KÖŞE YAZILARISalime Kaman

Johannes Vermeer Üzerine – Salime Kaman yazdı…

Herkesin kendi güzel insanları vardır ve bu güzel insanlar, sevenlerinin gönüllerinde yaşarlar. Bu yüzden bu insanlara farklı bakarım, onları farklı severim, farklı incelerim. Ne yapmış, yaşadığı dönemde neler olmuş, aşkı/aşkları acele etmeden incelerim, okurum, araştırırım, hatta yaşıyorsa ilişki kurmaya çalışırım. ‘O’nunla birlikte o sayfa aralarında yaşarım. Biliyorum ki o sayfalarda güneşlenirim, aydınlanırım, ısınırım.

Johannes Vermeer (1632- 1675) de bu güzel insanlardan biri. Küçük ve tipik bir Hollanda şehri olan Delft kentinde resim yaparak yaşamını kazanan Hollandalı taşralı bir Barok ressam.

Delft kenti, ressam Vermeer’in yaşamış olması dışında Delft Blue adı verilen mavimsi beyaz üzerine mavi renkli porselenleriyle de ünlüdür.

Ölümünün ardından 200 yıl unutulan bir ressam Vermeer. Sanat eleştirmeni Thore Bürger, 1866 yılında Vermeer’in ismini gündeme getirmiş ve sanatçının olduğunu zannettiği66 adet eserleri ile ilgili makaleler yazmıştır. O günden sonra da Hollanda Altın Çağının en önemli ressamlarından biri olarak adından sıkça bahsedilmeye başlanmıştır. Ancak bugün bu eserlerin 37 tanesinin O’nun olduğu kabul edilmektedir. Delft şehrinde saygı duyulan bir ressam olan Vermeer, yaşadığı dönemde kendi yaşadığı yer dışında tanınmamıştır. Yaşamı ile ilgili çok az bilgi vardır. Rembrandt’ın öğrencisi Carel Fabritius’un (1622-1654) yanında yetiştiği düşünülmektedir. 1653 yılında da Delft Ressamlar Loncası’na usta olarak kabul edilmiş ve 1663-1670 tarihleri arasında bu loncanın başkanlığını da yapmıştır.

17.yüzyıl ressamları arasında yer alan Vermeer, laciverttaşı, amber (kehribar taşı) ve toprak kullanarak kendi hazırladığı boyalarında doğallığı yakalamıştır. Eserlerinde boyayı, tuval üzerine gevşek ve tanecikli katmanlar halinde yayarak çalışan ressam iç mekandaki ışıklandırma ve duvara birden çok renk yansıtma konusunda başarılı olmuştur. Laciverti en etkili kullanan ressamın, en etkili eseri de bu konuda, Şarap Bardaklı Kız eseridir. Daha çok Antik Mısır ve Firavunlar döneminde kullanılmış olan lacivert taşı olarak ta adlandırılan Lapis Lazuli genellikle koyu mavi – lacivert renktedir.

Senede en fazla üç eser üreten ressam Vermeer her tablosu üzerinde kendisi teker teker çalışmıştır. Çalışmalarında dengeli, durağan, doğru bir biçim anlayışı vardır. Tablolarında çoğunlukla açık bir sevgi temasını işleyen Vermeer’in eserlerindeki ışık kullanımı ve işleyişi O’na hastır. Mekan derinliğini farklı bölümlerle yoğun bir biçimde hissettirirken bir yandan da farklı değerlerle yüklü değişik derinlik boyutlarıyla hareketli bir mekan anlayışı geliştirmiştir. Tıpkı bir film gibi. Vermeer’in çalışmalarının temel anlatım araçları genelde kadınlardır ve eylemlere sahne olmuştur. 17. Yüzyıl kadının görsel tarihine de ışık tutar niteliktedir.

Kadının görsel tarihi, sadece sanatsal bağlamda değil aynı zamanda toplum içinde kadının gelişimiyle birlikte uğradığı değişimleri, konumu ve üstlendiği rolü hakkında en doğru bilgileri veren kaynaklardan biridir. Vermeer’in sanat eserlerinin birer tarihi belge niteliğinde olması ayrıca önemlidir. Resmettiği kadınlarına, sosyal hak ve sosyal düzende yer vermeye çalıştığını da düşündürür. Bu nedenle sanatçının eserleri, roman yazarlarına esin kaynağı, romanlara/ filmlere de konu olmuştur.

Kendi atölyesinde, bulunan tek penceresini hemen her resimlerinde görüyoruz. Pencereden giren ışık, resimdeki kadının veya kadının yaptığı iş üzerinde odaklanmıştır.

Vermeer’in tablolarında rastlanan duru aydınlatmaları, ressamın camera obscura kullanarak elde ettiğine inanılır.(Kamera Obscura çevresindekilerin resmini ekrana yansıtan optik bir alettir.) Vermeer’in bu çalışma tekniğinde Leonardo da Vinci’den esinlendiği de söylenir.

İnci Küpeli Kız, Süt Koyan Hizmetçi, İnci Gerdanlığı ile Kadın, Örgü Ören Kız, Virginals’da Oturan Genç Bir Kadın, Hizmetçisi ile Mektup Yazan Kadın, Aşk Mektubu, Şarap Kadehli Kız, Yazı Yazan Kadın, Uyuyan Hizmetçi, Müzik Dersi, Su Kabı ile Genç Kadın, Mektubunu Okuyan Kız gibi.

Vermeer’in 1665 ve 1667 yılları arasında yaptığı İnci Küpeli Kız, bir başyapıtıdır ve kolayca tanınabilen resimlerinden biridir.

Kitaplarının birçoğu sanat ve kurgu arasındaki ilişkiyi ele alan Amerikalı yazar Susan Joyce Vreeland’ın, ‘Girl in Hyacinth Blue’ (Sümbül Mavili Kız) isimli romanı ise Vermeer’in hayali tablosunu merkezler. İnci Küpeli Kız gibi.

İnci Küpeli Kız tablosunda Vermeer, lapislazuli taşının ezilmesiyle elde ettiği koyu mavi-lacivert renkli bir boya kullanmıştır. Kızın saçlarını sakladığı otantik ipek eşarbın üzerinden bağladığı sümbül mavi renkli alın bandı, yazar Susan Joyce Vreeland’ın kitabına, Girl in Hyacinth Blue (Sümbül Mavili Kız) ismini verecek kadar etkili olmuştur. Tıpkı resimdeki ışık saçan tek bir büyük inci küpe gibi. Roman daha sonra filme de uyarlanmıştır.

Ressamın ‘Delft Manzarası’ isimli tablosu Fransız romancı, deneme yazarı ve eleştirmen Marcel Proust’un (1871-1922) ‘Kayıp Zamanın İzinde’ isimli romanında önemli rol almıştır. Hayatının son 14 yılında yazdığı bir romandır.

Marcel Proust, Vermeer’in bu resminin kendisine ‘dünyayı taze ve canlı bir şekilde gösterdiğini, çocukluğunun takdir etme güçlerini geri kazandırdığı duygusunutekrar kazandırdığını ifade etmiştir.

Yedi ciltlik ‘Kayıp Zamanın İzinde’ romanının yazılmasında sadece Vermeer’in eserleri değil, Henri de Toulouse-Lautrec, Claude Monet, Gustave Caillebotte eserleri de etkili olmuştur.

Marcel Proust romanın son düzeltmelerini yaparken ölmüştür. Romanın birinci cildini ilk defa Yakup Kadri Karaosmanoğlu tercüme etmiştir. Daha sonra eserin tamamı, Roza Hakmen tarafından çevrilmiştir.

Hollandalı Mona Lisa olarak adlandırılan İnci Küpeli Kız Tablosu, bir insanın dikkatini çekecek her şeyi içinde barındırmaktadır. Saflığın sembolü olarak ışık saçan tek bir büyük inci küpeyi kullanması gibi.

Açıkçası Vermeer’in eserlerinin çoğu, kitaplara, dizilere konu olacak öyküler barındırmaktadır.

Salvador Dali, Vermeer’e büyük saygı duyduğunu ifade eder ve Vermeer’in Dantel Ören Kız (De kantwerkster) isimli eserinden esinlenerek 1934 yılında yaptığı ‘Masa Olarak Kullanılabilen Delft’in Vermeer Hayaleti’ isimli Salvador Dalí’nin küçük bir Sürrealist yağlı boya tablosu vardır.

Hollandalı sanatçı Johannes Vermeer’in eserleri ilk defa Rijksmuseum Amsterdam’da “ilk” retrospektif sergisinde bir araya getirilmiştir. Sergide, 10Şubat – 5Haziran 2023 tarihleri arasında sanatçının var olduğu bilinen 37 resminden 28’i sergilenmiştir. Sergi, sanatçının yaşadığı döneme ışık tutması dışında resim sanatında da önemli bir kaynak teşkil edecek niteliktedir.

Tablolardan bazıları Fransa, Almanya, İrlanda, Japonya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri’nden sergilenmek için Rijksmuseum’a getirilmiştir.

3 Mart 2023 tarihinde bu müzeyi ve sergileri gezmek, Adana’da yaşadığım depremin acı izlerinin hafiflemesine yardımcı oldu. Şifa oldu.

Sanat şifalıdır. Zihniniz ve bedeniniz arasında bir bağlantı kurmanızı sağlar.

Salime Kaman
Ressam- Sanat Yazarı
Adana- Nisan 2023

YEDİNCİ KEZ KARNAVAL KAFASI ADANA’DA SOKAKTA - Salime Kaman yazdı... 2

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu