduğunu düşündüğün bir şey var mı?

Eksiklik hissi hayatın her alanında var. Teoman bunu çok güzel özetliyor: “İnsanın içinde kocaman bir boşluk var, ama bunun ne olduğunu bilmiyoruz.” Bazen ekonomik durumumuzu bahane ediyoruz, bazen özel hayatımızdaki sorunları. Hep bir eksiklik hissi var.
Sanatta da bu hep var. Sürekli bir arayış, sürekli bir “beni görün” çabası… Medyayı bile bu yüzden kullanıyoruz: “Ben buradayım, beni görün!” Çünkü günün sonunda herkes bir yere ait olmak istiyor ama aslında hepimiz tek başımızayız ve savrulup duruyoruz.

Akustik Adam: 'Sabah Kahvaltı Konserleri, Müzik Dünyasında Bir İlk'

”Sabah Kahvaltı Konserleri Fikri, Bağımsız Olduğum İçin Doğabildi”

  • Müzik sektöründe dengeler her geçen gün değişiyor. Sence müzisyenlerin bağımsız kalması mı daha değerli, yoksa büyük yapım şirketleriyle çalışmak mı?

Bence günümüz müzik sektöründe yapım şirketlerinin etkisi eskisi kadar büyük değil. Onlara kızmıyorum çünkü sonuçta onlar da iş yapıyorlar ve dinlenmeyen bir şeye yatırım yapmak istemiyorlar. Kimse kimseyle gereğinden fazla uğraşmak istemiyor. Aslında bu durum sadece müzik sektörüne özgü de değil; ilişkilerde bile kimse kimseye fazla bir şey vermek istemiyor. Herkes kolay yoldan başarıya ulaşmak, hazır olanı almak istiyor. Bu yüzden büyük yapım şirketleri de genellikle garantici bir yol izliyor ve gerçekten yenilikçi ya da farklı olan işleri desteklemek konusunda çekimser kalıyorlar. Ben bağımsız müzik yapmayı tercih ediyorum çünkü bu bana daha fazla özgürlük sunuyor. Evet, süreç daha yavaş ilerliyor ama ortaya çıkan fikirler çok daha özgün ve samimi oluyor. Örneğin Sabah Kahvaltı Konserleri gibi alternatif bir fikir, bağımsız olduğum için doğabildi. Büyük yapım şirketlerinin çarklarında kaybolsaydım belki de böyle bir fikri hayata geçiremezdim. Önemli olan, alternatif yollar bulmak ve kendine bir alan açmak. Çünkü müzik sektörü, özellikle de dijitalleşmenin etkisiyle büyük bir dönüşüm içinde ve bu süreçte yenilikçi olmak hayati bir önem taşıyor. Bağımsız olmak bu açıdan bana büyük bir avantaj sağlıyor.

  • Bir gün sadece kendi müziğini yaparak sessiz bir köşeye çekilmek ister misin, yoksa hep sahnede ve üretimde mi kalacaksın? Bu yolculukta kendine koyduğun en büyük hedef ne?

Geçenlerde arkadaşlarımla bunun üzerine bir sohbet ettik. İçlerinden birisi bana “Kadınlar olmasa müzik yapar mıydın?” diye sordu. Bir an düşündüm ve cevabım netti: ”Yapmazdım.” İnzivaya çekilip bir dağ başında tek başıma müzik yapmam. Gitar çalarım belki, ama birisiyle paylaşmayacaksam, birisi hissetmeyecekse bunun benim için hiçbir anlamı olmaz. Müzik benim için sadece kendimi ifade etmenin bir yolu değil, aynı zamanda paylaşmanın en güçlü biçimi. Bir şarkının, bir melodinin, bir sözün başka bir insanda uyandırdığı duygu beni besliyor. O yüzden bu hayatta tek bir amacım var: paylaşmak. Kendi müziğimi yaparak sessiz bir köşeye çekilmek fikri bana hiç cazip gelmiyor. Ben sahnede, insanlarla, dinleyicilerle, müzisyen dostlarımla olmayı seviyorum. Çünkü orada gerçek bir enerji alışverişi var. Dinleyicinin gözlerindeki o parıltıyı görmek, bir şarkının onlara nasıl dokunduğunu hissetmek, konser sonrası gelen “Bu şarkı bana çok iyi geldi” diyen mesajlar… İşte bunlar benim müziğe devam etme sebebim. Bu yolculukta en büyük hedefim, üretmeye ve paylaşmaya devam etmek. Yaptığım müziğin insanlara bir şeyler hissettirmesi, hayatlarına bir şekilde dokunması. Müziğin sadece eğlendirmek ya da vakit geçirmek için değil, ruhu besleyen bir şey olduğunu her zaman göstermek istiyorum. O yüzden, hayatım boyunca sahnede ve üretimde kalmaya devam etmeyi düşünüyorum.

KitaptanSanattan.com / Elif Doruk

Akustik Adam: 'Sabah Kahvaltı Konserleri, Müzik Dünyasında Bir İlk'

2 Yorum

  1. Sabah kahvalstısında canlı müzik dinlemek güzel olurdu. Sanatçı arkadaşı tebrik ediyorum. Umarım bir gün dinlemek nasip olur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu