KÖŞE YAZILARI

Karl Marks Tiyatrosu’nda Ağlayan Çocuk – Zeki Sarıhan yazdı…

O görüntü, 25 yıldır hiç aklımdan çıkmadı. 10-12 yaşlarındaki çocuğun Havana Karl Marks Tiyatrosu’nda binlerce kişinin karşısında konuşurken ağlaması ve Kastro‘nun onun başını okşayarak sakinleştirmeye çalışması.

Küba ile Dayanışma Birinci Dünya Buluşması‘na Türkiye’den giden 21 kişiydik. Ankara’dan giden yalnız ben vardım. Birkaçı bu yolculuğa Avrupa’dan katılmıştı, diğerleri İstanbul’dandı.

Amerika Birleşik Devletleri, 1959 devriminden beri Küba‘ya ekonomik ambargo uyguluyor, diğer ülkeler için örnek olur kaygısıyla Küba sosyalizmini çökertmeye çalışıyordu. Küba ekonomisi Sovyetler Birliği ile yaptığı alışveriş sayesinde ayakta durmaya başlamıştı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Küba, büyük bir ekonomik bunalıma girmişti.  Şeker kamışını satamaz olmuş, fabrikaları durmuş, parasının değeri çok düşmüştü. Herkese günde 80 gram ekmek verilebiliyordu!

Küba Hükümeti emperyalizme teslim olarak sosyalizmden vazgeçmeyi elinin tersiyle itti. Bir yandan halkına direniş ve dayanma tavsiye ederken, diğer yandan ülkelere çağrı yaparak desteklerini istedi.

Öğretmen Dünyası olarak Küba elçisini bir konferansa davet ederek sorunu onun ağzından ve Küba’dan gelen bir yetkiliden dinledik.

Ünlü sözdür: Dünya milletleri bir bedenin organları gibidir. Organların birindeki rahatsızlık bütün bedeni hasta eder.

ANKARA’DA KÜBA’YA YARDIM KOMİTESİ

Gün bu gündü. Kolları sıvadık ve Ankara’daki kitle örgütleriyle birlikte “Küba’ya Yardım Komitesi” kurarak bu ülkeye nasıl yardım edebileceğimizi araştırmaya başladık.

Türkiye halkının yapacağı yardımları bir banka hesabında toplayarak Küba’ya gönderecektik. Fakat bu isteğimize hükümet izin vermedi. Bunun üzerine kitle örgütlerine çağrıda bulunarak Kübalı öğrencilere kırtasiye yardımı yapmalarını istedik. Parti, sendika, dernek gibi kuruluşlardan 17’si,  kalem, defter, silgi, iletki, suluboya gibi kırtasiye ve biri enjektör olmak üzere birer koli teslim ettiler. Bunları, İstanbul’da buluştuğumuz Küba’ya gidenlerin kargo hakkı olarak yanımızda götürdük ve Havana Havaalanı’nda Kübalı yetkililere teslim ettik.

Biliyorduk, bu armağanların yalnızca sembolik bir değeri vardı. İnsanlar böyle zamanlarında birbirlerine lazımdı. Kurtuluş Savaşımız sırasında Sovyetlerden, Hintlilerden, Amerikalı Müslümanlardan, hatta Arjantin’den Türkiye’ye gönderilen yardımları, onca milletin diplomatik ve moral desteğini nasıl unutabilirdik? Türkiye’yi yönetenler, bunu çoktan unutmuşlardı…

Havana’da konferansın açıldığı günün ertesinde, sahnede dünyanın çeşitli milletlerinden gelmiş, dayanışma ruhuyla dolu 3.500 kişinin karşısında, 10-12 yaşlarında bir oğlan çocuk konuşmaya başladı. Daha birkaç cümle söylemişti ki, ağlamaya başladı! Konferansın başkanlık divanı arasında boz giysileriyle oturmakta olan Fidel Kastro, başını okşayarak onu teskin etti.

Bu çocuğun neden ağladığını İspanyolca bilen arkadaşlardan öğrendim. Dünyanın öteki ucundan kendilerini düşünüp defter kalem getirenlere teşekkür ederken duygularına hâkim olamamıştı!

Geçen yıl, “Küba’da Eğitim” konulu bir konferansı dinleyince ben de bu anımı naklettim ve dinleyiciler de bundan duygulandılar ve bunu alkışlarla gösterdiler.

BU OLAYI BİR KİTAP HALİNE GETİRMELİYDİM

O gün bu Küba’ya Kırtasiye yardımı olayını bir kitapta anlatmanın iyi olacağını düşündüm ve onu ancak bir yıl sonra yazdım. Olayın can alıcı sahnesi, çocuğun sahnedeki ağlaması ve Castro’nun onu teselli etmesiydi. 25 yıl önce tuttuğumuz ve komitemizin çalışmalarının toplandığı “Küba” dosyasını önüme alıp gözden geçirince beklemediğim bir fotoğrafla karşılaştım. Bu sahneyi AP Ajansı belgelemiş ve bütün dünyaya servis etmiş. O zamanki gazetelerden Özgür Ülke de bunu basmış. Fakat gazetenin fotokopisi çok kötü çıkmıştı. Gene de bunu ressam akrabam Hakan Sarıhan’a göndererek bundan bir çalışma yapmasını rica ettim. O kadar işi gücü arasında yaptığı resmi gönderdi. Onu kitabın kapağına koyuyorum.

Bu çalışma 25 yıl önce Türkiye öğretmenlerinin halklar arasındaki dayanışma konusundaki duyarlılığını gösteriyor, aynı zamanda aralarındaki politik çekişmelere rağmen Türkiye devrimcilerinin böyle bir konuda nasıl birlik olabildiğine de olumlu bir örnek olduğunu düşünüyorum.

Kübalı çocuk Eduardo Lorenza, şimdi 38-40 yaşlarında olmalı. Kim bilir ne iş yapıyordur? Onun da bu olayı unutmadığını sanırım. Unutma Lorenza. Küba direndi ve kazandı. Ama dünya halklarının baş düşmanı, gene oralarda ve dünyanın her yerinde dişlerini gösteriyor.

Dün bana, bugün sana, yarın ötekine Lorenza! Mücadelemiz ve kurtuluşumuz ortaktır!

Zeki Sarıhan
(28 Mart 2019)

Ana Görsel: Hakan Sarıhan

Karl Marks Tiyatrosu'nda Ağlayan Çocuk

Teknolojinin Yaşlılara Sağladığı 4 Fayda

Başa dön tuşu