Femme Fatale: “Delilah” – Hazal Seyran yazdı…

Fransızca’da ”felakete neden olan kadın” anlamına gelen “Femme Fatale”, Havva, Lilith gibi karakterlerle dinlerde kendini gösterirken, Türk mitolojisine baktığımızda ise Alkarısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ben de size Filistinli ”femme fatale” Delilah ile İsrailoğulları’ndan Samson‘un hikayesini Peter Paul Rubens‘in tablosuyla birlikte anlatacağım.
Samson ve Delilah Eski Ahit’te geçen bir hikayedir. İbranice ”Güneş” anlamına gelen Samson, olağanüstü güce sahip bir kahramandı ve bu sebeple Filistinlilerin hedefi olmuştu. Bir türlü öldürmeyi başaramadıkları Samson’un gücünün nereden geldiğini öğrenmek en büyük amaçları haline gelmişti. Bunun için de Samson’un aşık olduğu kadını yani Delilah’ı kullanacaklardı. Bazı kaynaklara göre bir fahişe olarak geçen Delilah, para karşılığında Samson’un zayıf noktasını bulacak ve onun yenilgisine sebep olacaktı. Samson başlarda akıllı davranarak, Delilah’a sırlarını vermeyerek, zaaflarını göstermeyerek onu kandırmayı başarmıştı. Fakat bir süre sonra -her ne kadar birçok kaynak Delilah’ın aşık olduğundan bahsetmese de- Samson Delilah’a aşık olmuştu. Bu sebeple aşık olduğu kadına gücünün, Tanrı’ya adamış olduğu örgülü, uzun saçlarından geldiğini söylemişti. Bunun sonucunda Delilah, bir gece Samson’u dizlerinde uyuturken, saçlarını kesmiş, Samson ise uyandığında olağanüstü güçlerini kaybetmişti ve Filistinliler tarafından hapse atılmış, gözleri oyularak da değirmende köle olarak çalıştırılmaya başlamıştı.
Rubens’in eseri de işte tam Samson’un tuzağa düştüğü anı bizlere göstermektedir. Rubens’in, saçlarını örgülü değil kıvırcık ve orta boylarda, vücudunu ise kaslı, güçlü bir kahraman gibi resmettiği Samson, sevdiği kadının dizleri üzerinde huzurla uyumaktadır. Delilah ise göğüsleri açık, cinselliğin ve uyarı/tehlikenin rengi olan kırmızı kıyafetiyle karşımıza çıkmaktadır. En solda bulunan yaşlı kadının, Delilah’ın fahişe olduğunu varsayarsak, onun satıcısı olduğunu ya da ihanet eden tarafta bulunması sebebiyle kötülüğün simgesi olduğunu düşünebiliriz. Rubens’in onu yaşlı, çirkin bir kadın olarak çizmesi de bunu destekler niteliktedir. Eserde dikkat etmemiz gereken bir başka unsur ise arkada görülen Venüs (Roma mitolojisinde aşk tanrıçası, Yunan mitolojisinde güzellik tanrıçasıdır) ve Cupid (Venüs’ün oğlu, Yunan mitolojisindeki Eros) heykelidir. Bu durumda sanatçının ”aşkın aldatıcılığını” temsilen resmetmiş olduğunu düşünebiliriz. Eserin sağ tarafına baktığımızda ise kapıda bekleyen, Samson’u tutuklayacak olan Filistinli askerleri görmekteyiz.
Eserin teknik yönlerini inceleyecek olursak, Rubens’in ışık ve gölge kullanmada ne kadar yetkin bir sanatçı olduğunu görebiliriz. Caravaggio’dan öğrendiği, chiaroscuro tekniğini eserinde başarılı bir şekilde kullanan sanatçı aynı zamanda kapıda bekleyen askerlere dikkat çekmek için meşale ışığını kullanmıştır.
Son olarak; “aşk” her zaman sanat tarihinin konularından biri olmuştur. Rubens bunu en iyi yansıtan ressamlardan biridir. Bazen ormanda yeşilliklerin içinde Venüs ve Adonis gibi, bazen de aşık olduğu kadın tarafından ihanete uğrayacağını bilmeden iri yarı, kaslı ama sevgilisinin dizlerinde bebek gibi uyuyan Samson gibi. Samson gibi belki de hepimiz ”Sadakat için avlanıyoruz ve onu bulduğumuz zaman hayatımızın en güzel anlarını yaşayacağız.”
Hazal Seyran