KİTAP

‘Yazarın Dilinden’ Programında Mario Levi İle İstanbul Notları

Türkiye’nin ilk trafik radyosu Radyo Trafik’te Mert Erdoğan’ın sunduğu “Yazarın Dilinden” programının konuğu Mario Levi idi.
Levi; “O Pazartesi – Eminönü” kitaplarının yanı sıra yazarlık hayatını, İstanbul’a olan sevgisini ve İstanbul trafiğinin geçmiş yıllarını anlattı. 

Mert Erdoğan’ın sunumu ile Radyo Trafik dinleyicileri ile buluşan “Yazarın Dilinden” programının 31 Ocak Pazar günkü konuğu Mario Levi oldu. Levi; sevilen radyo programını, müzik dünyasının duayenlerinden Zeki Müren’in yıllar önce sunduğu programa benzetti. “Çocukluğumdan hatırlıyorum. Eskiden Zeki Müren, böyle bir program yapardı ve şöyle derdi: ‘Sevgili şoför arkadaşlarım, gözünüz yolda kulağınız bende olsun.’ Ben de aynısını tekrar edeyim; gözünüz yolda kulağınız bizde olsun.” dedi.

İstanbul’un ruhuna dokunan yazar: ‘MARIO LEVI’

“O Pazartesi” Kitap Serisi Ne Zaman Başladı?

Sevilen yazar son kitabıyla ilgili: “Aslında uzun soluklu bir projenin üçüncü kitabı ‘O Pazartesi – Eminönü’. Ben yaklaşık 2.5 – 3 yıl kadar önce bir projeye başladım. O da şuydu; İstanbul’un 7 farklı semtinde ve 7 farklı gününde geçen 7 roman yazmak. 5 yıl süresince Kaset-i Kadıköy’de yazdığım yazılardır. Onlardan derleyip toparlayarak onları birer hikâyeye çevirdim. Sonra o hikâyeyi birbirine bağladım ve neticede bu romanlar çıkmaya başladı. Dolayısıyla bu romanı derleyip toparlanması belki 6-7 ay vardı ama onun öncesi tabii belki 1 – 1.5 yıl.   Bu dizinin ilk kitabı Kadıköy oldu çünkü ben bir Kadıköylüyüm. Yani Ahmet Aşık’ın dediği gibi; “İstanbulluluk var, bir de Kadıköylülük var.” İkinci kitap Şişli Osmanbey, Feriköy, Kurtuluş tarafları oldu ve o da artık yayınlandı. Şimdi de Eminönü, çünkü gönül bağım var. Benim gerek babamın gerek amcamın gerek dedemin gerek birçok tanıdığımın zamanında iş yerleri Eminönü’ndeydi. Bahçekapı, Sultanhamam, Sirkeci çevrelerindeydi. Dolayısıyla orada birçok insan tanıyorum. Birçok insan hikâyesi devşirdim. Onları bu romanda bir araya getirdim.” dedi.

Yazar; “Eğer ömrüm bu yedi semti yazmaya müsaade ederse tabii ki ben Türkiye’nin başka çok sevdiğim köşelerini, şehirlerini yazmak isterim. Bunların başında İstanbul’un dışında İzmir gelir onu rahatlıkla söyleyebilirim. Anlatmak istediğim diğer şehirlerse Mardin, Hatay, Bursa ve Adana’dır. Bu şehirleri anlatmayı çok isterim gerçekten.” diyerek bir sonraki kitabında İzmir’i ele alacağını söyledi.

Mario Levi: “Kitaplarımda Yer Verdiğim Fotoğraflarla Tarihe Not Düştüm” 

Levi: “Bu romanlarda aynı zamanda benim çektiğim siyah beyaz fotoğraflar var. Bir fotoğraf sanatçısı iddiası taşımıyorum ama fotoğraf çekmeyi seviyorum, bazı fotoğraf sanatçısı arkadaşlarım yüreklendirici yorumlar yapıyorlar. Eksik olmasınlar ama amacım aynı zamanda bu tanıklığı ortaya koymak. Mesela Eminönü’nde son çektiğim fotoğraflar bu kitabın yayınlanmasından 1-2 ay kadar önce, ilginç bir görüntü var ortada… Tahtakale’yi, Mısır Çarşısı’nı, Eminönü Çarşısı’nı çektim. İnsanların çoğu maskeli idi çünkü pandemi dönemine denk geldim. Kendime diyorum ki eğer bu kitap hala okunur olursa belki 2080 senesinde diyelim, bakacaklar ve diyecekler ki insanlar 2020 – 2021’de böyle bir olay yaşandı.” İfadeleriyle aynı zamanda tarihe tarihe not düştüğünü belirtti.

“Eskiden De İstanbul Çok Kalabalık Diye Kızılırdı”

Levi İstanbul trafiğiyle ilgili: “Eskiden de İstanbul’da yollar çok kalabalık diye kızılırdı. Bu hiçbir zaman değişmedi, benim çocukluğumdan beri böyle. Benim çocukluğumda olmayan bir şey vardı ki benim de en çok kızdığım şey, artık çok gördüğümüz makas atmak olayı. Sadece kendilerini, kendi canlarını, mallarını tehlikeye attığı için değil. Başkalarının canlarını, mallarını tehlikeye attıkları için ama sadece onun için de değil. Bunu yaparak kendilerini zeki ve akıllı zannettikleri için kızıyorum.” dedi.

Mario Levi’den Yeni İstanbul Romanları Müjdesi

” ‘İstanbul Trafiği Çözülmez’ Muhabbeti Hiç Bitmez”

Levi: “İstanbul trafiği çözülemez, ifade ettiğim gibi bu sorun hep vardı. 60’lı yıllarda 1956-57 model dolmuşlar vardı, o 9 kişilik araçlarda bu konunun muhabbeti yapılırdı. ‘Efendim, İstanbul’da artık haddinden fazla araba var, artık yeni araba trafiğe çıkmamalı. Bu yollar bu arabaları taşımıyor.’ bu muhabbet hala sürüyor ve hiç bitmeyecek. Bu konuyla ilgili gelen tek –çift plaka önerisi hala gündemimizde ki bunların hiçbiri çözüm olmaz çünkü böyle bir yasa getirilirse bu yasanın açığından faydalanacak, istisnalar için mazeret bulabilecek birçok insan çıkacaktır. Araçlar insanların hayatlarının bir parçası. Engelleyemezsin onu. Dolayısıyla biz İstanbul’da yaşayacaksak, büyük şehirlerde yaşayacaksak onun cefasına katlanacağız başka hiçbir çıkar yolu yok.” İfadeleriyle İstanbul trafiğinin çözümü olmadığını söyledi.

“1500’lü Yılların Ulaşımı İle İlgili Kayda Alınmış Notlar Yok”

“1500’lü yıllardan ulaşıma dair notlar yok ama o günleri yaşamış insanlar tarafından aktarılmış bilgiler var. Mesela 1904 doğumlu dedem bana şunları söyledi; ‘1900’lü yıllarda, bizim çocukluğumuzda İstanbul’da araba ve motorlu taşıt sayılıydı. Bir yoldan bir araba geçtiğinde herkes bakardı. İstanbul’da çok yürünürdü, sürekli arabaya binmek söz konusu değildi, bir kişi rahatlıkla Beyazıt meydanından çıkıp Divan Yolu, Çemberlitaş, Sultanahmet sonra yokuştan aşağı inerek Sirkeci, Eminönü, Karaköy, Galata Köprüsü’nden geçip Şişhane, Beyoğlu’na kadar yürüyebilirdi.” ifadeleriyle geçmiş döneme de ışık tuttu.

Programın tamamını buradan izleyebilirsiniz:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu