KİTAPKÖŞE YAZILARIOğuz Kemal Özkan

Perinçek’ten ‘Eşcinsellik ve Yabancılaşma’ Üzerine – Oğuz Kemal Özkan yazdı…

Doğu Perinçek‘in toplumsal ve kültürel kökenli eşcinselliği incelediği kitabı.
Yazara getirilen eleştirilere de yer verilen kitapta, biyolojik ve genetik nedenlerle eşcinselliğe eğilimli doğanların çok küçük bir oran olduğundan yola çıkılıyor. Eşcinselliğin toplumsal ve ideolojik kaynağı olarak meta ekonomisinin olağanüstü derinleşmesi, cinsler arası eşitsizliğin artması, kapitalist sistemin dayatması ve bunu özgür bir cinsel tercih diye sunması gösteriliyor.

Emperyalist-kapitalist sistemde eşcinselliğin entelektüellik-sanatçı belirtisi olarak gösterilmesini eleştiren Yazar, eşcinselliğin sınıfsal eşitsizliklerle bağlantısının örtbas edilmek istendiğini belirtiyor. Meta ekonomisinin gelişmediği ve sınıfsal ayrışmanın derinleşmediği toplumlarda eşcinsel ilişkilerin çok seyrek görüldüğünü vurgularken, eşcinselliğin ortaya çıkmasını; erkek ile kadın arasında cinsel ilişkinin önlendiği, evlilik öncesi ilişkinin yasaklandığı dönemlere ve erkeğin özel mülkiyetine bağlıyor.

Çin, Mezopotamya, İran, Yunan, Roma ve Anadolu’nun sınıflı toplumlarında eşcinselliğin nasıl yayıldığına ve kurumlaştığına da değiniliyor. Köleci uygarlığın doruğunun eşcinselliğin de doruğu olduğunu söyleyen Yazara göre, kadının toplum içindeki statüsü aşağıya indikçe eşcinsellik de artıyor.

Ayrıca İslamiyetin yasaklamasına rağmen Emevi, Abbasi ve Osmanlı sarayının mutluluk kaynağı ise: ‘Oğlancılık’. Kitapta Fatih Sultan Mehmet‘in, Yavuz Sultan Selim‘in, Kanuni Sultan Süleyman‘ın genç delikanlılara duydukları aşkı dile getirdikleri şiirler hatırlatılırken Osmanlı Divan şairlerinin şiirlerinden örnekler de var. Doğu Perinçek’e göre Osmanlı hakim sınıfını eşcinsellikten 19. yüzyılda başlayan demokratik devrim kurtarıyor.(Büyük İskender’in, Mevlana’nın, Fatih Sultan Mehmet’in sevdiği erkeklerin isimleri de kitapta mevcut)

Eşcinselliği bir ‘özgürlük’ gibi yansıtan ve sınıfsal eşitsizliklerin üzerinden atlayan feministlere de eleştiri getirilirken, yazara göre feminizmin kadının erkek kadar yetenekli olduğunu gösterme çabası kadının aşağı olduğu önyargısını güçlendiriyor.

Toplumsal emeğin düzenlenmesi, insanın cinsel davranışlarını doğrudan etkilerken kapitalizm, bireysel eğitim ve yeteneklerin tek yönlü gelişmesine ve aşk ilişkilerinin yozlaşmasına neden oluyor.

Kitaptaki ilginç notlardan birisi de ABD’li araştırmacı Kinsey’in yaptığı anketin sonuçları. Ankete göre ABD‘de erkeklerin yüzde 37‘si kendi cinsiyle en az bir kez orgazmla sonuçlanan ilişkiye girdiğini söylüyor. Fransa‘da yapılan bir başka araştırmaya göre de kapitalist toplumların aşağı yukarı yarısının eşcinsel eğilimli olduğu iddia ediliyordu. Hollanda‘da eşcinsel oran yüzde 45, Los Angeles‘ta yüzde 33. Yazar bu verilerden yola çıkarak bu emperyalist-kapitalist toplumların günümüz Roma‘sı olduğuna dikkat çekiyor.

Yazar bazı eleştirmenler tarafından muhafazakar ve homofobik olarak değerlendirilse de cinsel tercih özgürlüğü kavramına da cinsel aşkın kökeninde insanın kendini üretmesi olduğundan yola çıkarak karşı tez ve sorularla cevap veriyor. Özel mülkiyet sisteminin insanın kendi cinsel bedeni ve rolü üzerindeki hakimiyetini yok ettiğini anlatan yazar, insan zihninin biyolojik varlığına ve kendi türünü üretmesine yabancılaşma haline vurgu yapıyor.

Kitap özetle sınıfsal ve cinsel tahakkümün son bulduğu, yabancılaşmanın kaynaklarının kurutulduğu sınıfsız bir toplumda, eşcinselliği besleyen zeminin de ortadan kalkacağını anlatıyor.

Oğuz Kemal Özkan

Başa dön tuşu