
‘O Birisi’ Oyunu Üzerine – Murat Batıkan Avcı yazdı.
2025 yılı 24 Nisan Perşembe akşamı Şişli Tiyatrosu’nda Fabula Tiyatro‘nun prodüksiyonu olan ‘O Birisi’ tiyatro oyununu seyrettim.
Yeni bir metin. Okuma şansım olmadı. Daha sonra imkân olursa okuyacağım.
Oyun Makedonya’dan İstanbul’a gelen ve aktris olan bir kadının hikâyesi. İçindeki gelgitlerle bir süre mücadele ediyor. Kadın olmanın zorluklarını, hayal kırıklıklarını, üzüntülerini, ulaşamadıklarını, özlemlerini, sıkışmışlıklarını düşünüyor. Geçmişini ve bugün geldiği noktayı tartıyor. Sonunda bütün bunların dolayısıyla hayatın yaşamaya değer olmadığını düşünüyor olacak ki acı bir karar alıyor. Serbest ve hür olmasının en iyi yolunun aldığı bu karar olduğunu düşünüyor….
Bu konu daha önce birçok bakış açışıyla ele alına bir konu. Burada da değişik bir yorumla ele alınmış.
Işık tasarımı, efekt, dekor oyuna hizmet eder şekilde tasarlanmış. Kostümler oyuna uygun ama estetik tarafları biraz eksik kalmış. Soyutta insan, kendinde bulunan, kendini rahatsız eden fiziksel fazlalık ya da olguları görmez. Kendini mükemmelleştirir. Her konuda kendini aklamaya çalışır. Bu oyundaki kendi ile hesaplaşma da zaten bu yöndeydi. O halde giyilen kostümün de fiziği mükemmele taşımaya çalışması gerekir. Seyirciye de seyir rahatsızlığı verecek olan noktaların daha iyi kamufle edilmesi, mümkün olduğunca daha iyi bir estetik oluşturulması gerekirdi.
Işık oyuna hizmet eder şekilde tasarlanmış lakin oyuncular ışığı doğru kullanamadılar. Özellikle lokal olarak tasarlanan noktalardaki ışıkları(!) ışığın içinde kalmaları gereken yerlerde ışığın dışında kalarak seyircinin kendilerini görmesini engellediler. Bu birçok yerde oldu. Bu durum duygunun yeterince anlaşılmamasına sebebiyet verdi. Çünkü görünmediler.
Zaman zaman oyuncuların konuşmaları anlaşılmadı. Oyuncu sahnede fılsıltıyla konuşuyor olsa bile en arkadaki seyirci oyuncuyu duyabilmelidir ki en arkada oturuyordum. Oyunun çok yerinde oyuncuların konuşmalarını duyamadım. Bu durum sahneden kaynaklı değil. Şişli Tiyatrosu iyi bildiğim bir sahne.
Zaman zaman müziğin yüksek tonda girmesinden kaynaklı olarak da konuşmaların anlaşılmadığı oldu. Müzik destekleyicidir. Mümkün olduğunca alçak tonda verilmelidir. Asıl olan oyuncunun konuştuğunu duymaktır.
Bazen birbirlerinin laflarının üzerine konuştular. Her iki oyuncunun da ne dediği anlaşılmadı. Oyuncuların ne dediği anlaşılmaz ise oyun anlaşılmaz.
Asıl karakteri oynayan oyuncu Makedon kökenli olduğu için oynadığı karakter de Makedonya’dan gelen bir oyuncu karakteri olduğu için konuşmalarında hafif bir kırıklık vardı. Bu olması gerekendi. Ya hayali olarak sahneye giren ve hesaplaşma yaşadığı karakterler ve bu karakterleri oynayan diğer kadın oyuncumuz?
Bu oyuncumuz da Makedonya kökenli. Bu hayali karakterleri oynayan oyuncumuzun düzgün Türkçe konuşması gereken yerlerde de kırık Türkçe ile konuşuyor olması uygun bir durum değildi. Ayrıca oyuncunun diksiyon ve artikülasyon sorunu var. Bu sorunu hızlıca gidermesini tavsiye ederim.
Daha önce belirttiğim gibi oyun sonu acı bir karara giden iç hesaplaşmayı anlatıyor. Bu hesaplaşma süresi çok durağandı. Karakterin söyledikleriyle, yansıttığı ruh hali uyumlu değildi. Duygular biraz tekdüzeydi. Karakterlerin bu önemli zamandaki duygu değişimlerini ve geçişlerini yeterli bulmadım. Çok düz bir oyunculuk sergilemişler. Özellikle hayal karakterleri olarak sahneye giren oyuncumuzun girdiği hiçbir karakterde ne bir ses değişimi ne bir tavır değişimi yoktu. Saçına peruk takmış ve ya üzerine kıyafet giymiş olan aynı karakteri seyreder gibiydim. Sadece üzerindeki bir iki aksesuarı değiştirerek karakter değişimi yeterli olmaz. Aynı oyunda birden fazla karakter canlandırıyorsan her karakterin sesi, jestleri, mimikleri, beden dili değişim göstermeli. Bu nedenle sahip olduğu tek enstrümanın değişkenliklerini kullanabilmeli. Bunları göremedim.
Oyunun sonunda öğrendiğim bir durum daha vardı. Bu oyuna Makendonya Tiyatrosu ve Makedonya Kültür bakanlığı da destek vermiş. Bu çok güzel bir tavır. Özel tiyatroların zor zamanlar geçirdiği bu devirde bazı kurumların destek olması çok önemli.
Neticede ortada bir emek söz konusu. Bu kadar emek verildiğinde ortaya çıkan işin, o iş için emek veren her birey tarafından en üst düzeye taşınması gerekir. Oyunun prömiyerini seyrettiğim için kendimce gördüğüm bu aksaklıkların heyecandan kaynaklanmış olabileceğini düşünüyorum. Birkaç kere oynadıktan sonra bizim tabirimizle oyunun oturacağı, oyunculukların, temponun ve bahsettiğim diğer kısımların kıvamına geleceği kanısındayım.
Yaptığım değerlendirmeler bakış açımdan tiyatronun gelişmesine katkıda bulunmak içindir.
Tiyatro sanatı için verilen her emek değerlidir. Her ne koşulda ne olursa olsun tiyatro seyredilmeli ve oynanmaya devam etmelidir. Tiyatro sanatı bir aktivite, bir eğlence aracı değildir. Tiyatro sanatı yemek, içmek, hava almak gibi (icra edenler için ve diğerleri için) tüm insanlar için bir gerekliliktir. Sanat olmazsa yaşam olmaz.
Hepimize sanatla dolu bir yaşam dilerim.
Murat Batıkan Avcı
YAZAN
Bennu Musli
YÖNETEN
Krenare Nevzati
OYNAYANLAR
Filiz Ahmet – Ebru Musli
DEKOR-KOSTÜM-IŞIK TASARIM
Edze Ali
SES – EFEKT TASARIM
Albin Sofa
SAÇ – MAKYAJ TASARIM
Melek Şakir
Ne kadar doğru saptamalar ne kadar doğru, bilgilendirici bir yazı…kutlarım
Kaleminize sağlık. İzlemeyi düşündüğüm bir oyundu. Uyarılarınızı dikkate alarak da izleyeceğim.