Yaşamı güzelleştirmek isteyenler sadece işlevsellikle yetinmeyip estetiğini de gözettikleri için yaptıkları, her ne ise, muhakkak öne çıkıyor, yol gösteriyor, yol açıyor.
Mimarlık, yaşamın vazgeçilmezi muhakkak ki… Temel gereksinmelerden biri ve belki de en belirleyicisi, çünkü barın(a)madığınız zaman başka hiçbir şey yapamıyor, hiçbir güzellik üretemiyorsunuz. Temel gereksinimler arasında sayılmasa da sinema (yedinci sanat diyoruz ya, edebiyat, resim, müzik, tiyatro, heykel, dans gibi kendisinden önce var olan sanat dallarının hepsiyle iletişim içindedir) da yaşamsal bir gereksinimdir. Sanatla buluşmayan bütün çalışmalar belli bir süre sonra anlamlılıklarını da gündemdeki yerlerini de yitiriyor. Buna da bağlı olarak sinemanın (aslında sanatın tüm alanlarının) yaşamla iç içeliğini anlatan çalışmalara ihtiyacımız var.
Farklı bakışlarla…
Hikmet Temel Akarsu, Nevnihal Erdoğan ve Türkiz Özbursalı bu zorlu ve bir o kadar da gerekli çalışmayı yapmış, YEM Yayın da yayımlamış. Her ne kadar kitabı hazırlayan arkadaşlar mimarlık tarafından olsalar da edebiyatçı kimlikleriyle sinemanın gerekliliğini göz ardı etmeyip 40 yetkin yazarın 68 film üzerine makalesini sunmuşlar okura. Sinemayı sadece görsel sanat olarak görmememiz, görüntüde yer alan (dekor da dahil) her şeyin bir mimari olduğunu kabul etmemiz bir üst katmanda anlatılmak isteneni de kavramamızı sağlıyor. Kitapta yazıları yer alan kademisyenlerin, mimarların, iletişimcilerin, şairlerin, illüstratörlerin farklı bakışları filmlere de bambaşka nitelik kazandırıyor…
Sinemada anlamlılık…
Luis Bunuel, “bir filmde bir şey iki kere görünüyorsa, bilin ki, başka bir anlamı vardır” diyor. Bu, izleyicinin o anki imgeleminde canlanan algının önemli olduğunu anlatıyor, bana göre de. Tam da bu açıdan, “Sinemada Mimarlık”, filmleri anlamak, kavramak ve algılamak için önemli ipuçları veriyor. Bunu biraz daha ileri taşıyarak, sokağın, mahallenin, semtin, kentin yaşamını da ele verdiğini söyleyebiliriz. Kentin de sanatın da toplumdan ayrı tutulması pek mümkün değil.
Görsel şölen…
Bir filmde, daha senaryo aşamasında, karakter tanımlamaları yapılır. O tanımlamalar çerçevesinde mekân ve zaman saptanır. Başrolün karakteri kentinden, içinde yaşadığı evinden, evin düzeninden ayrılabilir mi? Hepsi birbiriyle uyumlu, ilintili ve birbirini tamamlayıcı olunca ortaya görsel bir şölen çıkar. Film de keyifle, heyecanla, mutlulukla, merakla izlenir.
Biraz yaşam, biraz ekonomi, ama çok da sosyal politika vardır her filmde. “Sinemada Mimarlık”ı oluşturan yazarlar -ki, içlerinde iletişim uzmanları, sinemacılar, edebiyat eleştirmenleri, mimarlar var- filmleri gerçekten hallaç pamuğu gibi atmış, ince ince irdelemiş, şeytanın gizlendiği ayrıntıları da atlamayarak yazmışlar.
Başucu kitabı…
“Sinemada Mimarlık”, bir seferde okunup bir tarafa konulacak bir çalışma/kitap değil. İrdelenen 68 filmin içinden aklınıza takılanı (belki de en çok sevdiğinizi) okuyabilir, bir diğer film yazısını başka bir zamana bırakabilirsiniz.
Kitap; Mimarlığa İlham Veren Filmler, Çevre ve Mekân Psikolojisi Bağlamındaki Filmler, Mimarı ve Tarih Bağlamındaki Filmler, Bilimkurgu ve Distopyalar, Fantaziler, Ekolojik Filmler gibi on bölüme ayrılmış… Bu da bir diğer nedeni başucu kitabı olmasının. Dilerseniz “usta”ların klasiklerinden, dilerseniz estetik değerlerin yok edildiğini hüzünlü gözlerle anımsayacağınız yeni zaman filmlerinden, isterseniz yerli isterseniz yabancı film anlatımlarından veya bir ondan bir bundan okumaya başlayabilirsiniz. Belki sizlerin aklına başka bir ayrıntı takılır, üzerine yazarsınız. En önemlisi; sinemada anlatılanların yaşamdan ayrılmadığını göreceksiniz, filmleri artık bir başka açıdan izleyeceksiniz.
Korkut Akın