Eren Levendoğlu ile Çevre Dostu Müzik Festivali Hakkında…
Bu sene on yedincisi yapılan Uluslararası Gümüşlük Müzik Festivali, Hollanda Kraliyeti Büyükelçiliği ve İstanbul Başkonsolosluğu ile birlikte Türkiye’nin ilk yeşil festivalini gerçekleştiriyor. Ağustos’ta başlayan ve bu Perşembe sona erecek olan festival, dünyada az sayıda örneğine rastlanan ve Türkiye’de ilk defa yenilenebilir kaynaklardan üretilen yeşil enerji ile uygulanıyor. Çevreye ve iklime her zaman duyarlı yaklaşan festival, bu yıl yaşanan tüm olumsuzlukların içinden farkındalıkla çıkarak sürdürülebilir yaşam mesajını bir kez daha vurguladı.
Dünyaca bilinen klasik müzik ve caz sanatçılarına Bodrum’un özgün mekanlarında ev sahipliği yapan ve Gümüşlük Festival Akademisi kapsamında genç müzisyenlere eğitim imkanları sunan festivalin programına, ilk defa bu sene kapsamını genişleterek müzik, çocuk ve çevre temalarına odaklanan film seçkisini dahil ediyor. Konser, film gösterimleri ve sergilere paralel olarak çevresel sorunlara ve sosyo-kültürel yerel değerlere dikkat çeken paralel etkinlikler gerçekleşiyor.
Festivalin Sanat Yönetmeni Eren Levendoğlu ile çevre dostu müzik festivali hakkında ayrıntılı bir söyleşi gerçekleştirdik. Okuduğunuzda, çevreye ve iklim krizine dair konulara artık kayıtsız kalamayacağımızı fark edeceksiniz.
KitaptanSanattan.com / Mine Bora Diri
- Yenilenebilir kaynaklardan üretilen yeşil enerji ile Türkiye’de ilk defa müzik festivalini hayata geçiriyorsunuz. Hollanda Büyükelçiliği ve İstanbul Başkonsolosluğu ile de işbirliği halindesiniz, geçmişte Hollanda’nın yeşil enerjiyle alakalı birçok çalışması olduğunu biliyorum. Nasıl tasarlandı bu süreç, biraz bahsedebilir misiniz?
Önce ana sponsorumuz Bosfor Turizm’in tamamen sanata duyduğu saygı ve buradan yola çıkarak bu kötü dönemde bizlere destek olma kararı, Uluslararası Gümüşlük Müzik Festivali’nin bu yıl da gerçekleşmesini sağladı. Ardından Hollanda Kraliyeti Büyükelçiliği ve Hollanda Kraliyeti İstanbul Başkonsolosluğu’nun desteği ile Festival, 17. yılında yepyeni bir döneme girdi. Hollanda’dan aldığımız bu destek yeni buluşmalara ve ortak projelere vesile oldu. Yeşil festival, Hollanda Kraliyeti Başkonsolosluğu Kültür Baş müşaviri İpek Sur van Dijk’in yıllar önce gerçekleştirdiği “solar sinema” projesinden esinlenerek, yine İpek Sur van Dijk ile ortak olarak geliştirdiğimiz bir proje. Kurulan bu bağ sayesinde Hollandalı bir enerji şirketi Volta-Energy, festival süresince kullanılmak üzere güneş panelleri ile çalışan bir jeneratör gönderdi. Bu müthiş gelişim aslında bir anlamda 16 yıldır gerçekleştirdiğimiz festivalin geleceğini değiştirdi. Yeşil festival konsepti ile beraber, festivalin kapsamı da değişti. Bu yıl ilk defa festival programına “Yeşil Perde” açık hava film gösterimleri ve sergiler eklendi. Festival kapsamında gerçekleşen tüm etkinlikler -konserler, film gösterimleri, sergiler, atölye çalışmaları ve ustalık sınıfları- için gereken enerji ve hatta Gümüşlük sahilde yer alan Festival Merkezi’nin enerji kaynağı bu jeneratörden sağlanıyor. Bu sebeple 17. Uluslararası Gümüşlük Müzik Festivali, Türkiye’nin ilk yeşil festivali oldu.
Festival olarak zaten her zaman hassasiyet gösterdiğimiz ve aktif olarak çalıştığımız “sürdürülebilirlik” konusunda bir somut adım daha atmış olduk. Doğaya saygılı ve duyarlı yaşam pratikleri üzerine vurgu yapan etkinliklerle festival takipçilerinin yanı sıra sosyo-kültürel anlamda dezavantajlı kesimin de farkındalığını artırabildiğimize inanıyoruz.
Birinci derece sit alanı olan Antik Taş Ocağı’nda elektrik bağlantısı yok; konserleri gerçekleştirmek için 14 wattlık elektrik ihtiyacımızı doğal kaynaklardan karşılayabiliyor olmamız muhteşem bir gelişme. Yeşil festival konsepti hep istediğimiz ancak bizim için çok lüks ve ulaşılması zor bir kavramken, şu an bu amaca erişmiş olmak bizi gerçekten sevindiriyor.
- Pandemi sebebiyle sosyal mesafe ve maskeyi göz önüne alırsak, şimdiye kadar deneyimlediğiniz konser, filmler ve sergiler nasıl geçiyor? İzleyici ilgi gösteriyor mu yoksa çekinme hali mevcut mu, özellikle seçtiğiniz mekanlar konusunda memnun musunuz?
Bu yıl hiç beklemediğimiz bir süreçle karşı karşıya kaldık. Açıkçası bu süreç hepimiz için yeni… ‘Yeni normal’ kavramına dinleyici, izleyici, müzisyen hep birlikte adapte olmaya çalışıyoruz. Ancak tabii ki bu süreç, her şeyde olduğu gibi, kültür sanat hayatımızda da etkisini gösterdi. Sosyal mesafe kurallarını tabii ki uyguluyoruz, çünkü düzenlediğimiz her etkinlikte belirli ölçülerde sorumluluk altına giriyoruz. Bu süreçte bizim ‘daimi’ dediğimiz bir izleyici kitlesi var ki, onlar ilgi ve desteklerini yitirmiş değiller ama özellikle konserlerde %50 oranında daha az oturma alanına sahip olduğumuz için bilet gelirlerimiz de yarı yarıya düştü. Bu bizim gibi büyük holdinglerin kanatları altına girmeyen festivaller için göz ardı edilecek bir kayıp değil; ancak yine de şikayetçi değiliz. Bizim tüm etkinliklerimiz, açık havada gerçekleşiyor. Sadece ustalık sınıfı çalışmaları kapalı mekan olan Toprak Ev’de gerçekleşti ama zaten buraya da 3 kişiden fazla kimseyi almadık. Dinlemek isteyenler dışarıdan dinledi. Birçok festival kapılarını kaparken, devam edebiliyor olmak bizim için heyecan verici.
- Gümüşlük Müzik Festivali, uzun yıllardan beri oldukça başarılı bir profil çiziyor. Bu sene yeşil enerji ile çevre, yerele dönüş ve sürdürülebilirlik sorunlarına da odaklanmaya da gayret ediyorsunuz. Bu bağlamda farklı disiplinlerde sanatçıları ne şekilde kurgulayıp davet ettiniz?
Doğal olarak, bu yıl izlediğimiz konsepti göz önüne alarak tasarladık. Ancak burada konsept, konser perspektifini ve bu bağlamdaki niteliği değiştirmedi; izleyiciye ulaşma şeklini değiştirdi diye telaffuz etmek belki daha doğru olacak. Müzik dışında farklı disiplinlerle de çevre, temiz enerji ve sürdürülebilirlik konularına odaklandık. Özellikle film gösterimlerinde çevre filmleri büyük ilgi gördü. “Breaking a bag Habit workshop” başlığı altında gerçekleşen workshopta her gün down sendromlu veya otizmli çocuklara özel kurgulanmış programlar sunuldu. Aynı etkinliği handikapı bulunmayan çocuklar için de gerçekleştirdik. Yine çocuklarla alternatif çevre temizlik eylemleri düzenledik. Toast & Tea Hollanda’dan Çocuk Animasyonları, Hollanda Krallığı Başkonsolosluğu iş birliğinde, çocuklara yönelik 12 kısa animasyon filminden oluşan tematik bir program gerçekleştirdik. Bu programın küratörlüğünü KLIK Amsterdam Animasyon Festivali üstlendi. Eğlenceli oyunlar ve aktiviteler sayesinde çocuklar, çevresel farkındalıkları ve yaratıcı becerilerini geliştirirken aynı zamanda bir çevre bilinci de yaratılmış oldu. Ayrıca bu yıl pandemi nedeniyle önceden geleceğini duyurduğumuz iki grup festivale gelemedi. Bu durum karşısında iptal yaşamayı kabullenmektense, Gümüşlük Müzik Festivali için kendilerinden özel birer konser kaydı yapmalarını istedik. Bunun üzerine karşılarında festival izleyicisi varmış gibi bir konser kaydı yapıp gönderdiler, böylelikle iptal yaşamadan, bu iki konseri sinema perdesinden festival izleyicisi ile buluşturduk. Yeşil enerjiye, çevreye, sürdürülebilirliğe bu şekilde festival kapsamında yer vermeye çalıştık.
- Festivalin eğitim ayağında Akademide ne gibi etkinlikleri ve çalışmaları göreceğiz, biraz açabilir misiniz?
Festivalin eğitim ayağı bu yıl tek disiplinde gerçekleşti. Festivalin de düzenleyicisi konumundaki Bodrum Klasik Müzik Derneğinin bir sosyal sorumluluk projesi olarak Uluslararası Gümüşlük Müzik Festivalinin çatısı altında düzenlediğimiz Gümüşlük Festival Akademisi (GFA) bu yıl yine Sistem A.Ş tarafından desteklendi. Yaşları, 11 ile 26 arasında değişen 11 öğrenci, 18-30 Ağustos tarihleri arasında Devlet Sanatçısı Gülsin Onay, Fransız piyanist Jean-Marc Luisada ve Piyanist Gökhan Aybulus’tan ustalık sınıfı dersleri aldı. Derslere KKTC Girne’den katılan 15 yaşındaki Lefkoşa Türk Maarif Koleji öğrenci Deniz Besim, bu yıl ilk defa gerçekleştirilen bir uygulama ile masterclassa online uygulama ile katıldı. Ayrıca GFA piyano ustalık sınıfı bu yıl ilk defa dijital ortamda gerçekleşerek daha geniş coğrafyalara ulaştı. Festivalin Youtube ve Instagram adreslerinden her gün çevrimiçi olarak takip edilen GFA piyano masterclassı, global çapta piyano öğrencileri için bir fırsat oldu. Bunlar bizim için sevindirici ilklerdi.
- Gelecek yıllarda festivalde olmasını arzu ettiğiniz veya halihazırda planladığınız bir proje var mı, öncelikle bir sanatçı olarak kültür sanatın gidişatını nasıl görüyorsunuz?
Kültür ve sanat sadece ülkemizde değil tüm dünyada zorluklara açık bir alandır. Çünkü genel bağlamda kültür ve sanat bir lükstür. Devletler hiçbir zaman kültür ve sanatı, siyaset, savunma, ekonomi, bilim ya da dinin önüne koymaz. Ancak kültür ve sanat her zaman vardır ve var olacaktır. Çünkü insan, sosyal bir varlık olmayı sürdürdüğü sürece, pozitif değerler de mutlaka var olacak, sanat üretilecek, kültür gelecek kuşaklara aktarılacak ya da evrilecektir. Diğer yandan gelecek yıllar için tabii ki, hayallerimiz ve projelerimiz var. Ancak az önce söylediğim gibi çok değişken bir platform üzerinden konuşuyoruz. Tasarladıklarımız her zaman mümkün olamayabiliyor ama hayalimizdekinin benzerlerini, en azından bir başkasıyla dolduruyoruz. Olmadı dediğimiz projeyi bir sonraki yıla erteliyoruz. Tüm bu 17 yılın perspektifinden bakınca, çok da hayal kırıklığımızın olduğunu söyleyemem.
- Festival boyunca gerçekleşecek paralel etkinlerden de kısaca bahsedebilir misiniz, öne çıkan bir başlık veya çalışma var mı?
17. Uluslararası Gümüşlük Müzik Festivalinde, klasik ve caz konserlerinin yanı sıra paralel etkinliklerimiz tabii oldu ve 17 Eylül’e kadar da devam edecek. Yeşil perde kavramı bu yıl öne çıktı. Pandemi süreci nedeniyle dijital çözümlere yöneldik. Örneğin, Hollandalı akustik dörtlü Yuri Honing Acoustic Quartet konseri, ardından saksafoncu ve şarkıcı İsrailli Daniel Zamir konseri ve saksafoncu ve besteci İsrailli Abate Berihun’un kurduğu Abate Berihun & Addis Ken Project konserlerinin festival özel kayıtlarını Yeşil Perde’den izleyicilerle buluşturduk.
Bu yıl ilk defa festival programına dahil olan, “Yeşil Perde” açık hava film gösterimleri, enerjisini yeşil enerjiden alan sinema projesi, müzik, çocuk ve çevre temalarına odaklanan filmlerin yanı sıra, Bodrum’da yaşayan kadın yönetmenlerin filmleri ve Bodrum’un sosyo-kültürel özelliklerine değinen kısa belgeselleri kapsıyordu. -17 Eylül’e kadar da devam edecek-. ‘Başka Sinema’ projeler direktörü Azize Tan’ın küratörlüğünde bir araya getirilen seçkinin ilk filmi 2019 yapımı, yönetmen Levan Akın’ın “And Then We Danced/Ve Sonra Dans Ettik”, Antik Taş Ocağı’nda gerçekleşen gösterimle sanatseverlerle buluştu. Festival kapsamında çocuklar için de ücretsiz film gösterimlerimiz hala gerçekleşiyor.
Pandemi süresince Bodrum’da üretimlerine odaklanan sanatçılar için hazırladığımız “Gümüşlük, Müzisyenler ve Kadın” temalı sergi programı da şimdiye değin ilgiyle karşılandı. Festivalde, Civan Canova’nın, “Gümüşlük” resim sergisi, Herodot 3. Yaş Akademisi ortaklığıyla gerçekleşen Jak Kohen anısına “Müzisyenler” fotoğraf sergisi izleyicisi tarafından beğeniyle karşılandı. Festivalin son haftasında ise Yiğit Uygur’un “Kadın” başlıklı fotoğraf sergisi yer alacak.
- Dünyada gerçekleşen çevre dostu festivaller arasında, bir bağ mevcut mu veya geliştirilerek yaygınlaştırılabilir mi, neler düşünürsünüz bu konuda?
Evet, neden olmasın? Birleşik Krallık, Galler’de Green Man Festival; ABD’nin Kaliforniya eyaletinde Silverado şehrinde, Light in a Bottle, yine ABD’de San Francisco merkezli Green Festival, çok geniş bir yelpazede toplanan Boston Greenfest; Avustralya Brisbane’deki Greenfest; Yine Birleşik Krallık’ta gerçekleşen, Oxfordshire, Wood Festival ve Somerset’deki Sunrise Celebration ve Portekiz’de gerçekleşen Boom Festival, dünya üzerinde düzenlenen green festivallerden öne çıkanları, ancak hepsi de tam bizim çizgimizdeki müzik tabanlı festivaller değil. En azından klasik müzik değil. Tabii olması da gerekmiyor ve mutlaka paylaşılacak birçok ortak nokta da olacaktır. Aralarında kurdukları bir platform var mı açıkçası bu konuda çok geniş bir araştırma yapmış sayılmayız, ancak Kanada tabanlı, https://greenfestivals.ca/ başlığı altında bir oluşum oldukça aydınlatıcı öneriler sunuyor. Oluşum, festival organizatörlerini, festivallerini çevresel altyapıya uyarlanabilir bir şekilde yönetmek için en iyi yönetim uygulamalarına teşvik ediyor. Ayrıca site, katılımcıların çevresel sürdürülebilirliğe katkıları konusunda üzerlerine düşeni anlamaları için iyi bir eğitim kaynağı. Ancak tüm festivallerin gerek içerik-tematik, gerek alt yapı bağlamında “green” yani sürdürülebilir, yenilenebilir, temiz enerji kavramlarını yapısında barındıran organizasyonlara dönüşmesi artık geri dönüşü olmayan bir süreç. Yani artık bu olmak zorunda, sadece festival değil, hayatımızın her safhası, her alanı, her anı artık ‘sıfır atık’, ‘sıfır emisyon’dan ibaret olmalı. AB Yeşil Planı ve BM’lerin Küresel Yeşil Planı, 2050’ye kadar tüm kentler için sıfır emisyonu öngörüyor. Bu değişim evet, başta lüks gözükse de, insanlık için bir zaruriyet.
- Umarım gelecek sene ben de ziyaret etme şansı bulurum. Çok teşekkür ediyorum.
Ben teşekkür ederim.
Mine Bora Diri
Kültür Yönetimi Danışmanı / Gazeteci Yazar
(emineminebora@gmail.com)