KÖŞE YAZILARIMustafa Günen

Sanatsal Züppelik – Mustafa Günen yazdı…

Dostlar, önceki yazımda “Bir sanatçıda olması gereken özellik, kendisine sunulan gerçekler veya uygulamaların arkasında duran etkenlerin, izahların doğruluğu konusunda kuşku duymaktır.” demiştim.  Sonuç bölümünü de “Gerçek sanatçıların hayranlığı takdirin ötesine geçmez. Takdir değerlendirdikten sonra elde edilen sonuçtur. Oysa hayranlık, sorgulamaya, kuşkulanmaya engeldir. Bu da sanatçılıkla bağdaşmaz.” diyerek tamamlamıştım. Bu yazımda kaldığım yerden devam ediyorum.

Sanat, uygulama olarak; şaşırtmak, hayran bırakmak, saygı duyulmak gibi haz veren, hoşa giden duygusal tepkileri sağlayan estetik bir uğraştır. Genel olarak bu uğraş dilimizde “güzel sanatlar” şeklinde ifade edilir. Her dal kendi içerisinde belirli ölçütler, değerler, kurallar içerisinde yapılır. Örneğin, edebiyat alanında bir yapıt ortaya koyacaksanız, eser için kullandığınız dilin dilbilgisi kurallarına göre hareket edersiniz. Müzik alanındaki eserlerde daha kesin kuralları izlemek durumundasınız. Plastik sanatlar grubu özellikle resim ise diğerlerine göre çok daha özgürdür. Kendi kurallarını oluşturmakla birlikte zamanın şartlarına, değerlerine, etkilendiği gelişmelere göre kurallarında değişiklik yapma esnekliğine sahiptir. Hatta tümüyle terk edebilir. Ne var ki bu özgürlük doğru anlaşılmamıştır. Dolayısıyla ortaya karmaşa çıkmış, birçok yapıtın sanat olup olmadığı bile tartışılır olmuştur.

Modern resmin temellerini atan ve geliştiren dahi sanatçılar, kendi düşünce ve gözlemlerini özgün bir üslup geliştirerek sanatsal bir sonuç ortaya koydular. Bu yapıtları ve üslupları kendilerince en uygun ve doğru bir şekilde ortaya koyduklarını belirterek, gerekçelerini felsefi jargonu da kullanarak kulağa hoş gelen izahlarla açıklamışlardı.  Bütün bu sanatçıların açıklamaları ve ortaya koydukları doğrudur. Çünkü sanat, bu özgürlüğü verir.

Ne var ki modern resmin dehaların çoğu ve onları izleyen birçok sanatçı kendi  yargılarını, çıkarımlarını yegâne sonuç olarak sunmuş ve “Artık resim budur; resim sanatı ancak bu şekilde devam edebilir.”  şeklinde ifade etmişlerdir. Bu zihniyet çok yanlıştır ve sanat kavramına aykırıdır.  Ne kadar makul ve cazip olursa olsun, hem söylem hem de yapıtlar kendi sınırları içerisindedir. Sanatsal ifade ile özgündürler. Yani tümüyle kişiseldir o kadar.  Dolayısıyla tüm resim sanatını kapsayamaz veya sınırlayamaz. Bahsettiğim doğru, anlaşılmayan özgürlük, budur. İşte bir sanatçıda olması gereken en önemli özellik dediğim, kuşku duyma burada gerekiyor.

Yüz küsur yıllık modern resim tarihinde Cezanne, Picasso, Duchamp Kandinsky gibi dahi, duayen sanatçılar gelmiştir. Fikirler ve yapıtlar ortaya koymuşlardır. Yine geçmişten günümüze birçok sanatçı, adı geçen sanat dehalarına hayran oldular. Onların söyledikleri ve yaptıklarına heyecanla, hayranlıkla tekrarladılar. Devam ettirdikleri o ekolleri oluşturan gerekçeler, dayanaklar ne kadar makul, ne kadar doğru hemen hiç sorgulamadan sadece katılıp izlerinden gittiler. Hem söylemlerini hem de yapıtlarını tekrarladılar.

KLASİK (NATÜREL) RESİM SANAT DEĞİLDİR

Özellikle ülkemizde bazı modern resim yapanlar işi o kadar ileri götürdüler ki “Resim yalnızca soyut olarak var olabilir. Klasik resim, realist resim sanat değildir.” gibi ifadeler kullanıldı. Bu şekildeki yorumlar sanatın ne olduğunu bilmemektir. Böyle düşünenlere sormak lazım; ‘Klasik resim sanat değilse, o zaman Leonardo’nun Mona Lisa’sı sanatsal fosil midir? Rembrandt’ın resimlerine ne diyecekler? Yüksek teknikle yapılmış ayrıntılı mağara resmi mi? Michelangelo’nun heykellerini arkeolojik kalıntı mı sayacağız?’ Üstelik bütün bu yorumlarını sanat kapsamında değerlendiriyorlar. Bu da trajikomik durumlara sebep oluyor. Çünkü müzik de sanattır ama hiçbir pop müzik sanatçısı klasik müzik, müzik değildir demez. Ha keza yine hiçbir yazar klasik romanlar roman değildir, edebiyat değildir deme gafletinde bulunmaz. İşte bu nedenle içeriksiz ve sanat dışı yorumlara ‘sanatsal züppelik’ dedim. (Züppe: Seçkin görünmek için, bazı çevrelerdeki düşünceleri benimseyen, hayranlık duyan ve onlar gibi davranmaya özenen- TDK).

SANATI KENDİ İÇİNDEKİ BİR EKOLE İNDİRGEMEK MANTIK DIŞIDIR

Görüldüğü gibi eğer söylemler eylemler sorgulanmazsa böyle komik sonuçlar ortaya çıkar. İşte bunun için sadece hayranlık, sorgulamaya kuşkulanmaya engeldir ve sanatçılıkla bağdaşmaz diye belirttim. Burada şu notu da düşeyim “Klasik, natürel resim sanat değildir.” cümleleri daha çok bizim ülkemizde kullanılır. Batıda pek rastlanmaz. Çünkü klasik ya da modern, iki boyutlu düzlem üzerine yapılan resim plastik sanatlar kapsamındadır. Yani hepsi de sanattır. Bütün ekoller sanatın içindedir. Dolayısı ile de hiçbir ekol, tarz, görüş sanatı kendi kategorisine indirgeyemez veya diğerlerini sanat dışı sayamaz. Bu mantıksızdır. Zira sanat özgürlüğüne aykırı olduğu gibi kendi özgürlüğünü de sınırlamaktır.

Ben hangi sanatçı olursa olsun eserlerin arkasına koyulan gerekçeleri çözümleri ve izahları incelerim. Sonucunda katıldığımı veya katılmadığımı gerekçemi de belirterek açıklarım. Buna modern sanatın dev isimleri de dâhildir.

MODERN RESİM SANATI

Cezanne

Natüralizm’den soyuta varan modern resim süreci doğadaki nesnelerin kübik biçimlerde resmedilmesi fikrini söyleyen Cezanne ile başlamıştır. Bu konuya felsefe profesörü İsmail Tunalı’dan alıntıyla başlayayım:

“Cezanne’dan sonra resim sanatı artık doğanın dış görünüşünden kurtulur.  Jawlensky şöyle demiştir “Sanat yapıtı bir dünyadır, doğanın bir taklidi değildir.” Sanatçı kendi dünyasında sahip olduğu şeyi ifade eder. Yoksa gözlerinin gördüğü şeyi değil. Sanat eseri artık böylece sadece seyredilecek haz uyandıran bir obje değil, düşünülerek ulaşılabilecek bir gerçek olur. Artık önemli olan doğayı görebilmek değil, onu düşünebilmektir.”
İsmail TUNALI. Felsefenin Işığında Modern Resim s. 150- 151.

Rus sanatçı Alexej von Jawlensky’nin bir ifadesinde katıldığım kısmıyla başlayayım. Doğayı taklit resimlerinde yaratıcılık yoktur. Bu tür resimlerde yaratıcılık ancak teknik çözümlemelerinde olabilir. Ancak meydana gelen eserde sanatın içerdiği ve nihai talep olan yaratıcılık yoktur. Bu doğrudur. Fakat klasik, natürel resim kesinlikle sanattır. Üstelik soyut resimle kıyaslanamayacak kadar zordur. Bu yüzden realist ressamlar soyutçulara “klasik resmi beceremeyenler soyut yapar” diye klişe bir yorumla karşılık verirler.

Alexej von Jawlensky

Jawlensky’nin yorumunda “Sanatçı kendi dünyasında sahip olduğu şeyi ifade eder.” tümcesi vardır. Bu da doğrudur. Ancak söylem ile eylem yani ortaya koyulan objenin tutarlı olması gerekir. Şöyle ki, ifade bir anlatım ve iletişim şeklidir, dilidir. Eğer bir eser birkaç bağımsız birileri tarafından aynı şekilde anlaşılmıyorsa, o zaman o eserde ifade, anlam yoktur. Sadece gelişigüzel harflerle yazılmış metin gibi anlamsızdır. Bu bağlamda eğer bir soyut eseri sunandan başka anlayan olmazsa o bir ifade olmaktan çıkar. Böyle olunca da o soyut resim; bir biçim tasarlama işi olur. Bu da onu, dekoratif bir sonuca götürür. Haz duyulsa bile sanat olamaz. Zira anlaşılmazlık sanat ile asla bir araya gelmez. Şurası karıştırılmamalı, ortaya konulan sanat objesini anlamayan çok kişi olabilir ama eserin kendisi asla anlaşılmaz olamaz. Arada fark vardır.

Soyutu somutlaştırmak gibi üst boyut bir amaçla yola çıkan modern resim maalesef bu amacını doğru şekilde sürdürememiştir. 50’li yıllardan sonra birçok modern resim sanatçısı eleştiri ve denetimden kurtulmak için felsefe jargonunu alet etmişlerdir. Bu yöntemle başta estetik olmak üzere temel sanatsal kriterleri devre dışı bırakmak gibi bir cinlik yapmışlardır. Hatta “Sanat bir anlamı temsil etmek zorunda değil.” argümanıyla anlamsızlık ve hiçliğe kaymıştır. Oysa anlamsızlık ve hiçliği objeleştirmek bile çok ciddi felsefe ve bilimsel ya da kuramsal yorum gerektirir.

Hele soyut alanda, nesnesiz varların kabulleriyle birlikte inanç kültleri de vardır. Onun için çok su kaldırır. Bu alanında yapılan yorumların doğrularını ve de içeriksiz, tutarsız olanlarını yazmaya devam edeceğim.

Mustafa Günen

Başa dön tuşu