Bir Komünist’in Direniş Mücadelesi – Veysel Boğatepe yazdı…
Yoldaşı Nazım Hikmet Ran gibi komünist örgütlenmenin içinde yer alan, Amerikan faşizmine karşı son nefesine kadar mücadele eden Neruda’nın da tıpkı kendi ülkesinde kitapları, şiirleri tehlikeli bulundu, tutuklandı ve sürgün edilerek illegal bir yaşama zorlandı. Güçlü siyasi duruşuyla da tanınan Şair’in komünist ideolojisini desteklemek ya da tamamen karşı görüşte olmak hiç fark etmiyor çünkü onun politik kimliğinin yanı sıra edebi anlamdaki büyüklüğü, tartışma götürmeyecek birkaç isim arasında gösterilmesi için yeterli nedeni oluşturmaya yetiyor.
Hayatın imbiğinden damıttığı dizeleriyle tanıdığımız 20. Yüzyılın en iyi şairleri ve siyasi figürleri arasında gösterilen Şili’li şair, yazar, senatör Pablo Neruda hakkında şu zamana değin çok şey yazıldı ve anlatıldı. Ancak yaşamından hayali kesitlere yer verilen İtalyan yapımı (1994) Postacı(II Postino: The Postman) adlı film dışında otobiyografisini sinema diliyle anlatan özgün bir yapıt yoktu.
Neruda hakkında en özgün biyografi
Beş ülkenin ortak yapımcılığında çekilen, şu zamana kadar da onun yaşamını konu edinen en özgün, biyografi özelliğini taşıyan film, 1945 ile 1947 kesitini beyaz perdeye taşıyor. Film, komünist kimliğinden ve sendikaları greve teşvik ettiği için hakkında soruşturma açılan Neruda’nın, bu tarihler arasında sürdürdüğü politik mücadelesini ana tema olarak alıyor ve genel olarak baskılara, korkulara ve sindirmelere rağmen dik duruşundaki yılmaz kararlılığından kesitler sunuyor.
Berbat dediği Senato’ya barış sözcükleriyle gelen Neruda, faşizmi yendiği ve dünya barışını sağladığı için önce Rus halkına sonra da işçinin ve sendikal hakların yanında olduğu için kendi partisine teşekkür ederek savunmasına başlar. Politik hayranlığın bir küstahlık biçimi, jürinin ise faşizmin kanun uygulayan eğitimli maymunlar olduğunu söyleyerek ağır eleştiriler yöneltir. Mahkemenin tutuklama talebiyle aranmaya başlayan Neruda için kendi ülkesi artık açık bir cezaevine dönüşecektir. Bir yandan yer değiştirerek kaçarken diğer yandan el yazısıyla yazdığı şiirleri, posta kutularına bıraktırarak işçilerin direnişini dinamik tutmayı sürdürecektir.
Entrika stratejisine karşı psikolojik savaş
Neruda’yı yakalayarak kahramanlık düşleri kuran Dedektif Oscar Peluchonneau ise posta kutularına bırakılan şiirlerini gizlice okuyanlar arasındadır. Şiirlerini okudukça şairin iç dünyasını tanımaya başlayacak fakat aynı zamanda ikileme düşecektir. İkili arasındaki mücadelede dedektif, entrika stratejisine başvururken Neruda ise üniformalı hayaletine karşı psikolojik savaş verecektir. Eşi Delia ve parti arkadaşlarının ısrarı üzerine Arjantin’e gitmeye razı olan şair “Bu gece en hüzünlü şiirimi yazabilirim” dizeleriyle başlayan şiirini yazdığı gecesi evden ayrılır. Aynı gece eve baskın yapan dedektif, onun yerine karısını şiir okurken bulur. Alp dağlarının eteğindeki çiftlik evine ulaşan dedektifin yol boyunca anlatıcı sesi eşliğinde şiir okuma sahnelerine yer verilerek düştüğü ikilem ve duyduğu heyecan, şairane bir dille verilir. Uşaklar tarafından dövülerek olduğu yerde bırakılan dedektifin soğuk cesediyle karşılaşan Neruda, cesetle birlikte geri döner ve Şair’in edebi yönüne verilen dengeli ağırlığın hissettirildiği defin töreni sahnesiyle de final yapılır.
Komünist yapıları sisteme yerleştirme ülküsü olan Neruda’nın, yaşamındaki kaçak / sürgün kesiti tüm gerçekliğiyle beyaz perdeye aktaran filmin ilk olarak 69. Cannes Film Festivali‘nde gösterildiğini, Fenix Film Award for Best Fictional Film, Best Art Deising, Best Editing, Best Costume gibi dört dalda ödül aldığını da hatırlatmak isterim.
Veysel Boğatepe
Neruda
Senaryo: Guillermo Calderon
Yönetmen: Pablo Larrien
Yapımcı: Juan de Dios Larraian
Yapım: Şili, Arjantin, Fransa, İspanya, ABD / 2016
Tür: Dram, Biyografi, Polisiye
Dil: Türkçe Dublaj
IDMB: 6.9
Oyuncular: Gael Garcia Barnel, Luis Gnecco, Mercedes Moran, Emilio Gutierrez Caba, Diego Munoz
Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
Şöyle diyebilirim: “Gece yıldızlardaydı
Ve yıldızlar, maviydi, uzaklarda üşürler”
Gökte gece yelinin söylediği türküler
Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
Hem sevdim, hem sevildim, ya da o böyle söyler
Bu gece gibi miydi kucağıma aldığım
Öptüm onu öptüm de üstümde sonsuz gökler
Hem sevdim, hem sevildim, ya da ben böyle derim
Sevmeden durulmayan iri, durgun bakışlı gözler
Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
Duymak yitirdiğimi, ah daha neler neler
Geceyi duymak, onsuz daha ulu geceyi
Çimenlere düşen çiy yazdığım bu dizeler
Sevgim onu alıkoymaya yetmediyse ne çıkar
Ve o benimle değil, yıldızlıdır geceler
Yürek zor katlanıyor onu yitirmelere
Uzaklarda birinin söylediği türküler
Bakışlarım kovalar onu tellim her yerde
Bakışlar sanki onu bana getirecekler
Böyle gecelerdeydi ağaçlar beyaz olur
Artık ne ben öyleyim ne de eski geceler
Sesim arar rüzgârı ona ulaşmak için
Şimdi sevmiyorum ya, eskidendi sevmeler
Şimdi kim bilir kimin benim olduğu gibi
Sesi, aydınlık teni, sonsuz uzayan gözler
Sevmiyorum doğrudur, yürek bu hâlâ sever
Sevmek kısa sürdüyse unutmak uzun sürer
Bu gece gibi miydi kollarıma almıştım
Yüreğimde bir burgu ah onu yitirmeler
Budur bana verdiği acıların en sonu
Sondur bu onun için yazacağım dizeler
Pablo Neruda / Çeviri: Hilmi Yavuz