Tavır – Ulaş Karakaya yazdı…
Dünyanın öbür tarafına da gitsen bir yerlerde seni bekleyen onurlu insanlar olacaktır . Sana hesap sormak için bekliyorlar. Gırtlaklarını bileylemiş, kaçış yok…Sürgüne de gönderilsen , kurtuldum diye sevinsen de onurun gölgesi hiç bir zaman peşini bırakmayacak….
Toplumumuzun en büyük sorunlarından birisi de tavır koyamamak. Yanlışa yanlış diyememek. Çıkar ilişkilerinin sarsılmasından ürkmek. Ekmeksiz, işsiz kalmanın bedeli onurlu olmaktır. Aslında tam tersi olması gerekir ama sistem seni böyle yoketmeyi dener. Sistem çarklarına çomak sokanları sevmez. Aykırı olmanın bedeli vardır . Ödersin ya da ödetirsin…
İlkeli olan insanlar ile ilkesiz insanların aynı terazide değerlendirilmesi ve ilkesiz insanların davranışlarının tavır koyularak cezalandırılmadığı bir toplumun düzelme şansı yoktur…
Abdullah Bazencir ya da bilinen adıyla Mahsun Kırmızıgül doksanlı yılların sonunda konserler veriyordu . ANAP’ın peşine takılmıştı. ANAP’ın yurt çapında gerçekleştirdiği mitinglerde Mesut Yılmaz’dan önce sahne alıyordu…O zamanda terör vardı. O zamanda faili meçhuller vardı. Köyler yakılıyordu.
Mahsun Kırmızıgül gözlerimizin içine baka baka ‘Sarışın,esmeri,kumralı benim için en güzeli insan olanı diye türkü söyleyerek İnsan Hakları beyannamesini imzalıyordu.
2013’de yaşasın halkların kardeşliği twiti atarak ne kadar demokrat olduğunu bir kez daha haykırmak istemişti. Kimsenin içeriğini bilmediği açılımı ve haliyle hükümeti destekliyordu. Fethullah Gülen ile ilgili filmler bile çekiyordu. 2015’de kültür bakanlığı filmini Oscar’a aday göstermeye değer bulmadı. Mahsunum bundan sonra biraz mahsunlaştı…Sonrasında kükremek istedi…
‘Bu kadar merhametsiz nasıl oldunuz ey başbakan’ diyerek küçük enişteyi hedef alıyordu. Cumhurbaşkanına bulaşmak istememişti. Bulaşırsa başına gelecekleri biliyordu. Küçük eniştenin hacmi neydi ki cürmü ne olsun. Gelen giden ona vuruyordu..
Gidip filmlerini izliyorsun. Konserlerine gidiyorsun. Tavır koymak diye bir şey var.
Protesto etmek diye bir olgu var.
Öyle meme açmana falan gerek yok. Kadın vücudunun teşhir edilip bir şeylerin değiştiğini tarih yazmıyor. Magazin haberlerine,bulvar gazetelerine konu olmaktan öteye gidemiyorsun.
Mesela protestomu istiyorsun. Bush’un kafasına fırlatılan ayakkabı emin ol 100 tane füzeden daha etkilidir. Semboliktir.
Unutulmaz…
Karşı örneklendirmeyle desteklersek…
Nasıl ABD askerleri Türk askerinin başına çuval geçirdi. Hemde 4 Temmuz ABD’nin milli bayramı sayılan en önemli gününde…Al sana mesaj sembolik…
Yanıt veremedin bu hakarete. Tavır koyamadın…Müzik notası mı veriyoruza indirgedin. Sonra tekrar enseye şaplak pozisyonuna gelince ABD başkanı Obama, Erdoğan ile konuşurken beyzbol sopalı fotoğrafını basına servis etti….Dayak yemeyi bekleyen ufaklık pozisyonuna sokuldun…
Ama onurlu ülkelerde var.
İran , kendi karasularında bulunmalarını gerekçe göstererek ABD askerlerini bindirdi tekneye , ellerini başlarına koydurdu. Kıçlarını döndürdü, fotoğraflarını dünya ajanslarına servis etti…Onurlu devlet böyle davranır…
Yıllar önce Habitat toplantısı için gelen ülke başkanları arasında en çok ilgiyi Küba başkanı Fidel Castro’nun görmesini onurlu geçmişiyle açıklarız.Chavez’in hala milyonlarca insan tarafından sevilmesini onurlu duruşu ve tavrıyla hatırlanması bu nedenle açıklarız. Onurlu davrandılar ve bunun bedelini ödediler. Ülkeleri ve kendileri…
Tavır gerekiyor. Tabi tavrın bir bedeli var. Mesela Ecevit ve Erbakan hükümeti ödemiş bu bedeli. Dışarıda dünyayı ,içeride işadamlarını karşısına almış. Ekmek kuyruğu getirmiş bedel ödemek. Tüp kuyruğu getirmiş…
Hani minik bir çocuk diyorya İsmet İnönü’ye ‘Bizi ekmeksiz bıraktın’
Evet sizi ekmeksiz bıraktım ama babasız bırakmadım diye efsane bir yanıt veriyor; İsmet paşa…
İşte bedel ödemek, işte doğru tavır. Sor bakalım kaç tane yetim uşak var, araştırılsın.Her boku araştıran araştırma şirketleri bunu araştırsın.
Kaç tane çocuk anne karnındayken babasını kaybetti…
Babasını sadece resimlerden tanıyan çocukların olduğu bir ülkede ekmeğin fiyatının çokta önemi yok artık…
Telefona bağlanan bir öğretmenin söyledikleri muhalif liderlerin 13 senede söyleyemediklerinden çok ama çok etkilidir.
Program sonu ne yapacağını şaşıran ve ortada kalan program sunucusunun içler acısı hali aklımızdan bir türlü gitmiyor.
Ama sen tavır koyuyor musun bu programcıya. Reklamına çıktığı ürünlerden vazgeçiyor musun ?
Saçma sepelek programını izlemeye devam ediyor musun ?
O korkuyor. Sen onunla korkmak zorunda değilsin.
Evlenme programlarının kurmaca olduğunu, medyanın her türlü çirkefliğini biliyorsun. Paylaşıyorsun.
Survivor denen, açlık oyunları kopyası distopik programın zararlarını görüyorsun, okuyorsun. İnsanları nasıl uyuttuğunu biliyorsun; paylaşıyorsun. Ancak bunu izlemekten kendini alıkoyamamıyorsun. Burada bir çelişki var
O ses diye sonucu en baştan belli olan yarışmayı kazanan yarışmacı ‘Minnet eylemem diyor’ ama şöhret için biraz daha tanınmak için minnet eyliyor.
Deyişin sözleri Nesimi’ye ait. Nesimi, Alevi-Türkmen bir halk ozanı.
Tam da hükümetin sevmeyeceği tarzdan. Sünni-İslam doktrinini işleyen ve bundan beslenip tombullaşan Acun tufaya düşer mi sizce ? Hayır düşmez. Magazinleştirip içini boşaltamadıkları bir türküler ve deyişler kaldı. Onları da şöhret peşinde koşan çocuklar ile köklerinden koparmaya çalışıyorlar ama bin yıldır yemedi, yemez…
Herkes cahil ya ülkede. Bir tek İlber Ortaylı herşeyi biliyor. Kimsede onu eleştiremiyor. Sonunda Ortaylı’dan cahil damgası yemek var.
2005 yılına kadar Topkapı sarayı müzesi başkanıyken bu hükümetten tıkır tıkır maaşını alırken her şey güzeldi. İş bitti yapı paydos. Sonra nasıl yalancı bir kahramana dönüştü ‘Ortaylı’..
Mehmet Barlas ile program yapan bir adamdan bahsediyoruz.
Bu ülkede doğanlar Kırım’dan göçenler kadar şanslı doğmuyor maalesef…Köy okullarına gidiyorlar, kasabalarda okuyorlar. Bilmem ne kolejine gidemiyor. Ama azim ediyorlar, ODTÜ’yü kazanıyorlar. Öyle çok dil bilmiyorlar. İngilizce… İnsanlara ukalaca akılda vermiyorlar . Hayat dersi veriyorlar. Hayatlarını veriyorlar. Senin cahil dediğin topluma onurlu yaşamaları gerektiğini anlatıyorlar. Kestirip atmıyorlar. Fatsa sokaklarında varlar. Metristeler, 17 yaşında darağacındalar… Sen neredeydin o zamanlar…
Yaşında epey var . Uzaktan bakınca adama da benziyorsun.
Ama yok senin yemek masasında ki dostun Celal Şengör…
Sezen Aksu iktidara yakın duruyordu.Ta ki ucu Fethullah Gülen okullarından yönetici olan babasına dokunana kadar. Feryat figan…Hayır Sezen Aksu konserine gitmeyeceksin. Sezen aksu albümü almayacaksın. Sezen Aksu televizyona çıktığında televizyonu kapatacaksın.Oturacaksın bir köşeye kitap okuyacaksın.
Kadir İnanır; karizmatik adamdır . En son geldiği nokta ise içler acısı. Bunca yıldır emekle yoğrulmuş bir kariyeri getirdiği nokta, akil adamlıktan keçiyle reklam filmi çekmeye…
Komedi programları izliyorsun.Onlara para kazandırıyorsun
Ama içinde toplumun yaşadığı sorunlara dair hiç bir iz yok.
Muhalefet kırıntısı arıyorsun. Hiç bir eleştiri yok.
Komedinin siyasi olmasına gerek yok diye işin içinden çıkıyorlar.
Var efendim. Brodwayde sahneye çıkmıyorsun. Sen her noktasından pislik fışkıran bir ülkede, boğazına kadar hacze boğazına kadar kana ve çamura batmış insanların olduğu bir ülkede yaşıyorsun.
Bu halka karşı sorumlusun.
Yaptığınız mizahın içinde umut kırıntısı yok.
Günü kurtarıyorsun siyasiler gibi…
Bu ülkeye en büyük ihaneti yapan grupların başında komedyenler geliyor…
Filme gidiyorsun. Cem Yılmaz başrolde. İyi de sen bu Cem Yılmaz’a Gezi sürecinde Twitter’da yayınladığı mesajları sildiği için kızıyordun. Sen hangisisin ? Hangi sene inanmalıyız ?
Sanatçı muhaliftir. Ressamı, dansçısı, sinemacısı , ses sanatçısı,tiyatrocusu muhaliftir. İktidarda kim olursa olsun muhaliftir. Çünkü sanatçı her daim doğruyu,güzeli ve ideal olanı arar …Aramalı…
Tavır koymayı öğrenmeli bu halk. Hayınına, puştuna…
Halil Ergün’üne, Sinan Çetin’ine…
Tavır koyamadığımız için şımarıyor bunlar…Hepimizin günahı var bir tek ‘Çiçek Abbas’ın günahı yok’…
Ulaş Karakaya