‘OHAL’e ‘ASG’ Darbesi! – Oğuz Kemal Özkan yazdı…
7-9 Ekim 2016 tarihleri arasında üçüncüsü gerçekleşen ‘Açık Stüdyo Günleri’nde, 46 sanatçı ve 32 atölye kapılarını sanatseverlere açtı. Deniz Beşer ve Juliane Saupe’nin sponsor desteği olmadan koordine ettiği organizasyonda resim, heykel, seramik, enstalasyon, fotoğraf, video ve performans gibi disiplinler üzerine çalışmalar gerçekleştiren sanatçılar yer aldı. Sanatseverler normal zamanlarda ziyarete açık olmayan sanatçıların çalışma ortamlarına misafir olma şansını yakaladı.
Bir sanatçı nasıl bir ortamda çalışır? Bir günde mi üretir, aylar yıllar mı sürer? Üretirken birisine fikrini sorar mı, kendi mi karar verir? Nasıl konsantre olur? İlham perisi diye bir şey var mıdır? Nereden beslenir? Disiplinli midir, dağınık mıdır, düzenli mi? Evinde mi çalışır, dev bir atölyede mi, ufacık bir masada mı, izbe bir depoda mı, bahçede mi? Sanatseverler bu soruların cevabını ASG haritasıyla ulaştıkları sanatçı atölyelerinde buldular.
Galeriye ihtiyaç duymaksızın sanatseverlere atölyelerin açılması, bağımsız sanat alanları yaratırken hem sanatçıların bir aracı kuruma ya da kişiye mahkumiyetini ortadan kaldırdı hem de sanatseverlere özgürce sanatçılarla tanışma ve eserlerine ulaşma fırsatı sundu. Organizasyonun koordinatörlerinden Deniz Beşer‘in deyimiyle tekelleşen sanat dünyasında bağımsız ve sponsorsuz bir girişim olan ASG, sanatçılara ve sanatseverlere farklı ve özgür bir platform yarattı.
Taksim, Cihangir, Galata, Karaköy, Tophane, Teşvikiye, Adalar ve Kadıköy bölgelerinde bulunan toplam 32 atölyede, sanatseverler sanatçı ve eserleriyle buluşmanın keyfini yaşarken İstanbul sokakları da Fatih Sultan Mehmet‘in gemileri karadan yürüttüğü günden beri en görkemli adımlarla tanıştı belki de. Sultan Mehmet, gemilerini karadan yürütürken yollar nasıl aşındı bilinmez ama Açık Stüdyo Günleri ile ellerinde haritalarla sanatçıların atölyelerini dolaşan sanatseverler, İstanbul sokaklarına en sanatsal dokunuşlarını bırakıyorlardı; pokemon avlamak için değil sanatçıların ruhlarıyla birleşmek adına.
Genç Sanatçı Bedia Ekiz, atölyesine giren ayakların fotoğraflarını çekerken o adımları belgeliyordu adeta tarihe not düşerek ve aynı zamanda yeni bir performans çalışmasını gerçekleştirerek. Şehirde, kırsalda, doğada insan durumlarını inceleyen Sanatçı, atölyesinde hem doğanın hem insanın tüketilen bir özne olarak nasıl parçalara ayrıldığını sergiliyordu. Hem resim hem video çalışmalarıyla sanatseverlere farklı disiplinlerden özellikle Anadolu insanının köyden kente, kentten köye dönüş sürecine ait örnekler sundu. Eserleri aracılığıyla ziyaretçilerine doğadan uzaklaşıp beton kentlerde yaşamayı seçen insanın ancak doğada kendini yenileyebileceğini gösterdi.
Sanatseverlere gündelik hayatın dışına çıkarak sanatçı atölyelerini ziyaret edebilmeleri imkanı sunmasının ASG‘yi sanat dünyasında önemli bir organizasyon haline getirdiğini belirten Harup Sanat İnsiyatifinin sözcüsü Efe Songun, 6 sanatçının eserlerinden oluşan ‘Kişi Kendinden Bilir İşi’ sergisi ile Açık Stüdyo Günlerine katıldıklarını açıkladı. Aynı zamanda bu serginin küratörlüğünü üstlenen Efe Songun, bir gezginin güncesinden yola çıkan, seçkisi fotoğraf, karışık teknik, video enstelasyon ve illustrasyondan oluşan bu sergide seyahat, mütenalaşma, izolasyon gibi konuları işleyen sanatçılar Michael David Conduit, Lucien Samaha, Cyriel Jacobs, Cansu Korkmaz, Pria Sasha Nayar, Büşra Erkara’yı İstanbul’da buluşturmuş.
Her alandan sanatçılara ve tasarımcılara yer veren ve ortak çalışma alanı sunan X House Project ile gerçekleştirdiği yaratıcı etkinliklerin mimarı Elif Çatlıoğlu, figüratif bir ressam. O da sanatseverleri güleryüzüyle atölyesinde karşılarken onlarla sanat dolu sohbetler yapıp çalışmalarını anlattı. Sanatçı ‘X House’ adı altında oluşturduğu kolektif sanat ortamı içerisinde birçok farklı atölyeler ve mesleki tasarımlar gerçekleştiriyor. Eserlerinde insandaki farklı ruh halleri ve ruh hallerinin tetiklediği davranışlar üzerine yoğunlaşan sanatçı, yağlıboya ağırlıklı figüratif çalışmalarında mavi tonları kullanmayı yeğliyor. ASG ile sanatseverlerin sanatçılarla çekinmeden iletişime geçme imkanı bulabildiğinin altını çizen genç sanatçı, ziyaretçilerini ağırlamaktan, onlarla tanışmaktan keyif aldığını belirtti.
Fotoğraf ve video alanında minimalizm, kimlik, dönüşüm konuları üzerine deneysel çalışmalar yapan bir video sanatçısı Bekir Eke, evindeki atölyesinde video çalışmaları ile ziyaretçileri ağırladı. Onlarla fikir alışverişi yaptı. İnsan psikolojisinin derinliklerine inen video çalışmaları ile dikkat çeken Sanatçı, profesyonel kurgu, montaj çalışmaları da gerçekleştiriyor.
Atölyeleri Kadıköy’de bulunan ve ziyaret etme şansı bulduğum Selin Kocagöncü, performans alanında yaptığı çalışmalarla, ‘Sanat yapıtı nerede hayat bulur? Performanstaki öznellik belgede nasıl ifade edilir? Belgede performans nasıl sürdürülür? Belgede hakikilik nasıl sağlanır?’ gibi soruların cevabını somut ve sonuç odaklı ziyaretçilerine aktarırken, iki fotoğraf sanatçısı Hale Yiğit ve Peri Sharpe, Japon şiir türü ‘Haiku’dan esinlenerek, farklı yollardan ele aldıkları ve uyum içinde bir araya getirdikleri eserlerle sanatseverleri buluşturdular. Aile fotoğrafları, magazin sayfaları, bitkiler, danteller ve üç boyutlu objeler kullanarak parçalanmış figürler ve mekanlar üreten Ekin Su Koç, çalışmalarında kimlik ve aidiyet kavramlarına odaklanıyor. Ziyaretçileri ile atölyesinde çalışmaları hakkında sohbetler yapmayı da ihmal etmeyen Sanatçı, ASG‘ye katılmanın heyecanını yaşadığını belirtti.
Mekan konsepti içerisinde farklı yerleştirmeler yapmaya odaklanarak, bilim-kurgu edebiyatına bağlı olan ve kendi alternatif gerçekliğini kurgulayan genç bir ressam olan Görkem Dikel eserlerinde, zaman ve mekan arasındaki görünmez kuralları ve bağlantıları doğa-kent, makine-insan, organik-inorganik olarak zıtlıkları kullanarak ortaya çıkarıyor. Osmanbey‘deki atölyesinde sanatseverleri ağırlarken üretken genç bir sanatçı olarak onlarca çalışmasını sanatseverlere kompozisyonları anlatarak tek tek gösterdi.
Çalışmalarında resim, grafik, serigrafi, foto-manipülasyon, enstalasyon gibi alanları farklı bir dil oluşturmak için birbirine yakınlaştıran sanatçı İdil Güral‘ın yapıtlarında ise esin kaynağı şiir ve müzik. Sponsorsuz ve kimseye bağlı olmadan gerçekleştirilen bu organizasyonda sanatseverlerle buluşmanın ve organizasyona katılan sanatçılarla da tanışmanın keyifli olduğunu belirten Sanatçı, hiçbir görüş ve ideolojinin altında olmadan farklı görüşlere sahip sanatçıların bir araya gelmesinin ilginç bir deneyim olduğunu söyledi. Sanatseverlerin eserlerin hangi ortamlarda üretildiğini görmelerinin önemli bir şans olduğunun altını çizdi. Güzel Sanatlar Eğitimini aldıktan sonra reklamcılık, tasarımcılık alanlarında çalışan ve akademisyenliğe ve öğrenciliğe de devam eden Sanatçı, sanat-felsefe-bilim üçgeninde multidisipliner eserler üretiyor.
Organizasyonun koordinatörlerinden aynı zamanda kendisi de görsel sanatçı olarak disiplinlerarası sanat üzerine çalışmalarını resim, video, enstalasyon, fotoğraf ve fanzin aracılığıyla gerçekleştiren Deniz Beşer, bu organizasyonun üçüncüsünü düzenlemenin haklı gururunu yaşarken atölyesini ziyaret eden sanatseverlere çalışmalarını tıpkı eserlerinde olduğu gibi mizahi ve ironik bir anlayışla anlattı. Popüler kültür ögelerini, politika ve günlük hayattan kareleri yakalamayı başaran ve bunları izleyiciye sanatsal bakış açısıyla sunmayı beceren özelliğiyle öne çıkan Sanatçı, küratörişkosuna ve koleksiyonerine hazırladığı sunum çalışması ile dikkat çekti. Sosyal medyada ‘yeni gelinlerin tatlı telaşı’ şeklinde yayılan akımın ve Piero Manzoni‘nin ‘Sanatçının Dışkısı’ çalışmasının röprodüksüyonu olan yerleştirme, ‘kitsch’liğin ne boyutlara geldiğini sergiledi. Fotoğraf ve video çalışmalarını da sanatseverlere açan Deniz Beşer, aynı zamanda atölyesini sanatçı arkadaşı Sedef Karakaş‘a da açtı. İllüstratör olarak da çalışan görsel sanatçı Sedef Karakaş’ın ‘Tuhaflıklar Serisi’ adını verdiği illüstrasyon serisi de sanatseverlerin beğenisine sunuldu.
Açık Stüdyo Günleri‘nin tecrübeli sanatçılarından Demet Yalçınkaya, bu organizasyona üçüncü kez katılmanın mutluluğuyla ziyaretçilerini sıcak bir şekilde karşılarken onların sorularını da samimiyetle yanıtlamayı ihmal etmedi. Sanatsal pratiğini kentteki yaşamından referansla kurguladığı mekanlar aracılığıyla gerçekleştiren Sanatçı, eserlerinde varoluş ve aidiyet kavramlarına odaklanarak şehrin ve insanın dönüşümünü yansıtıyor. Bu sene Demet Yalçınkaya da Deniz Beşer gibi atölyesini bir gravür sanatçısı olan arkadaşı Beyhan Cansu‘ya açtı. “Gravüroman” başlığı altında isimlendirdiği çalışmalarını sergileyen Sanatçı, fotoğraf, karikatür, çizgi roman, fotoroman ve sinema gibi sıralı anlatım biçimlerinden yararlanarak gravür tekniğinden ürettiği işleri ile sanatseverlerin dikkatini çekti.
ASG‘ye katılma sebebini ‘sponsorsuz, bağımsız olması ve gönüllülerin koordine etmesi’ olarak gösteren Heykeltraş Zeynep Güldoğdu, farklı ülkelerden, farklı kimliklerden, genç-yaşlı sanatseverleri atölyesinde ağırlamaktan mutluluk duyduğunu onlarla sohbet etmenin olumlu-olumsuz eleştirilerini almanın onlarca sergiye katılan bir sanatçı olarak farklı bir deneyim olduğunu belirtti. ‘Kendin yap kendin sergile’ sloganı ile organize edilen ASG‘nin önemli bir bağımsız sanat organizasyonu olduğunu vurguladı. Ağırlıklı soyut formlardan ve figürlerden oluşan çalışmalarını atölyelerinde izleyicilere açmayı kendi iç dünyalarını sergilemek olarak nitelendirdi. Kendi sığınaklarında sanatseverlerle buluşmanın, paylaşımda bulunmanın sanatın geleceğine olumlu katkıları olacağını belirtti.
Bu sene ASG‘ye Adalar‘dan da dört sanatçı katıldı. Resim ve seramik sanatçısı Fatma Sağ Tunçalp, galeri, müze ya da bir aracı olmadan direkt sanatseverlerle buluşmanın hoş bir duygu olduğunun altını çizdi. Temiz, saf ve güzel, barışın ve huzurun hakim olduğu ütopik bir ülkeden imgeler olarak betimlediği eserler, yeniden doğuş, tekrar canlanma üzerine yolculuğunun hikayesini anlatıyordu. Tekstil sanatçısı Gül Bolulu, ASG’nin Adalar’da yaşayan diğer sanatçılarla da tanışma fırsatı sunduğunu söyledi. Sanatçı, doğa ve güncel konuları halı ve kumaş tezgahlarında işleyerek resimler üretiyor ve tekstil heykel, enstelasyon gibi çok yönlü ifade biçimlerini iç dış mekanlarda tanımlıyor. Disiplinlerarası deneysel atölye çalışmaları yapan Deniz M. Örnek, sanatseverlerin eserler hakkında bilgileri birinci ağızdan almalarının, istedikleri şeyleri sorabilmelerinin çok büyük şans, sanatçı olarak da verdikleri cevaplara reaksiyonlarını görmenin güzel bir duygu olduğunu vurguladı. Uzun yıllar resim yaptığını ama daha rahat resim yapabilmek için resim bölümüne girmediğini belirten Sanatçı, disiplinlerarası geçişlilik ile duvar resimlerinden yerleştirme işlerine pek çok alanda eserler üretiyor. Ve Adalar’ın genç heykel sanatçısı İran kökenli Ali Alizadeh, misafirlerini aynı zamanda atölye olarak kullandığı bahçesinde karşılarken, onlara İran çayı ikramıyla doğanın ışığı altında doğal sürecinde şekillenen heykellerini anlattı.
3 gün süren etkinlikte dolu dolu sanat günleri yaşarken atölyelerine gidemediğimiz ya da çok az vakit geçirmek zorunda kaldığımız sanatçılar da oldu. Karaköy‘de ortak atölyelerinde ahşap ve tuval üzerine çalıştığı resimlerinde insan ve doğa ilişkisini incelerken, insanın üstün konumunu eleştiren Gözde Başkent, Tekstil ve moda tasarımcısı Defne Güntürkün, çalışmalarında tarih ve kültür konularına odaklanan İllüstratör Benoît Hamet sanatseverleri tüm konukseverlikleriyle karşıladılar ve çalışmalarını sergilediler. Yine Karaköy’de ortak atölyelerinde Taylan Ünal ve Bulut Bagatur, yabancılaşan ve tek tipleşen bireyin öznelliğini “portre ve beden” üzerinden sorguladıkları çalışmalarıyla sanatseverlerin karşısına çıktılar. Sanatçı Mustafa Albayrak çalışmalarını sürdürdüğü atölyesi Greyart‘ta hem sanatseverleri hem sanatçıları kapanış toplantısında ağırladı. Greyart atölyesinin bir diğer sanatçısı kendi bireysel tarihiyle birlikte çağını, ülkesini, hayallerini, acısını, hüznünü, vahşeti resimleriyle birlikte tuvale bir tarih olarak kaydeden Emine Şenses idi. Galata Fotoğrafhanesi‘nde Şehlem Kaçar Sebik ve Meryem Güldürdak, hayvan figürleriyle insanlığın tahakkümünü görünür kılan çalışmalarıyla Selim Büyükgüner, soyut/modern üslupda deneysel işlere ağırlık veren Gamze Koca, desen ve gravür çalışmalarıyla Desen Halıçınarlı ve Nuray Yolcu, cam heykelleriyle Ayşen Savcı, resimlerinde cinsellikle iktidar kaygısını irdeleyen Özlem Ünlü, doğu mistisizmini modern şekilde yorumlayan Özgür Demirci, cam üzerinde ondan fazla teknikte sanatsal üretim yapan Tülin Yiğit Akgül, insanlığın ve dünyanın geleceğine dair çıkarımlarını duvar yerleştirmeleri ve kağıt rölyeflere yansıtan Melike Kılıç ve PASAJ Atölye’de, Seçil Yaylalı, Giorgio Caione, misafir sanatçı Jesse Gagliardi, PASAJ Tarlabaşı’nda ise Ayça Ceylan interaktif performansı ile sanatseverlerle buluştular.
Kusursuz bir şekilde gerçekleşen organizasyonda, sanatseverlerin tek üzüntüsü bütün atölyeleri dolaşamamak oldu. Önümüzdeki yıllarda sürenin daha uzun olması gerektiği dile getirildi. Sanatseverler bağımsız ve sponsorsuz bir organizasyon olarak devam etmesinin önemli olduğunu vurgularken sanata ve sanatçılara üretim süreçlerinde maddi ve manevi desteğin artması dileklerinde bulundular. Açık Stüdyo Günleri, OHAL gibi karanlık bir süreçten geçen ülkemizde geleceği aydınlatmak adına umut veren bir bir organizasyon olarak 2017 yılına damga vurdu.
Oğuz Kemal Özkan