Bülent BakanKÖŞE YAZILARI

Sorun – Bülent Bakan yazdı…

Sorun varsa mutlaka çözümü de vardır. Hayatta sorunların olmadığı bir an hayal etmek zordur. Çift katlı otobüse binerek gelir sorunlar. Zaman içinde bir şekilde çözülen sorunlar çözümsüz gibi görünürler. Sanatta ise sorun yokmuş gibi bir algı vardır her zaman. Bilim de aynı derece sorunludur bence. Sanat ile uğraşanların canı hiç sıkılmaz gibi de bir algı söz konusu olabilir. Sanki tuvalin karşısına geçince ilahi bir güç gamzelerini kıpırdatır ve bulutların üzerinde ışık hızında yolculuğa hazırsınızdır. Aynı hız bir bilim adamının romanında da söz konusudur. Ne şanslı adamdır bu sanat adamları ile bilim insanları. Olmadı. ‘Houston bir sorunumuz var.’ Sanat insanları ile bilim adamları. Yine olmadı. Sanat insanları ve bilim insanları diyelim en iyisi. Nedense sanatçı ve bilimci deyince gözümüzün önüne tuvalinin başında bir Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz y Picasso ile deney tüpüne bakan Albert Einstein gelir. Patentçi Albert Efendi deney tüpüne dokunmamıştır belki de. Fahrelnisa Zeid veya Curie Hanım gelmez gözümüzün önüne. Aslında gerçekten de öyle midir acaba?

Sorunlar insanın canını sıkabilir mi? Belki çözümler ortada yoksa can sıkıntısı olabilir. Olmayabilir mi? Refah her yerde ve her yerin her yerinde aynı değil dünyada. Kürenin refahın bol kepçe olduğu algısı ortada olan noktalarında ortaya çıkamayan özgün sanat eserleri birilerinin canını sıkıyor olabilir. Anlık olarak kürenin bir bölümünde acaba hangi serinin neresi önce yapılmalı sorunu ile karşı karşıya kalan sanatçı saçını başını yoluyor olabilir. Can sıkıntısından değil tabii ki. Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz y Picasso’nun canı hiç sıkılmış mıdır acaba? Hayatta sıkılmamıştır diyebilir miyiz? Sanat Tarihi sorunların ve can sıkıntısının tarihi de olabilir. Sanat Tarihinin borsaya canlı girebilmiş sanatçıların tarihi olarak da borsaya teğet geçmiş sanatçıların olmayan tarihi olarak da can sıkıntısının ve sorunların tarihi olduğu gözden kaçmıştır. Sorunlardan sorun beğenirken cinsiyet ayrımına bile değindik. Bakalım iyice karmaşık bir hale gelen yumağı nasıl çözeceğiz. Soru yoksa sorun yoktur. Önce soruları toparlayalım. Canımız sıkılmasın, sorunlardan kaçalım diye sanatçı mı olsak acaba? Sanatçıların da bilimcilerin de sorunları yok mudur? Çok iddialı bir yaklaşım olabilir mi ‘Sanatçı varsa Sorun yoktur’ yaklaşımı?

Çinliler kötü dileklerini ilginç zamanlarda yaşayasın diye yapadursunlar kürenin tarihinde ilginç olmayan bir zaman dilimini bulabilmek için epey sayfayı yaladım da bir tane sorunsuz zaman dilimi bulamadım. Nedense ilk günden beridir mutlaka incir yaprağının örtemeyeceği bir sorun olmuş kürede. Sorun varsa sorunu sorun yapmaktan çekinmeyen birileri de vardır mutlaka. Kimdir bu Neandertaller acaba? Çözelim derken iyice karıştı yumak. Çok canım sıkıldı çok. Hay bin köfte toparlamam lazım. Ne yapsam? Soru ile sorun çok yakın birbirine. Bir harf var arada sadece. Neyse soru sormaya devam edelim bari. Kürenin sanat tarihinin en sorunsuz ressamı şudur dersem bu isim kim olmalı acaba benden başka? Bu Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz y Picasso ne şanslı bir adamdır mesela. Ne savaş görmüş, ne iç savaş ne de ekonomik kriz. Bir eli yağda bir eli balda pardon boyada çalışmış durmuş pardon eğlenmiş durmuş. Çok şanslı bu sanatçılar çok. Dertsiz tasasız yaşayan insanlar bunlar. Çok beterler. Fikret Mualla mı? O da keyfine düşkün bir sanat adamı işte. Keyfinden içmiş arada da resim yapmış keyiften haspa. Jackson Pollack da aynı. Hatta Andy Warhol bile küs gidenlerden pardon keyiften ölenlerden. Bunların hepsi öyle. Yerlisi de öyle yersiz yurtsuzu da öyle. Pazar sabahları durduk yerde dururken sen tut Çarşamba öğleden sonra boya karıştır fırça temizle. Durduk yerde iş çıkar. Olacak şey değil. Yapacak iş yok, tasasızlıktan geç tuvalin başına. Kürenin her noktasında ekmek telaşı devam ederken birileri de mavinin tonunu düşünsün. Buna da adalet densin. Büyük haksızlık bence. Sheakspeare gibi durduk yerde oyunbozanlık yapmanın âlemi ne? Her seferinde her keresinde aklıma neden gelir bu Sheakspeare, bu kadar çok yaratmanın nesi özel anlamam. Hayat boyu tek bir tuval olsa karşısında da; aynı tuvali boyayıp dursa olmaz sanki. Büyük bir israf.

Sanatçıların israfları sorunun kendisidir aslında. Büyük bir sözcük, büyük bir leke, büyük bir boya israfı bu. Sürekli boyayıp sonra da beni anlamıyorlar diye sızlanmanın bir anlamı olabilir mi? Yapma bir eylem, sonra da sızlanma. Oblomov gibi bir güzellik dururken ortada kaşınmanın âlemi ne! Kürede sorun yokken sorun çıkarır bunlar. Galaksinin en güzel noktasında olsa boyanacak bir sürü tiriz varken duvarı boyamaya kalkar. Tertemiz sokaklar olsa bakarsın bir yerden bir grafitti çıkıvermiş. Fırça üretimini de, sprey üretimini de neden yaparlar anlamam. Kaynayan kazan gibi olmayan sorunsuz bir küre olsun istersen fırça, kalem, boya üretimini yasakla bitsin sorunların tamamı. Hep bir yetkim olsun istemişimdir. Yetkim olacağı günü beklemişimdir. O gün gelse ilk yapacağım iştir deseni yasaklamak. Aslında bu güzelim kürede sorunun kök sebebi bu sanat insanları ile bilim adamları. Olmadı! Bir şeyi kaçırdım. Hayret bir şey. Hafızamda bir şeyler oluyor. Hafızadır sorunun kendisi belki de. Hafızayı yasaklamak gerekir acilen. Anlamadığım şey de bu kadar işi alır, hafızamız diye bir yere doldururlar. Çok gerekliymiş gibi! Bir de bunları sergileyecek, metinleyecek kürato-adam(!) bulurlar. Yok sergiymiş, yok salonmuş, yok müzeymiş. Hafıza yoksa sorun da yoktur. Geçmişe bakarak çözülen bir sorun gerçek bir sorun olabilir mi? Bakma geçmişe olsun bitsin. Bak tekrar ediyor mu o zaman. Tekrar etmesin istediğin şeyleri hafızlama. Hafızlarsan aha işte böyle bir küreye uyanırsın her sabah. Benim hiç sorunumun olmaması da bundandır. Hafızama hiçbir görüntü kaydetmem. Hiçbir metin. Hiçbir çözüm. Çözsem ne olacak. Sorun yoksa çözüm de yoktur. Sorunlar insanlardan kaynaklanmaz. Kafka haklıdır her zaman. Böceklerdir esas sorun. Bir sivrisinek ısırmasa kaşınmaz insan evladı. Sivrisinek ısırmasa bir ruhbanın, bir politikacının, bir ruhban politikacının kaşındığı görülmemiştir tekrar edip durduk yerde durmayan tarihte. Cırcırböcekleri kafa karıştırır da ondan kaynaklanır sorunlar. Böceklerdir işi karıştıran. Bir de o böcekler ile beslenen yarasalar. Bir de o yarasaları elinden kaçıran hamam böcekleri. İşin sihirli tarafı da budur. Sonunda sorun yumağını da böylece çözüverdik işte. Oldu da bitti maşallah…

Sorun varsa sorunun kökünde mutlaka bir sanatçı veya bilimci vardır. Hatta sorunun kendisidir sanatçı ve bilimci. Neyse iyice karıştırdım yatayım da unutayım ben en iyisi. Zira şu hayatta hiç sorunum olmadı. Bir tane hariç. O da şu Alta Mira’lıların sorunu neydi acaba?

Bülent Bakan

 

Bülent-Bakan

 

Bülent Bakan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu