Lavanta; Mavi-Mor Bir Masal – Özlem Kalkan Erenus yazdı…

Geçtiğimiz yaz duymuştuk; Isparta – Keçiborlu’ya bağlı Kuyucak Köyü’nde yetiştirilen lavantaların oluşturduğu büyülü manzaraları…
Çok da uzak olmayan geçmişte, gördüklerinden çok etkilenen bir kişinin, eşine dostuna aktardıkları yeterince ilgi çekiciyse, bunu duyanlar da kendi çevrelerine anlatır, giderek yayılan hikâye, fısıltı gazetesi marifetiyle, olsa olsa kulaklarımıza ulaşırdı. Günümüzde ise, fısıltı gazetesinin yerini alan sosyal medya paylaşımları, fotoğraf ve özçekimleri müthiş bir hızla bilgisayarlarımıza, hatta cebimizdeki telefonlara taşıyarak, söz konusu hikâyelerin geçtiği mekânları tüm ayrıntılarıyla gözlerimizin önüne seriyor.
Biz de gördüğümüz fotoğraflardan öylesine etkilendik ki; hem bu güzellikleri yerinde görerek lavantaların arasında dolaşmak, dijital paylaşımların henüz başaramadığını yapıp, mis kokularını içimize çekmek, hem de bizim gördüğümüz, yaşadığımız şekliyle, bu güzellikleri kendi karelerimize taşımak istedik.
Lavanta Kokulu Köy Kadın Girişimciler Kooperatifi, kurulduğu Kuyucak Köyü’nü bizim gibi pek çok kişiye duyurmayı başarmış olsa da, gördük ki Keçiborlu’nun Senir Kasabası içinde, irili ufaklı daha pek çok köyün sakinleri lavanta üretimiyle uğraşıyor. Bizim yolumuz, bunlardan biri olan Kuşçular Köyü’ne düştü. Mavi ve morun, yeşilin farklı tonlarıyla buluştuğu tarlalar bölge coğrafyasını adeta yaşayan bir tabloya çevirmiş olduğundan, dronumuzla hava çekimleri yaparak bu etkileyici manzaraları görüntülemeye koyulmuştuk ki, üç buçuk yaşındaki Muammer, boncuk gözleriyle ışıklar saçarak yanımıza koştu. Böylece Kuşçular Köyü’nün en güzel tarlalarından biri olan Lavanta Durağı’nı işleten Sözer Ailesi’ni tanıma fırsatını bulduk. En küçüğünden en büyüğüne, lavanta emekçisi olan Sözer’lerin yaşantısına birkaç saatliğine de olsa misafir olduk. Minik Muammer’in adını aldığı dedesi ve babaannesi Ayşe Hanım’la başlayan sohbetimize, ilerleyen dakikalarda ablaları Tuana ve Ayşe Sude ile annesi Keziban da katıldı. Kaç yaşında olduklarını sorduğumuz Tuana ve Ayşe Sude, “üçüncü ve beşinci sınıfa geçtiklerini” söyleyerek, bir lavanta tarlasının orta yerinde, okumanın önemini en yalın haliyle anlattılar bize.
Sözer Ailesi, on altı yıldır lavanta yetiştirdikleri tarlalarının yanına kurdukları küçük köy evinin önündeki tezgâhta, kendi ürettikleri lavanta yağları, mis kokulu lavanta keseleri, leziz mi leziz lavanta balları ve güzelim lavanta taçlarının satışını yaparken, bir yandan da evin gölgesinde dinlenen lavanta gezginlerine gözleme ve lavanta çayı yetiştirmeye çalışıyorlar. Lavantaların arasına yerleştirilmiş saman koltuk, eski bir bisiklet, ipli salıncak ve rüzgârda hafifçe gıcırdayan eflatun kapıdan oluşan son derece sade dekor, mor çiçeklerle bezeli tarlayı doğanın ortasında bir film setine dönüştürüyor. Fotoğraf çekmek ve çektirmek için gelenlerin ardı arkası kesilmiyor. Aynı setin imkânlarıyla, herkes kendi hikâyesini yaratıyor birbiri ardına, görebildiğince, gösterebildiğince…
Ortalığın daha sakin olduğu Pazartesi sabahı yeniden buluştuğumuzda, Ayşe Hanım hem birbirinden güzel lavanta taçları örüyor, hem de bize lavanta yetiştirmenin püf noktalarını anlatıyor. Kızımız Buse, evin önündeki buzdolabını toplayan Tuana’ya katılarak, gazoz şişelerini ve suları yerleştirirken, Ayşe Sude de Lavanta Durağı’nın konuklarına çay servisi yapan annesine yardım ediyor. Lavantalarla ve her biri lavanta emekçisi bu güzel ailenin fertleriyle bol bol fotoğraf çektikten sonra, Minik Muammer’e verdiğimiz sözü tutup, dronumuzu birlikte uçuruyoruz. Mavili, morlu, mis kokulu tarlaları, bütün dinginliğiyle ardımızda bırakıp, büyük şehrin koşturmacasına dönerken, bir başka Temmuz’da tekrar gelmeyi düşlemeden duramıyoruz.
Özlem Kalkan Erenus
Fotoğraflar: Ali Erenus